MHP'de olanların anlamı...
Siyasi partilerde "rekabet" siyasetin doğası ve anahtar kelimesidir. Rekabetin önünü kesip, rakiplerinizi bir takım ayak oyunları ile dışarı atarsanız siyasetin dengesi bozulur. Böyle bir siyasi partide başarı beklemeniz hayalden öte bir şeydir.
MHP'de olan tam da böyle bir şey. Kongre süreçlerinde Genel Merkez'in bir adayı desteklemesinden doğal bir şey yok. Genel Merkez'in adayının karşısına aday çıkması da işin doğası gereği.
Lâkin MHP'de bu kongre döneminde garip işler oluyor.
Adaylar partiden atılıyor, salonlara sokulmuyor, 40 yıllık MHP'liler üyeliklerinin silindiğini, delegelikten atıldığını kongre salonlarında öğreniyor. Kongreler başka partilerden transfer üyeler sebebiyle iptal ediliyor. Kazara seçim kazanan Başkanlar görevden alınıyor.
"Genel Merkez tarafından "tavsiye" edilen adayların kazanabilmesi için bazı üyelerin üyeliklerinin silinmesi, onların yerine yeni üye/delege kaydedilmesi eski bir alışkanlık lâkin bu kongre süreci kadar yoğun bir silme-ekleme faaliyetini ben hatırlamıyorum."
Yine bu kongre dönemine has bir uygulama ise istenmeyen adayın seçim kazanması halinde görevden alınarak seçimin tekrarlanması. Bu seçim tekrarları hangi hukuki içtihatla yapılıyor herkesin merakına mucib bir meseledir.
Eski milletvekili adaylarının, teşkilatta başkanlık yapmış, ömrünü bu davaya adamış emektarların üyeliklerinin silinmesi, yerlerine il başkanı eşleri, vekil kardeşleri, akraba, iş ortağı kabilinden kişilerin, bulunamazsa başka partide üye isimlerin delege kaydedilmesi seçimlerin garantiye alınması için uygulanan, Ülkücü vicdanları yaralayan yöntemlerden.
Tüm bu uygulamaların geride küskünler ordusu bıraktığını söylemek kuru bir iddia değil. Ülkücülerin arasına girerseniz bu küskünlüğü, yılgınlığı görürsünüz. Yapılan kongrelere katılım oranı bunun somut ifadesi.
Ortada siyasette yükselmek için gayrete bağlı tüm araçların "baypas" edildiği bir manzara var. Bu manzaradan başarı çıkacağını iddia eden, buna inanan var mı?
***
MHP son bir yılda iki önemli kırılma yaşadı. Bunlardan ilki 1 Kasım seçimleri diğeri ise referandum süreciydi. MHP Genel Merkezi referandum sürecinde daha önce görülmemiş bir şekilde tabanı ile zıt düştü. Şunu kabul etmek gerekir ki MHP tabanı en iyimser rakamla %70 oranında tavanı ile ayrı düştü.
Normal siyasi tavır, bu kırılmanın sağlıklı bir şekilde analizi ve tamiri için yol ve yöntemlerin geliştirilmesi olmalıydı. Bunun için de kongre süreci fırsattı. Demokratik bir seçim atmosferi bu kırılmayı tamir edebilirdi, lâkin bu da yapılmadı. Kongre sürecinde sergilenen, yukarıda yüzeysel de olsa vermeye çalıştığım tavırlar buna engel oldu.
Hepinizin malumu yeni parti tartışmalarında sergilenen yaklaşım ise üçüncü bir kırılmaya yol açacak.
Bu bir kehanet değil.
Görünen o ki bazı çevreler yeni parti çalışmalarını yürütüyor. Kurulacak partinin insan kaynağını MHP tabanının oluşturacağını tahmin etmek için siyaset duayeni olmaya gerek yok.
Hal böyleyken MHP yönetiminin "giden gitsin" tavrı enteresan...
MHP yönetiminin partinin bu çalışmalardan en az zararla çıkması için adımlar atması gerekirken "kalan sağlar bizimdir" yaklaşımı ile problemleri görmezden gelmesi yeni parti çalışmalarına can suyu veriyor.
Kongre sürecinde üyeliklerin silinmesi, küskünlüklerin büyümesi, gönüllerin kırılması bu insanları MHP dışında çözüm peşinde koşturuyor. Siz insanları kırk yıllık partisinden atarsanız, gönül verdiği partide siyaset yapma fırsatı tanımaz, bu fırsatı elde etmek için mücadele edeni kapı dışarı eder ve üstüne "nereye gidersen git!" derseniz, sonucun ne olacağını tahmin etmek zor değil.
Referandum ardından yazdığım yazıda bu tehlikeye dikkat çekmiş ve "Herkes bizim gibi, MHP yoksa, otururum köşemde! demeyebilir" demiştim. Anlaşılan o ki demeyecek bir kalabalık var.
Bunda da kendilerince haklı gerekçeleri var. Siyaset yapmak isteyenlerin elinden siyaset yapma imkânlarını alırsanız onlar da kendilerine yeni mecralar arar.
Herkes bizim gibi, her şeye rağmen "Otağı terk etmem!" demeyebilir.
Peki MHP yönetimi bu manzarayı, gidişi görmüyor mu?
Görmemelerine imkân var mı?
Soruları çoğaltmak mümkün.
Ülkücüler şu sıralar şaşkınlık içinde bu ve benzeri soruları birbirlerine soruyor. Olanlara ve olanlar karşısında sergilenen tavra anlam veremiyorlar...