Millet ilerleyecek ama öküz yolu kapatmış!..
Öküzün önemi ve gücü, ülkelerin gelişmişliği ile ters orantılıdır. Ülke geliştikçe öküzün etkisi de azalır, sayısı da.. Dönüp “Sayın öküz, bak ilerleyemiyoruz. Lütfen çekil kenara” deseniz... Deneyin de görün isterseniz...
Saydım; bizim medyada aşağı yukarı 30 tane “angus öküzü” üzerine yazı yazıldı, şu son birkaç gün içinde...
Çünkü “öküz” demek için bahane çıkmıştı...
Aslında çoktan “öküz” demek istiyorlardı arkadaşlar ama korkularından söyleyemiyorlardı. Demek ki angus öküzleri gelince değerli bir fırsat doğdu...
“Öküz” diyen diyene...
Baskı dönemlerinde böyledir.
Açılamayan ağızlar, söylenemeyen kelimeler, ifade edilemeyen sıfatlar, anlatılamayan durumlar, bir bahane çıktığında, bir başka kılıkta dökülüverir ortaya...
“Öküz” diyemediler...
O sırada anguslar geldi...
30 yazı çıktı...
* * *
Öküzün önemi ve gücü, ülkelerin gelişmişliği ile ters orantılıdır. Ülke geliştikçe öküzün etkisi de azalır, sayısı da... Diyelim ki Avrupa kentlerinde öküz göremezsiniz. Ama gelişmemiş ülkelerde öküzden çok bir şey yoktur...
Zaman zaman televizyonda görürsünüz; yolun ortasında bir öküz.
Millet ilerleyecek, ama öküz yolu
kapatmış...
Onu oradan kaldırıp ilerlemek
olanaksızdır...
Çünkü öküz kutsal...
“İlerlememiz lazım, bakın herkes
başını aldı gitti, bu öküz yüzünden biz hâlâ yerimizde sayıyoruz” deseniz, kızarlar adama...
Yolu tıkayan öküz kutsal olduğu için...
Peki öküze dönüp “sayın
öküz, bak ilerleyemiyoruz. Koca millet yürümek istiyor, yolu tıkıyorsun. Lütfen çekil kenara da zaman kaybetmeden ilerleyelim...” deseniz...
Başaramazsınız...
* * *
Çünkü bin senedir kıpırdamıyor yerinden...
Pis niyetleri için demokrasiyi tıkıyor, kirli oyunları için hukuku durduruyor, ilkel amaçları için medeniyeti reddediyor...
İşte; eli yüzü kan içinde, satırla hayvanları ayakta parçalayarak bayram mutluluklarımızın bile önünü kesiyor...
Hâlâ çağdaşlığa, medeniyete, uygarlığa geçit vermiyor öküz...
* Bekir Coşkun / Cumhuriyet
++++++
CHP, bunları söyleyebilir mi
“HALKÇI, milliyetçi, laik, cumhuriyetçi, devletçi ve devrimci parti bunları söyler.
Kılıçdaroğlu’nun bunları söylemeye niyeti var mı?” diyor Osman Akgün... Önce “Tekrar Mustafa Kemal Atatürk’ün Kemalist düzenine dönülecek” denilmesini istedikten sonra uzun bir liste yazmış... Biz özetliyoruz:
“-Gümrük birliği masaya yatacak, Türkiye aleyhine olan tüm hükümler kaldırılacak.
- AB nedeni ile Çin ile yapılan haksız rekabete son verilecek, Çin mallarına sınırlama getirilecek, fabrikalarımız tekrar çalışmaya başlayacak.
- Güneydoğu’da değil, tüm Türkiye genelinde toprak reformu yapılacak, Güneydoğu’da toprak ağalığı kaldırılacak.
- Tarım ve hayvancılık en az AB ve ABD’deki kadar desteklenecek.
- İMKB ’kumarhane’olmaktan kurtarılacak.
- Üniversite harçları kalkacak. YÖK kaldırılacak.
- Askerin başına çuval geçirenlerden
hesap sorulacak.
- Çiftçinin borçlarının bir kısmı silinecek.
- Tarımda ithalata son verilip tekrar tütün, şekerpancarı, pamuk vs. ekilecek.
- İzmir, İstanbul, Ankara, Bursa, Kocaeli
öncelikli olarak 5 yıl içinde gerçek hızlı tren ile birbirine bağlanmış olacak, Türkiye 10 yıl
içinde demir ağlar ile örülecek.
- NATO’dan çıkılacak.
- İstanbul’da rant bitecek, 3. köprü yapılmayacak, bunun parası ile yeni bir şehir kurulacak.
- Bütün işçiler sendikalı olacak.
- Asgari ücret sadece kalifiye olmayan işçiye uygulanacak.
- Sözleşmeli öğretmenlik kalkacak.
- Kredi kartı soygunu son bulacak.
- En büyük suçlardan biri devleti
dolandırmak olacak.
- Deniz Feneri işi aydınlatılacak.
- İlk işimiz dokunulmazlıkları kaldırmak olacak.
- Makam araçlarının %90’ı geri alınacak.
- Türkiye şeyhler ve tarikatlar cumhuriyeti olmaktan kurtulacak, tarikatlar yasaklanacak.
- PKK’ya olan AB ve ABD desteğine son verilecek.
- Belediyelerde rüşvet son bulacak.
- Ergenekon davasında kusuru olan hakim ve savcılar varsa yargılanacak.
- Bor milli sanayii kurulacak. Türkiye üretecek, üreterek bol bol tüketecek.
- IMF soygunu bitecek!”
Zor işler bunlar!..
* Yalçın Bayer / Hürriyet
++++++
Katliamı hoş görene yazıklar olsun
Yine sevap yerine günahların ön plana çıktığı bayram günleri yaşıyoruz. E-5’te yatırılıp kesilenler, kamyon romorkünde parçalananlar artık geleneksel. İçimizi titreten en kötü görüntüyü Gaziantep’te fark ettik. Zavallı danayı, havalı tüfekle vurdular. Hayvan buna rağmen ölmedi. Hani, canını teslim etmenin de yolu yordamı olması gerektiğini kimse anlamadı. Çırpına çırpına can verdi.
Şimdi soruyoruz; bu nasıl dini gerek? Bu katliamı yapanların, 4 aylık hamile kadını boğarak öldürenlerden farkı ne? Sonra parçalara ayırıp, içindeki mermi çekirdekleriyle dağıttığınızda vecibeyi yerine getirmiş mi olunuyor? Tespit edilip, haklarında uygulanan cezalara iyi bakın. Yaralı bir kedinin başını ayakla ezene verilenden daha az. Toplam iki karton sigara parası. Bunları hoş görenlere de yazıklar olsun!
* Burhan Ayeri / Akşam
++++++
Anadolu kaplanı ponpon kedi oldu
Korkusu yoksa herkes kediyi sever.
Kedi de zengin-fakir ayrımı yapmaz.
Yeni eğilime göre varlıklılar, kedilerini alıp Nişantaşı’nda, Etiler’de ve şimdi sahipleri el değiştiren yalıların yan yana dizildiği Boğaziçi’nde Bebek’te, Yeniköy’de “sosyete veterinerlerine” götürüyorlar.
Veteriner, kedilerin tırnaklarını “çıt... çıt... çıt...” kesiyor.
İşte iktidarın gücü, bütün işadamlarını, tüccarları, sanayicileri tırnaklarını “çıt... çıt... çıt...” keserek ponpon kediye çevirdi.
(...)
Anadolu’nun yeni işadamları var. Hani onlar için “eski düzeni yıkan devletten beslenmeyen, imtiyazdan nasiplenmemiş Anadolu Kaplanları yeni zenginler” diyerek övgüler yağdırıyorlar.
İnsan bekliyor!
Anadolu Kaplanları’nın temsilcisi olduğunu söyleyen MÜSİAD, “Kimin vergisini affediyorsunuz...” diye bağıracak...
Tam tersi oldu.
MÜSİAD Başkanı, “petrolün yanında altın da bulunmuş” gibi çıldırasıya seviniyor; “Bu yüzyılın affı...” diye iktidar yağlıyor. “Anadolu Kaplanı” diye yutturuyorlar.
Bunlar da tırnaksız ponpon kedi!
* Necati Doğru / Sözcü
++++++
Anguslar yüzünden bu yıl yaralanan çakma kasap sayısı artmış. Angusların karşısına angutları çıkarırsanız sonuç bu olur tabii...
* Fahrettin Fidan
++++++
Her bayram “aile ziyareti” nedeniyle Silivri’ye giderim...
Eskiden bayram kutlaması için arayanlara “Silivri’deyim” dediğimde, “Annene-babana selam söyle” falan derlerdi. Şimdi ise “Hapishane alıştırması mı yapıyorsun?” diyorlar. “Balbay ile Tuncay’ı ziyarete mi gittin?” diyorlar.
* Ahmet Hakan / Hürriyet
++++++
İslam’a ve Müslümanlar’a hakaret eden Naipaul’un İstanbul’da Avrupa Yazarlar Parlamentosu’nun onur konuğu olmasına itiraz eden Yenişafak yazarı “Bu şerefsizin burada ne işi var?” diye sormuş...
İslam ve Müslüman coğrafyasını işgal ettikten sonra bir de üzerine Türk’ün başına çuval geçiren “öteki şerefsiz”in iktidarın “onur konuğu” olarak ne işi varsa, onun da o işi vardır herhalde...
Ama pardon, siz neden o gün sormamıştınız bu soruyu!
++++++
Telekulak devletin güvenliğini tehdit ediyor
Yargıtay ve Danıştay santrallerinin dinlendiği iddiasıyla yürütülen savcılık soruşturmasında sürpriz bir biçimde takipsizlik kararı verildi.
Oysa elde edilen bilgiler, yalnız iki yüksek yargı kurumunun değil, Başbakanlık, Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığı’nın da haberleşmelerini bu dinlenen santraller üstünden yaptıkları gerçeğini ortaya çıkardı. Bu tespit, teknik olarak en az 6 milyon kişinin dinlenmiş olabileceği ihtimalini akla getiriyor.
“En az” diyorum çünkü dinlenen 6 milyon aboneyi aradıkları için tele kulağa takılan vatandaşlar bu hesaba dahil bulunmuyor.
Soruşturma sırasında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB), santraller üstünden dinleme yapılmasına ilişkin talebi “hukuka aykırılık ve teknik imkânsızlık” nedeniyle geri çevirdiklerini bildirmiş. Fakat bu bilgi doğru çıkmamış. Çünkü santralleri üreten firma yetkililerinin, dinlemeyi gerçekleştirecek teknik desteği ve eğitimi TİB’e verdiklerine dair açıklamaları olmuş..
Bu durum TİB’e sorulmuş tabii. Onlar da “adli dinleme” taleplerinin cevaplanmadığını, dinleme tedbirinin yalnız istihbari amaçla uygulandığını öne sürmüşler.
Tuhaf olan, savcılığın bu yetersiz savunmayı yeterli görerek takipsizlik kararı vermesidir.
Oysa “tele kulak” denilen bu devlet terörüne karşı anayasal özgürlüklerimizi savunmak için yargıdan başka sığınağımız yoktur. Savcılık bu kadar kolay ikna olmamalıdır.
Kim bilir kaç bin masum vatandaşın hayatını karartacak komploların istihbarat malzemesi, birer fitne bombası yapılmak üzere fesat merkezlerindeki arşivlere girmiştir?
Bir o kadar vahim tehlike de şudur: Bu bilgilerin, iletişim şirketlerine ortak yabancılar eliyle yabancı hükümetlerin eline geçmesi de mümkün.
Takipsizlik kararı ile örtülmeyecek kadar hayati bir sorun var önümüzde.
Çünkü sadece bireysel özgürlükler değil devlet güvenliği de tehdit altındadır!
* Güngör Mengi / Vatan
++++++
MİNİ YORUM
Ne yani katil değil mi!
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Yılmaz Güney’in mezarını ziyareti için attığımız başlığı Yeni Akit’inkiyle yanyana getiren Post Medya “Sakin olun gözüm...” demiş. “Yılmaz Güney’e ‘katil’ diyen Yeniçağ, Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini eleştirdi” diyen sitenin editör yahut
yöneticilerine sormalı:
Yalan mı? Katil değil mi? Yumurtalık Hakimi Sefa Mutlu’yu ben mi öldürdüm?