Millet İttifakı yerine İngiliz siyaseti versek

Fehmi Koru, son beş altı yıl içinde şöhretinden, popülaritesinden, izlenirliğinden, etkisinden çok şey kaybetti; bir konu dışında.

Mevzubahis ne zaman, gençlik yıllarında İngiltere''de aynı evi paylaşacak kadar yakın olduğu eski dostu Abdullah Gül olsa eski günlerini aratmıyor Koru''nun performansı da.

O günlere taş bile çıkarıyor hatta…

***

Eskiden çift kimlikle yazarken işi daha kolaydı. Komplo teorilerini, benim diyen hafiyeye taş çıkartan şüphelerini, kurduğu garip illiyet ilişkilerini bir köşeye toplar, sıkıcı siyasi gündem meselelerini, iktidar diliyle yayılması lazım gelen bilgileri diğer köşede sunar; okuyucu da bilirdi hangi köşeden ne anlaması gerektiğini.

Şimdi öyle mi! Kulisler, ihtimaller, dilek ve temenniler hepsi birbirine girdi.

İktidarı kaybedeceğini anlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan çekilecekmiş de, yerine bir kere daha, hanidir AK Parti mevzilerinden atılan "ihanet" suçlamalarına muhatap olan "kardeşi Abdullah Gül"ü aday gösterecekmiş de; bütün bunlar Gül''ün eşe dosta fısıldadığı "devri sabık yaratmama" sözüne güvenerek olacakmış hem de!

Yerleşik hale gelmiş "Hudut namustur" ilkesini dahi tınmayanlar, "Söz namustur" deyip kendilerinin, dahası ailelerinin bütün şahsi emellerini Gül''e emanet edecekmiş; duy da inanma!

O adaylık için birbirlerinin gözlerini oymaya hazır halde bekleyen klikleri bertaraf mecburiyetini saymıyorum bile.

***

Hoş, keşke Cumhurbaşkanı''nın son çılgın projesi bu olsa ve sahiden de Gül''ü yeniden gösterse.

Gösterse de, bizim "birtakım muhalefet(!)" binilecek kayıklar ve çekilecek kürekler konusunda, adamakıllı boylarının ölçüsünü alsa.

***

Türkiye''de siyaset öyle büyük laflar etmeye gelmez; nihayetinde Numan Kurtulmuş''un Genel Başkan Vekili olabildiği, Süleyman Soylu''nun İçişleri Bakanlığı''na oturabildiği bir de üzerine MHP''yle ittifak yapabilen bir yapıdan söz ediyoruz.

Gül''ün, geçmişte bu kişi ve kurumların AK Parti''yi hedef alan eleştirilerindeki sertlik ve üsluplarıyla yöneltilmiş bir tek eleştirisi var mı AK Parti''ye?

En azından kamuoyu önünde!..

Onları sindiren, Gül''ü haydi haydi sindirir herhalde.

***

Dolayısıyla…

Koru''nun, Gül''ün aday yapılıp yapılamayacağına dair yazdıkları değil de, ileri sürdüğü "adaylığa tercih edilme gerekçesi" çekti benim ilgimi.

Koru''ya göre AK Parti''nin -olursa- Gül tercihi "Karşı ittifak tabanına da sempatik gelecek bir aday" olmasından kaynaklanacakmış.

"Karşı ittifak" dediği "Millet İttifakı".

Merakımı celbetti; "Millet İttifakı"nda bahse konu "millet"in tam olarak nesine "sempatik gelecek bir aday"mış Gül acaba?

***

"Millet" dediğiniz "Türk Milleti" ya hani…

Hani Gül de "Ne Mutlu Türk''üm diyene lafını, tutup her yere yaza yaza ve bunu özellikle hiç olmayacak yerlere yaza yaza, Türkiye aslında ilkel bir hale dönmüştür" deyip, sonrasında da "Ne mutlu Türk''üm diyene" lafının, özünde "milletin adının" silinmesine öncülük etmişti ya…

Atatürk ilkelerinin "zorlamayla dayatıldığını" savunmuş, Anayasa''nın "Değiştirilemez Maddeleri"nin bulunmasını "Baas anlayışı"na benzetmişti.

***

Kimse kimseyi olmayan sempatisi üzerinden servise kalkışmasın artık; kabak tadı verdi.

Abdullah Bey de, ille siyasete dönmek niyetindeyse, Tayyip Erdoğan yerine Boris Johnson''a mektup yazdırsın bence.

"Büyük Şövalye" değil mi nihayetinde.

Millet İttifakı''nda olduğundan çok daha yoğun bir sempati vardır kendisine İngiltere''de…

UĞRAŞMA BOŞUNA BURADAN EKMEK ÇIKMAZ

"Maalesef savunma sanayii deyince akıllarına ilk Selçuk Bayraktar''a veya Katar''a saldırmak gelen, yenilenebilir enerji deyince ise doğanın zarar gördüğünü iddia eden bir muhalefetimiz var"mış!

BİR: Katar''dan bize ne?

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Katar''ın "milli savunma sanayii" ve daha birçok stratejik alanda bu derece varlık göstermesinden rahatsız olurlarsa, ki olurlar, bu yolu açanları, bu imtiyazları tanıyanları velhasıl sorumluluk makamındaki iktidar sahiplerini eleştiriler.

İKİ: Kimsenin Selçuk Bayraktar''la alıp veremediği bir şey yok. Zira, bu içi boş satırlarla kendilerine yeni kalkanlar oluşturmaya çalışanların aksine, sadece bugün değil "millî ordu linç edilirken" de TSK''nın ve tasfiyeye çalışılan millî projelerin safında olmaktan çekinmemiş, mertçe tavır almış sayılı kişiler arasındaydı Bayraktar ailesi mensupları!

ÜÇ: Önce Ermeni tezlerini savunup sonra "Yol ver Türk''ün bayrağına" yazmak… Önce "Hocaefendi(!)"ye şiirli serenatlar yapıp sonra memleketin başına "FETÖ''yle mücadele kahramanı" kesilmek… Önce MİL-GEM''in kurmay kadrolarına kumpası destekleyip, sonra "millî savunma sanayii"nin avukatlığına soyunmak… Yok mu bu riyakârlığın bir sınırı!

Yazarın Diğer Yazıları