Milletimizin ebced takdiri: Biraz dinlenin Devlet Bey!

Devlet Bahçeli, Koray Aydın’ın olağanüstü kongre toplama çabalarını, her nedense, Obama’nın Türkiye ziyareti sırasında kendisine yönelttiği “Kaç yıldır genel başkansınız?” sorusuyla ilişkilendirmiş.
Bu kelamı duyan MHP’liler birbirine bakakalmış, kafalarını kaşımış, kaşlarını havaya kaldırmış, çoğu da “Hımmmmm, ne demek istedi şimdi bizim Başkan” demiş...


Kimya sorunu
Kimi “Başkan’ın kimyası bozuldu” dedi, kimi de ruh halinden yakındı.. Kimi de “Boşver... Başkan ne dediğini bilir” dedi, emir komuta zincirinin bir halkası olarak.
Koray Aydın, hatırlar mısınız bilmem, MHP tüzüğüne göre, aynı kişinin ara vermeksizin beş defadan fazla seçilemeyeceğini belirtmiş: “Bu bilgiler ışığında, 6 Temmuz 1992’de ilk kez Genel Başkan seçilen Sayın Bahçeli, 19 Kasım 2006’da da beşinci kez bu koltuğa getirildi. Yani bu yıl yapılacak kongrede önü kapalıdır” diye noktayı koymuştu.


Akıllara ziyan hesap
Bahçeli, 29 Mart seçimleri öncesinde akıllara ziyan bir iktidar hesabı yaparak herkesi darma duman etmişti!.. Bu yıl partinin 40. yılının kutlanacağını söyleyen Devlet Bey, “09.02.2009. Şimdi 2009’u yazarken iki adet sıfır var! Yani dokuzun yanındaki sıfır nedir? Solda sıfırdır. Sildiniz, geriye kaldı dokuz! Sonra, ikinin yanındaki sıfırı da silin geride kalır iki. Şimdi dokuzla ikiyi toplayın: eder 11. Kalktınız, 2009’un içindeki iki sıfırı sildiniz, geriye 29 kaldı. Ve ikiyle dokuzu topladınız ne etti, 11 etti değil mi? Sonra da 11 ile 29’u toplayın etti mi 40! Böylece de MHP iktidar olur arkadaşlar! Buna rastlantı deyin, gönül gözüyle okumak deyin... Eh artık Aziz milletimiz bunu takdir edecektir...”
Aziz milletimizin takdirini bilemem ama bendenizin takdiri, adım Aziz olduğumdan naşi, Sayın Bahçeli’nin biraz dinlenmeye ihtiyacı var!
* Aziz Üstel / Star


++++++


Hain ilan edilmenin inanılmaz kolaylığı
Dışarıdan biri işi gücü bırakıp, sadece bizdeki tartışmaları izlese, herhalde ilk varacağı sonuç, “Bu ülkede amma da hain varmış” olurdu.
Türkiye bir hainler ülkesi!
Bu tartışmaların en çarpıcısı, şu günlerde MHP’de yaşanıyor.
Genel Merkez yanlıları, olağanüstü kongre için imza verenleri bir kalemde çizip atmış durumda. MHP Genel Merkezi’ne yakın çevrelere bakılırsa, bunların tamamı hain!
Suçlamalar sınırsız. Herkes ağzına geleni söylemekten çekinmiyor: Bunlar, MHP’yi yıpratmak istiyorlar. Önünü kesmeye ve hızını yavaşlatmaya çalışıyorlar. Dış güçlerin ve MHP düşmanı bazı çevrelerin etkisi altındalar. Onlar tarafından kullanılıyorlar.


Bukalemun gibi gizlenmişler
Adam yıllarca partinin içinde her türlü görevi almış. 4-5 dönem ilçe başkanlığı yapmış. Bir önceki kongrede Genel Merkez Yönetimi’ni desteklemiş ve Devlet Bahçeli’ye oy vermiş. Demek ki, o günlerde “hain” olduğu anlaşılamamış. Gizlenmiş ve bukalemun gibi davranmayı çok iyi başarmış.
“Devlet Bahçeli ile olmuyor, MHP’de değişim gerekli” dediğinde de hain olduğu ortaya çıkıvermiş! Anlayış bu.
Durup dururken ve boş yere “Bizde hain kelimesi alabildiğine ucuzlatıldı” demedim.
Benimle birlikte isen ve benim söylediklerini kabul ediyorsan makbul insansın, aksi halde hain!


Tınmıyorlar
Biz, “hain” kelimesi ile “ihanet” kavramını kullana kullana öylesine altlarını oyduk, öyle bir tükettik ki kullana kullana kirletip çürüttüğümüz artık sakızlara döndürdük.
Tınmıyor artık kimse.
Ne haine tepki gösteren kaldı, ne de ihanet karşısında tavır alıp gereğini yapan bir Allah’ın kulu.
Biz yine de alışkanlıklarımızdan vazgeçmiyoruz. Sürekli olarak karşımızdakini “ihanet etmekle” suçluyoruz.
Sonuçta, birbirimize yönelttiğimiz “hain” suçlamaları altında yan yana ve kardeş kardeşe yaşayıp gidiyoruz!
* Emin Pazarcı / Takvim


++++++

GÜNÜN SORUSU
Koray Aydın Obama’yla kolkola ise; Aydın’ın milletvekili, bakan ve MHP Grup Başkanvekili oluşunun ‘arkasındaki güç’ de Devlet Bahçeli ise, Obama aslında kiminle kolkoladır?
ya da Devlet Bey’in “önce ülkem, sonra partim, sonra ben” formülasyonunudan yola çıkıp “hain” potansiyelin demoğrafik dağılımını incelersek, ihanete, önce ülkesi, sonra partisi teslim olduğuna göre, sıra şimdi hangi adrestedir?

++++++

AKP’NİN AMPULÜ AYNI GÜÇ KAYNAĞINDAN BESLENDİKLERİ 12 EYLÜL KARANLIĞINI AYDINLATAMAZ


Ya Paşa kızıp Anayasayı isterse
Darbeleri önlemek için 12 Eylül’ü yapanlardan da hesap sorulmalı diyorlar...
Ufak tefek teknik sorunlar var. Misal; 12 Eylül’ü yargılayacak mahkemeler tabii ki “belge” isteyeceklerdir... İyi de; daha geçen gün ortaya atılan taze “darbe belgesini” bulamadı arkadaşlar...
Ya da; 12 Eylül’ün yargıladığı “Dev-Yol” davası 27 yıldır bitmiş değil, sanıkların tümü torun sahibi, bastonla gidip-geliyorlar mahkemeye... Kenan Evren’i neresine sıkıştıracaksanız böyle bir çelişkinin?..
Asıl önemlisi; bugünkü yapının tüm aktörleri, varlıklarını 12 Eylül’e borçlular.
Çünkü: 12 Eylül bir “insanı silme” projesiydi.
Sendikalar, üniversiteler, sivil toplum örgütleri yok edildi 12 Eylül’de...
Kökleri olan siyasi partiler, siyasi partilerin kadın kolları, gençlik kolları... Sessiz ve sinmiş işçi, ülke sorunlarına duyarsız gençlik, pısırık ve ürkek bir halk... Tümü 12 Eylül’ün eseridir.
Ve tarikatların etkinleştiği, en çok imam hatibin açıldığı, Özal eliyle yeşil sermayenin yaratıldığı dönemdir 12 Eylül... Hem Tayyip Erdoğan, hem Abdullah Gül, hem Aa Ke Pe... Hem Bülent Arınç gibi politikacılar... Hem onları destekleyen bu kimliği silinmiş toplum...Tümü 12 Eylül’ün eseridir...
O zaman niye sorgulayacaksınız 12 Eylül’ü?..
Ya Paşa kızıp anayasasını geri alırsa...
* Bekir Coşkun / Hürriyet

++++++

İkisi de ABD’den besleniyor
AKP ve yandaşları uzun süredir “Asker darbe yapacak” korkusu yayıyor. Birçok kişi darbeye ortam hazırlamak suçundan hapiste. Cumhuriyet mitingine katılan vatandaşlar bile darbeci sayılıyor.
Herkes darbeci olunca AKP kendiliğinden demokrat oluyor! Böylece demokrasinin altını oyma operasyonu rahat ilerliyor.
CHP lideri Deniz Baykal bu balonu patlatacak bir öneride bulundu önceki gün:
“12 Eylül darbecilerinin yargılanması için Anayasa’nın geçici 15. maddesi kaldırılması gerekiyorsa hükümetin elini tutan yok, Meclis gündemine getirsin kaldıralım” dedi...
AKP bu öneriye ne yanıt verecek?
Söyleyelim; kıvırtacak.
AKP 12 Eylül sorumlularının yargılanmasını sağlayacak anayasa değişikliğine yanaşmaz...
AKP ve yandaşlarının Ergenekon sürecini desteklerken söyledikleri “Karanlıklar aydınlansın, darbeciler yakalansın, faili meçhul cinayetler ortaya çıkarılsın istiyoruz” türünden sözleri de palavradır.
Neden mi?
Çünkü geçmişteki karanlıkları yaratan, faili meçhulleri işleyen, darbe ortamları hazırlayan yapılanmanın arkasında her zaman ABD ve CIA vardır. Bu unsurlar bugün AKP’nin arkasındadır.
* Melih Aşık / Milliyet

++++++


Allah hidayet nasip etsin!
Yasalar değil, dayatmalar değil, gelenekler değil, ’kişilik’ değil... Bazen isyan edip soruyoruz ya; “Hiç mi sınırınız yok?, Hiç mi değeriniz yok? Hiç mi freniniz yok?” diye. “Dinler yarışıyor” garabetinden sonra inanıyorum ki yokmuş.
Reyting tarikatının sapkın ritüellerine iştirak ederek izlenilirliği arttırmayı hesaplamış olmalı ki, bir televizyon kanalı “dinleri yarıştırmaya” karar vermiş. Hiç “Aaaa nasıl olur” diye şaşırıyor numaralarına yatmayın. Pornoya tıklanma rekoru kırdıranlar Merihliler değil herhalde... Sisi’nin koordinatörlüğünde Ayşe Önal’ın yapımcılığındaki bu program yayımlanmaya başlasın, “Kim birinci olur” diye aranızda bahse bile girersiniz; bahse girerim!
Programda bir papaz, bir budist rahip, bir imam, bir de haham 10 ateisti kendi dinlerine çekmek için yarışacaklarmış. Diyelim “haham” birinci oldu; tebliğleri en ikna edici olan Musevilik deyip dinden mi çıkacağız hep birlikte?
Peygamberler’in dahi vazifesi sadece tebliğ ve sonucu Allah’a bırakmak iken, Sisi’nin toplayacağı din adamları bir “nasip” olan hidayeti rekabet stratejilerinin promosyonu olarak mı dağıtacak?
Sonra neyi yarıştıracaksınız; kutsal kitapları mı, peygamberleri mi, Allah’ın emir ve yasaklarını mı? Ayetleri mi? İbadetleri mi?
Bu “din” alimleri bilmezlermi ki “Eğer Allah istemiş olsaydı tek bir ümmet yapardı. Lâkin o, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini de hidâyete erdirir. Ve siz amellerinizden mesul olacaksınız.”
Adımız yandaşa çıkar diye korkuyorum ama artık bu bir “iman” davası olduğu için Başbakan’dan bir vatandaş olarak bir talepte daha bulunmak zorundayım:
“Birçok kere ”Onların kalpleri var. Fakat anlamazlar, gözleri var, fakat görmezler, kulakları var, fakat işitmezler“ diyerek ayeti kerimeyi kaynak gösteren Sayın Erdoğan ”hayvanlardan da sapık“ olanları sözüm ona dine çekmek üzere kurulan bu tezgaha göz mü yumacaksınız?
Diyanet İşleri Başkanlığı dinlerarası diyalogdan sonra şimdi de dinlerarası yarışın mı aracısı olacak?


++++++


Sahibinden satılık imaj fotoğrafı
Amerikan Başkanı Barack Obama’nın geçtiğimiz günlerde çekilen mangal partisi fotoğrafları düpedüz kurgulanmış, üzerinde önceden çalışılmış kareler. Başkan’ın her adımı gibi, ’Obama’lı yıllar’ içinde şimdiden yer etmiş bu parti fotoğrafları da mesaj-kitle ilişkisi açısından incelenmeye değer.
Bu görüntü, Amerikan hayatını pazarlama yöntemlerinden biri.
’Tam bir Norman Rockwell resmi’.
Rockwell’in Saturday Evening Post’a yaptığı resimlerin en büyük özelliği Amerika’daki gündelik hayatı yansıtmasıydı.
’Amerikan mutluluğunun’vazgeçilmez simgesidir bu usta çizer. Oysa hepimiz biliyoruz ki ’Amerikan mutluluğu’ diye bize pazarlanan aslında epey kozmetik bir yaşam tarzıdır; Amerika’da resimlerdekine benzer bir kusursuz mutluluk olmadığı gibi Rockwell’in resmettiği ’anlara’ dahil olabilmek de epey bedel ödemeyi gerektirir: Hayat boyu mortgage için çalışmak vs.
Barack Obama’nın Başkan seçilmesindeki en büyük halkla ilişkiler faaliyeti kuşkusuz dünya çapında artan Amerikan nefretini törpüleyecek potansiyele sahip oluşuydu. Bir kere siyah olduğu için mağdurdu, ama tam siyah olmadığı için vanilya beyazlarını da ürkütmüyordu.
Gördüğümüz kadarıyla bu süreç aynen işliyor ve Obama dünyaya bir Rockwell resmi yansıtıyor...
’Bizde hayat güzeldir, biz Amerikalılar mutluyuz, bizler iyi insanlarız, bizi sevin’ mesajı...
Yerseniz.
* Oray Eğin / Akşam


++++++


MİNİ YORUM
Ayran gönüllüler

Genelkurmay Başkanlığı fotokopinin fotokopisine bakıp Dursun Çiçek ile ilgili imza muaammasında dumur olmaktansa dosyayı sivil savcılığa yolladı. Mehmet Y. Yılmaz “Sivil savcı isteyenlerin gönlü oldu” diyerek tartışmanın noktalanacağını düşünmüş. Mümkün mü? Bu sefer de gülünç ama “Niye çözmeden sivil savcıya yolladı” diye yakınıyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları