Millet çok ağır konuşacak!
Her tür önlemi aldık denildi.
Önlemler arasında 22 bin vatandaşımızın umreye gidip, dönüşte Anadolu'ya yayılması da vardı..
500 bin test kitini ABD'ye satıp, Çin'den gelen 50 bin test kitini müjde diye duyurmak da vardı..
**
Tam karantina'nın siyasal ve ekonomik faturasından kaçıp, millete "Kendi olğanüstü halinizi kendiniz ilan edin" demek de vardı. Bi nevi, başınızın çaresine bakın demek gibiydi.. Çok etkili bir önlemdi yani..
**
16 milyonluk İstanbul'a giriş çıkışları kapatıp, milyonlarca insanın her gün işine gidip gelmesini risk olarak görmemek de vardı..
Bilim Kurulu oluşturuldu.. Takdir gördü.. Ancak Bilim Kurulu'ndaki homurtular henüz duyulmasa da, öneriler, bilimin değil, siyasi hesapların süzgecinden geçiyordu ki, bundan etkili önlem olamazdı..
**
Kafayı kuma gömmek, atılabilecek en radikal ve virüsü perişan edecek en etkili silahtı mesela.. Tablo her geçen gün ağırlaşırken (ki resmi rakamların çok ötesinde bir tablo var), virüse 'Acımadı ki acımadı ki" der gibi davranmak, bulabildikleri en muhteşem çözümdü..
**
Meral Akşener 55 gün önce "Hazırlıkları yapıyor musunuz? Mesela sahra hastaneleri nereye kurulacak belli mi? Karantina merkezlerini belirlediniz mi?" diye sorunca gönül koyarak, virüsü duygusal açıdan yıpratmaları da etkili bir önlemdi..
Nitekim, 55 gün sonra, virüs tüm ülkeye yayıldıktan sonra, Cumhurbaşkanı'nın çıkıp, "İstanbul'a iki sahra hastanesi kuracağız" demesi, virüsü şaşırtarak çökertme hamlesiydi..
Biri de çıkıp demedi ki; "55 gün önce o sözlere kulak verip işe koyulsaydınız, sahra hastaneleri 10 gündür hizmet veriyordu.." Demedi çünkü virüs zaten altüst olmuş zihniyle artık etkisini yitirecekti, pişmiş aşa su katmaya gerek yoktu..
**
Sağlık Bakanı önümüzdeki her hafta, "Önümüzdeki iki hafta çok önemli" derken, Cumhurbaşkanı, "Sahra hastaneleri 45 gün sonra hazır olacak" dediğinde, asıl fırtınanın 45 gün sonra kopacağı gerçeği pek kimsenin aklına gelmedi.
Çünkü, ısrarla söylüyorum, hala krizi değil, algıları yönetme peşindeler..
Gerçeği çarpıtırsak kurtarırız diyorlar..
Gerçeği saklarsak atlatırız diyorlar..
Oysa, kafayı kuma gömünce, bak, Irak da başarılı, Suriye de..
**
Bilim Kurulu'nun tavsiyelerinin büyük bölümü siyasi elekten geçmedi..
Çünkü tıp ve biyoloji ilminden çok, duayla, dayanışmayla din sosyolojisi üzerinden yürüdüler..
Bu da bir ihtiyaç.. İnsanı güçlü hissettirir.. Bağışıklık sistemini güçlendirir diyor bilim insanları..
Eyvallah..
Ama, inancımız bize diyor ki; "Önce tedbir, sonra tevekkül"
Yani diyor ki, sen tedbirini al da, sonrası Allah'ın bileceği iş..
Bu gerçeğe bile sırt çeviriyorlar..
Sonra da çıkıp "Bütün önlemleri aldık" diyorlar..
**
Uzmanlar diyor ki, "Dünya genelindeki vaka sayısı 1.3 milyon.. Türkiye'nin nüfusu dünyanın yüzde 1.1'i.. İstatistik ilmine göre, hasta sayımız 15 bin civarında olmalı.."
Peki vaka sayımız kaç?
37 bin..
Yani ikibuçuk katı..
**
Şimdiiii;
Dedim ya krizi değil algıyı yönetiyorlar diye..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ilk günden beri diyor ki; "Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplayın"
Kulak asmıyorlar ama şimdi bir kurul daha oluşturdular, Toplum Bilimleri Kurulu..
Dünyada bir ilkmiş.. Covid-19'la mücadelede de dünyada bir ilkiz zaten..
Kimler var bu kurulda; Psikolog, sosyolog, istatistik, din sosyolojisi alanında çalışmalar yapan uzman kişiler..
Peki ne yapacaklar?
Diyor ki Sağlık Bakanı;
- Toplumu ilgilendiren alanlarda çalışmalar yapacaklar. Farklı ihtiyaçlar ortaya çıktı.. Toplumsal konularda alınacak tavsiye kararlarına, yapılacak yönlendirmelere gerek duyuyoruz.. Kurul süreçle ilgili öngörü çalışmaları yapacak, toplumsal öneriler getirecek. Toplum olarak, aile olarak, bireyler olarak nelerden kaçınmak gerektiğinin ötesinde, bize hayatı kolaylaştıracak önerilerde de bulunacak..
Güzel..
Bak içinde Din Sosyolojisi başlığı altında din adamları da var..
Ne güzel..
Ama itiraf gibi..
Çünkü, kendi tabanları dahil, yapılanlara (!), söylenenlere pek kimsenin itibar etmediğini görmüş olacaklar ki, devreye yeni bir kurul sokuyorlar..
Bu kurul lazımdı da niye bugünü beklediniz diye sormuyorum bile..
Bu kurul ve içindeki dini motiflerle başka bir şeyi hedeflediklerini biliyorum çünkü..
Hala siyasi hesap, hala tartışmalar üzerinden cephe yaratıp tabanı bir arada tutma hesapları var..
Umarım muhalefet bu konuyu, tam da işlerine gelecek şekilde tartışmaya girmez..
Bu kurul önemli, içinde dini motifler olması da kıymetli..
Ancak onlar, bu kıymetin değil, çalışmalara dini kimliklerin dahil edilmesinden doğacak polemiğin peşinde..
Tıpkı yatsıdan sonraki selalarda olduğu gibi..
Bunlar önemli.. Manen güç katıyor..
Ancak meraktayım;
Kuruldaki istatistik uzmanları gerçek rakam ve istatistiklerle çalışabilecek mi?
Sosyologlar, iktidarın yüzüstü bıraktığı toplumun psikolojisine tercüman olacak mı?
Psikologlar, iki adımda bir dönüp arkaya bakan, virüs takip ediyormuş hissi yaşayan insanlara gerçeği fısıldayacak mı?
**
Bilim Kurulu'nun uyarılarını elekten geçiren,
Gerçekleri saklayarak işin içinden çıkabileceğini düşünebilen bir anlayışın, Toplum Bilimleri Kurulu'nu frenlemeyeceğine inanmak zor..
Neyse, az kaldı.. Milletimizin sağlığına nasıl bir çorap örüldüğünü buz gibi gördüğümüzde, iktidar ya da kurullar değil, milletin kendisi konuşacak..
Hem de çok ağır konuşacak..