''Millî göç doktrini''

İYİ Parti''nin, paylaşılamayan, daha içeriği ilan edilmeden tartışma konusu olan "Suriyeli ve Diğer Ülke Uyruklu Sığınmacılar ile Kaçak Göçmenlerle İlgili Strateji Belgesi ve Eylem Planı" dün açıklandı.

*

Konu hepimizin geleceğini ilgilendirdiği için bir siyasi tekel alanına dönüştürmenin kimseye faydası yok. Türkiye''yi hendek olmaktan çıkarıp bir düzlüğe kavuşturma politikasını, ayrımsız, bütün siyasi partilerin sahiplendiği bir zemine dönüştürmek yolunda atılan her adım kıymetli.

Keza, Zafer Partili yöneticilerin, geçmişten; MHP''de siyaset yaptıkları günlerden başlayarak, İYİ Parti''deki siyaset yaptıkları dönem ve şimdiki yolculukları da dahil olmak üzere, konunun kamuoyuna mal olmasındaki katkılarını da kimsenin inkâr edecek hali de yok.

*

Bu notu düştükten ve bizi bu notları düşmek durumunda bırakan iklime rahmet okuyacağımız günlere kavuşma hayalimi saklı tutarak;

İYİ Parti''nin raporunun "Suriyeliler"le sınırlandırılmamış olması önemli.

İklim krizinin muhtemel sonuçlarını da içeren daha geniş bir perspektifle hazırlanması önemli.

2016''da Türkiye''den mülteci çıkışının durdurulması ve 2017''de uyum stratejisine geçilmesindeki "siyasi murada" ve bunun üniter yapı dahil tehdit oluşturduğu alanlara dikkat çekilmesi önemli.

Ete kemiğe büründürülmüş, "geri gönderme" işlemini gün gün bir takvime bağlanmış bir "Millî Göç Doktrini"nin oluşturulmuş olması önemli.

Bunun, Suriye devletiyle anlaşmalı olarak ve geri dönenlerin ülkelerinde "kalıcılığının" sağlanacağı şekilde planlanması önemli.

"Önleyici göç" kavramının/ilkesinin öne çıkarılması önemli.

Bana en önemli ve çarpıcı gelen kısımlardan biri:

"Avrupa Birliği başta olmak üzere hiçbir devletler topluluğu ya da ulus-devlet ile sığınmacıların ve kaçakların Türkiye''de kalmasına yönelik zımni ya da açıktan bir anlaşma yapılmayacağına… Bu anlayışla, AB ile yapılmış Geri Kabul Anlaşması''nın da gözden geçirilerek, gerekli görülmesi halinde iptal edileceğine" dair bir taahhüt içermesi önemli.

Hayatın olağan akışına ne kadar uyar uymaz, ayrıca tartışılır ama Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönüşünün tamamlanacağı tarihi şimdiden ilan ediyor olmaları; 1 Eylül 2026''da bu işi tamamen noktalamayı vaat ediyor olmaları çok önemli.

Bir de, sadece sığınmacılar değil, muhalefetin iktidara gelmesi halinde, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi''nin yönetim şeklinden kaynaklanan hasarın, yine bu yönetim şeklinin imkânları kullanılarak onarılacağının işareti de olması açısından, geri dönüşüm sürecini hızlı işletmek adına birçok kararın Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle alınacağının belirtilmesi dikkat çekici.

Önümüzdeki günlerde ayrıca değerlendiririz satır aralarındaki diğer "işaret"leri.

ADAY…

Siyaset, bir sanat yahut spor dalı değildir.

Siyaset yapan insanlar, devleti yönetmek, matematik bilimi bunu mümkün kılmıyorsa da devlet işlerini kendi ideoloji anlayışlarına göre düzenlemesini sağlamanın gayretindedir.

Dolayısıyla;

Bir siyasi parti genel başkanının, devleti yönetmeye aday olmaması düşünülemez.

Bunun hazırlığını yapmaması düşünülemez.

Hazır mısınız? Sorusuna "Değilim" ben pas geçiyorum demesi düşünülemez.

"Uzlaşma halinde aday olur musunuz" sorusuna; beni alma onu al demesi düşünülemez.

Aynı şekilde…

Türkiye''deki yolsuzluğu, arsızlığı, bir kesimin orantısız zenginleşmesini ve bir kesimin orantısız yoksullaşmasını, saltanatı saray metaforu üzerinden eleştirmiş bir muhalefet partisi liderinin, seçildiğinizde nerede oturacaksınız sorusuna sarayda demesi düşünülemez ve sembolik önemi dolayısıyla Çankaya''yı işaret etmemesi de beklenemez.

Sorgulanmaya değer olan, bunu eleştirmek mahiyetinde kullanmıyorum anlamak üzere sorgulanmaya değer olan, bu sorulara muhatap olan bir siyasi parti genel başkanının, güncel örnekle Kemal Kılıçdaroğlu''nun verdiği cevaplar değil bu soruların, cevabı kaçınılmaz olacak şekilde sorulmaya başlanmış olmasıdır.

Masadan çıkan isim Kemal Bey mi olur bilemem ama aday ismini "artık" masaya getirme sürecinin düğmesine basıldığı, birilerinin masayı "artık" bu safhaya itmeye azmettiği çok belli.

BIR GECE ANSIZIN…

Güzel Türkçemizde;

Her ne yapacaksan, öyle davulla zurnayla ilan etmeden, "Bak yapıyoruz haaaa" diye karşı tarafı pozisyon, önlem almaya, hazırlık yapmaya çağırmadan, potansiyel engelleyicilerin kulağına kar suyu kaçırmadan;

Hatıra gelmeyen bir sırada…

Durup dururken…

Dangadanak…

Pattadak…

Apansızın…

Yapılan/yapılacak eylemlerin zarfı olarak kullandığımız bir ifade şekli.

*

Türk siyasetinde ise tam tersi!

Suriye''deki terör örgütlerine yapılacağını duyurulduğu halde 100 gündür harekete geçilemeyen operasyondan sonra, şimdi de işgaline 18 yıldır tepki gösterilmeyen Ege adalarının "geri alınacağı" takvim, bu zarfla işaret edildi…

*

Neyse ki seçim var…

Belki bu defa atarlanıp atarlanıp da "kendilerine dayatılan bekle gör" vaziyetini korumak durumunda kalmaz, hiç değilse birkaç drone uçururlar!

SORU-YORUM

Muhalif dil, "edepsiz" şarkı sözleri, "ahlaksız" giyim tarzı derken iş buraya kadar geldi:

Bir "sivil" toplum kuruluşu, zakkumun cehennemde yetişen ağaç olduğu gerekçesiyle, Zakkum Grubu''nun Şanlıurfa''da vereceği konserin iptal edilmesini istedi.

Sırada ne var?

Ya da şöyle mi sormalı:

Bu kafaya böyle bir cüret alanı açtıktan sonra, yarın da çıkıp bahçesi zakkum çiçekleriyle bezeli evleri hedef almayacaklarının garantisi var mı?

Tehlikenin farkında mısınız?

Yazarın Diğer Yazıları