MHP'nin şansı
Bereketli topraklar üzerindeki canım memleketimde siyasetin bu denli zemin tutuğu başka bir ülkenin varlığı ile karşılaşmadım. Sayısı her geçen gün artan siyasi partilerin ekonomik krize rağmen varlıklarını sürdürebilmesi bana göre ciddi bir ihtisas konusu. Yurdun dört bir yanında irili ufaklı temsilciliklerinin açık kalabilmesi bile mucize. Ama kartvizit Türkiye’mizde halen geçer akçelerin başında geliyor.
Siyasal tercihlerin yanında taraftarlık da psiko-sosyal yönden araştırılmalı. Başarısız, çok kötü oynayan bir futbol takımını ısrarla destekleyip, hançerelerini yırtarcasına tezahürat yapan taraftara hayret etmemek mümkün mü ?
Kimileri böylesi acul tercihleri “Katolik Nikahı” na benzetir. Boşanmanın dinen caiz olmadığı kanaatini seslendirir. Ömür boyu mutsuz yaşamayı sevap kazanmak olarak addedenlerin sufi yanını sorgulamak bile günah sayılıyor.
Yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de Katolik anlayışın izleri siyasetten spora, kültür dünyamızdan modaya kadar görmek mümkün ama en yakın çevremizde siyasal etkilerine tanık oluruz.
Bunların en bariz örnekleri CHP ve MHP’dir.
Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran iradenin ta kendisi olan CHP, Atatürk sonrası fikri çizgisini değiştirmemiş olsa merhum Türkeş MHP’yi kurar mıydı?
CHP’nin fikri çizgisiyle beraber kötü yönetimine rağmen halen ana muhalefet olması partililerin umudunu yitirmeyişi günün birinde CHP’nin asli unsuruna dönüşünü beklemeleridir. Nitekim iki seçim önce baraj altında kalan CHP’nin iç çekişmelere rağmen Türkiye’nin ikinci büyük partisi olması her kongrede potansiyel adayların zenginliğindendir.
MHP’nin şansı da budur.
Türkeş’in ani vefatından sonra aday sayısı çoktu. 1999 seçimlerinde alınan oy Türkeş’in cenazesindeki birlik ve vefa anlayışının yanında adayların parti içindeki mücadelesiydi. Bahçeli’nin bilinçli bir şekilde tasfiye ettiği kadrolar acı içinde seyredilirken, iktidardaki MHP’nin 2000’deki kongresinde aday yoktu. Partili umudunu yitirmek üzereydi ve 2002 seçiminde barajın altında boğuldu.
2003 kongresinde partinin kötü yönetildiği kanaatiyle aday sayısı artınca MHP’de yeniden umutlar canlandı. Nitekim parti toparlanma sürecine girdi. 2006’da Bahçeli tek aday olarak kongreye girmese 2007 Temmuz seçimlerinde MHP’nin oyu yüzde 15’te çakılmazdı. En az 25’e yükselirdi.
Bugün MHP’nin önünde çok ciddi bir şans vardır. Ülkücülerin acımasızca tasfiye edilmesi yüzünden partisine kırgın, küskün olanlar MHP’nin mevcut oyları kadar büyük bir ordu oluşturmuştur. Değişimin heyecan getirmesini engellemek MHP’yi yeniden yüzde onların altına sürmek demektir.
Devlet Bahçeli’nin büyümesi halinde kontrol edemeyeceğinden endişelenerek küçük tutmaya gayret ettiği MHP’de kırgınlar, küskünler bu çatıyı “Günün birinde değiştiririz” ümidiyle terk etmiyor. Alternatif bir isim derhal heyecan yaratıyor. Üyeliği silinen, onuru kırıldığı için istifa edenler bile Ülkücü bir ismin adı geçince harekete geçiyor.
İl ve ilçe kongrelerindeki baskıya rağmen
“Türk milletinin umudu olması gereken MHP’den Ülkücüler umudu kesmesin” diyerek Genel Başkanlığa adaylığını açıklayan Hakkı Şafak Ses bu anlamda çok ciddi bir şanstır.
MHP Genel Merkezi bu gerçeği çok iyi değerlendirip kongreyi demokratik ortamda gerçekleştirmek için sadece Hakkı Şafak Ses’in değil başka adayların çıkmasını da sağlamalıdır.
Bahçeli’nin, “Kasım’da kongremiz var. Her Ülkücünün gelip aday olma şansı vardır. Meselelerimizin konuşulacağı yer kongredir” sözleri unutulmamalıdır. Bahçeli bu sözlerini tekrar ederek MHP’nin bu şansını değerlendirmelidir.