Millet sefalette, siyaset gaflette!..
İktidarın da, muhalefetin de "suni gündem"lerde olabildiğince çırpındığı bir ülkedir Türkiye...
İncir çekirdeğini doldurmayacak zırvaların çevresinde bile parendalar atılan ve siyasi rant elde etmek için manevralar yapılan suni gündem siyasetinin ezilenleri ne yazık ki değişmiyor...
İşte politik hikayelerin cenderesinde sıkışan ve umuda erişemeyenler sadece yurttaşlar oluyor...
Bir kısır döngüdür almış başını gidiyor Türkiye'de... İktidar bir şeyler mırıldanıyor, muhalefet onun ipine dolanarak yuvarlanıp gidiyor...
Ya da muhalefet bir atak yapıyor, iktidar işadamından medyasına kadar, iddiaları çürütmek için karşı taarruz başlatıyor...
İşte bu gelgitler, oldu bittiler ve "sen dedin- ben dedim" ticareti sadece yurttaşı oyalamıyor, aynı zamanda yaratılan suni gündemin ortasında, Türkiye'nin asıl gerçekleri de bir güzel hasır altı ediliyor...
Man Adası çatışması, diplomasının sahte olduğu belirlenen bir güreşçi, cumhurbaşkanının damadı, Bülent Arınç'ın çıkışları, Kanal İstanbul üzerindeki kavgalar, Katarlıların Türkiye'nin bir bölümünü adeta yağmalaması ve benzeri konular Türkiye'yi günlerce meşgul etmedi mi?..
İktidarla muhalefet arasında bu konular üzerinden yürütülen yoğun ve "sonuçsuz" tartışmalar kamuoyunu günlerce oyalamadı mı?.. Ve tüm bu tartışmalar toplumu uyutma malzemesi olarak kullanılırken; suni gündemlerin tamamı sonuca ulaşmayan, halkı yoran, yarar sağlamayan bir kısır döngü hurdalığı olarak mazide kalmadı mı?..
Siyasetin boş muhabbeti!..
Türkiye'dir burası; olay da bitmiyor, tartışma konuları da, sonuçsuz karşılıklı taarruzlar da...
Dünya basınının büyük bölümü yazacak haber bulamazken, televizyonlar konu sıkıntısı çekerken, Türkiye gibi, bırakın bir gün arayla (saat başı gündemin değiştiği) bir ülkede, asıl gündemi öteleyen, hasıraltı eden ve daha doğrusu görmezden gelinmesini sağlayan ve yaşamsal sıkıntıları unutturmaya çalışan olaylar işte geçen hafta da durmadı:
Fikri Sağlar'ın sadece düşüncesini ifade etmek için kullandığı bir cümle üzerinden fırtınalar yaratıldı, kendi partisi tarafından bile tepkiyle karşılanan Sağlar linç operasyonuna maruz kaldı...
Sadece gazeteci Can Ataklı'nın içinde "darbe" sözcüğü geçen konuşması değil, ordusuna darbe yapılırken sessiz kalan, hata onun döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en mahrem yerlerine operasyon yapılırken müdahale edemeyen eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un da, Menderes-27 Mayıs tartışmaları nedeniyle darbeci suçlamasına uğraması AKP iktidarına siyasi malzeme oldu...
İşte bu 3 kişinin açıklamaları nedeniyle AKP'liler 81 ilde savcılığa suç duyurusunda bulundu, yandaş medya bu açıklamaları nedeniyle bir gazeteci, bir emekli asker ve bir eski bakanı eleştiri yağmuruna tuttu...
Ve bu üç konu sanki Türkiye'nin yaşamsal meseleleriymiş gibi, koca bir haftayı da kendi içinde bocalayan saçmalıklarla tüketmekten kurtulamadı...
Peki; yazının başından itibaren dikkat çektiğimiz iktidar ve muhalefet arasındaki suni gündem tartışmalarıyla muhalif kesimlerin açıklamaları üzerinden yürütülen fırtınalar Türkiye'nin hangi gerçeklerini bir kez daha perde gerisine attı?.. Asıl mesele budur işte...
Devlet nerede?..
Türk siyaseti, TBMM'de her salı düzenlenen grup toplantılarında birbirlerine taarruz etmeyi bir gelenek haline getirdiği için suni gündem yaratılması da, içinde boğulması da ne yazık kaçınılmaz oluyor...
İşte bu sırada, bir kutu yumurtanın son 3 ayda 14 liradan 30 liraya tırmanması göz ardı ediliyor...
Yumurtanın Ekim ile Kasım ayları arasındaki fiyat farkının bile neden yüzde 17.75'e ulaştığını kimse sormuyor...
5 kiloluk ayçiçek yağı o kadar fahiş fiyata ulaşmış ki, marketlerde artık yağların bulunduğu reyonlar kelepçe altında tutuluyor!..
Çünkü ithalatında dünya birincisi olduğumuz ayçiçek yağında, son 3 aydaki fiyat artışı yüzde 40'a ulamış, 5 litrelik yağın fiyatı 80 liraya yaklaşmış...
Ayçiçek yağının fiyatı Kasım ayında da bir önceki aya oranla yüzde 6.46 artmış ama kimin umurunda...
Gıda ve alkolsüz içeceklerdeki artış, yıllık bazda yüzde 21.08 oranı ile en çok pahalanan ürünler arasında ikinci sırada yer almış...
Örneğin; Türkiye İstatistik Kurumu'nun yayınladığı Tüketici Fiyat Endeksi'ne göre, kasımda fiyatı en çok artan ürün yüzde 66.93 ile domates olmuş...
Yani; piyasa kazıkçıları yüzünden, millet yumurtayı- yağı- domatesi buluşturarak menemen yapamayacak hale getirilmiş...
Evet, marketler artık zamları otomatiğe bağlamış, tezgahtarlar etiket fiyatlarını değiştirmekten yorulmuş ama devlet piyasayı soyanları seyrediyor...
Sanayi, tarım ve ticaret bakanlıklarının duyarsızlığı, halkı her geçen gün daha fazla soyan piyasa teröristlerini cesaretlendiriyor...
Meral Akşener'e çağrı...
Şimdi yazının başında niçin iktidar ve muhalefet arasındaki suni gundem kaosuna dikkat çektiğimizi anladınız mı?.. AKP'nin kendi gündemini yarattığı bir ülkede, tek gündemi geçim sıkıntısı olan milyonlarca insanı çarşıda- pazarda- marketlerde esaret altında tutan çetecilik önlenemediği sürece siyaset de boş konuşuyordur bu ülkede, devlet de...
Çok merak ediyorum; AKP lilerin zaten umurunda değil de; İYİ Parti lideri Meral Akşener dışında diğer muhalefet liderleri, yöneticileri, vekilleri, il ve ilçe örgütleri çarşıya- pazara- markete çıkmıyorlar mı acaba?..
Meral Akşener'e bir önerim var; tıpkı esnafı gezdiği gibi, eline bir pazar arabası alıp, bir markette gıda alışverişi yaparak, piyasa vurgunculuğunun fahiş faturasındaki utancı iktidara ve medyaya gösterebilir mi?..
Eminim, grup toplantılarında iktidara laf yetiştirerek suni gündem gafletinde boğulanlardan çok daha büyük yankı uyandırır bu hareket...