MHP “Gök eşik”te...

Söz verdiğimiz gibi dün kaldığımız yerden; MHP Seçim Beyannamesi’nin Alevilere dönük taahhütlerinden devam edelim bugün.

Merak ettim, beyannamenin bu bölümünü kimin projelendirdiğini öğrenmek için MHP Genel Merkezi’ni aradım; hem Sivaslı hem de tarih profesörü olduğu için konuya daha hâkim olabileceğini düşündüğüm Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’a sordum, “Genel Başkanımız” dedi;

- Bizzat yazdı.

Tam buraya bir “flashback” koymalı:

Tarih babanın bu çağı yarına aktarırken ayrı bir sayfa açmak ihtiyacı duyacağı günlerden biriydi;

2011 seçimlerinin arifesi...

Hafızam yanıltmıyorsa Nisan sonu gibiydi. Ordu, medya, sivil toplum hatta ucundan accık sermayeyi tasfiye dalgalarının sonuncusu -en mahreminden- siyasete/siyaseti vurdu;

Kiri, pası olanca “pisliğini” kement yapmış; MHP’yi boğmaya çalışıyordu “kumpas.”

Hava pusluydu; “şok” bütün diğer duyguları bastırıyordu.

Gecenin kaçıydı bilmiyorum; Nevşehir gezisini tamamlayıp Ankara’ya dönen Devlet Bahçeli bir anda güzergâhını değiştirdi. İstikamet Hacı Bektaş Veli...

Nihayetinde “hem arı, hem arıtıcı”ydı bu toprağın “arifler”i!

Kimselere duyurmadan, tantanasız/yaygarasız ilçenin manevi kimliğine münhasır o dingin havayı bozmayacak bir huşu içinde Kırklar Meydanı’nı gezdi, “Çile Damı” na girdi, hayatın doğru ve yanlışların çatışmasından ibaret olduğunu anlatan Mühr-ü Süleyman’ı inceledi...

Ve sonra “Gök Eşik”ten geçip, “Allah ile gönül arasına perde koymayan” huzurda dua etti.

Gazeteciler ‘sürpriz(!)’ ziyaretin sırrına ermeye çalışırken türbedeki görevliler “Gelir bazen böyle Devlet Bey” dediler; “Kimse bilmez, duasını eder, döner...”

Geçenlerde, bir vesileyle, Ankara’da Alevi inancına sahip bir dostuma naklettim bu ziyareti; “Hiç bilmiyordum Bahçeli’nin bu yönünü” dedi.

“Bilmeyenler”in çoğunlukta olduğunu bildiğimden, “cami de bizim, cemevi de” ifadesinin “siyaseten” söylenmediği “bilinsin” diye başvurdum bu “geriye dönüş”e.

Altını kalın kalın çizmezsek haksızlık olur;

Çünkü ne “cemevlerine devlet yardımı”, ne Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Alevi inancını da bünyesinde temsil edecek şekilde yeniden yapılandırılması, ne “Aleviliğin nitelikli eğitim ve kadro ihtiyacını karşılamak üzere bir Türkiye Alevilik Araştırmaları Merkezi kurulması”, ne “Alevi inanç önderlerinin akademik seviyede eğitimini öngören Tasavvuf İlimleri Bölümü’nün oluşturulması”, ne “Alevi İslam inancının ve tarihi-kültürel şahsiyetlerinin envanteri ve külliyatı çıkarılması”, ne de “din dersi müfredatlarında Özel İhtisas Komisyonu eliyle yapılması planlanan düzenlemeler” in hiçbiri “seçim vaadi” değil aslında MHP’nin. Bahçeli, benzer önerileri, AKP “Alevi Açılımı(!)”na kalkıştığında da gündeme getirmişti;

“Samimiyseniz buyurun yapın, biz de destek olalım” demişti ama iktidar sağıra yatmayı tercih etti.

Yetinmedi en son geçtiğimiz Kasım ayında, TBMM’de Grup Toplantısı’nda tekrarladı aynı teklifi. “Ama Çorum” , “ama Maraş” diye toplumu bilgi kirliliği ile yaralarını kanırtarak bölmekte mahir odakların anti-propagandasının aksine, MHP Alevilerin mağduriyetlerini, ihtiyaçlarını, özlemlerini “kaşınacak bir tahrik alanı” olmaktan çıkaracak bir “samimiyetle” çözüm paketi sundu hükümete; beyannamedeki “taahhütler”in tamamı da vardı içinde. Yine tınmadı AKP.

Özetle;

“MHP’nin 2008 yılından bu yana attığı ve fakat hükümet nezdinde karşılık bulmayan adımları” kendi iktidarında sağlam bir şekilde atacağına dair, bütün kesimler gibi Alevilere de sunulmuş bir tür teminat belgesi aslında beyanname.

Bilmeyenleri hayrete düşürse de “yeni” yahut olağanüstü değil MHP’nin Alevilere ve Aleviliğe “evladı Kerbelayı istismar ettirmemeyi esas alan” yaklaşımının olağan sonucu aslında söyledikleri.

Hem “millet olma hali”nin, yani MHP’nin en temel iddiasının;

Hem de müjdeledikleri “siyasî/hukuki kimlik ile etnik/kültürel kimliği, insani hak talebi ile de etnik /ayrılıkçı imtiyaz talebini ayıran yönetim üslubu”nun gereği.

Türkiye’nin töresi, mazisi ve ülküsü bir olan Türk Milliyetçileri ile Alevilerin arasında açılan suni uçurumun aşılmasına yarayacak köprü işlevindeki bu taahhütleri gerçekleştirecek bir iktidara kavuşması demek; “Cumhuriyet”in kuruluşundan sonra bu defa “Cumhuriyet” in kurtuluşuyla taçlanacak ikinci istiklal savaşının kazanılması demektir!

Yazarın Diğer Yazıları