MHP, AKP’yi değil İstanbul’u yenmeli!

MHP lideri Devlet Bahçeli’yle birlikte haftalarca ülkeyi karış karış gezdikten sonra “sonucu” yerinde görmemek olmazdı; tarafların kazanıp-kaybetmeyi en son hesap ettikleri şeyin “belediyeler” olduğu, bundan çok daha derin, tarihi anlamlar yüklenen “30 Mart” etkisini yerinde izlemek istedim. İlk sandıkların açılmaya başladığı andan, sabah 05’e kadar MHP Genel Merkezi’ndeydim.
Sanırım “beklenti”yle ilgili, basının ilgisi “olağan seçimlerden” çok daha yüksekti; parti binasının giriş katı stüdyoya çevrilmişti.
Hem basın mensupları hem partililer sonuçları rahat izlesin diye, yine girişe dev bir ekran kurulmuştu ama heyecanlı gençler dışında buraya koşan kimse yoktu. MHP binasının hem dışında, hem içinde polislerin sayısı partililerden çoktu. Meğer “AKP kaybeder de sağa sola saldırmaya başlarsa” diye korumaya gelmişler;
Ne kadar da göz yaşartıcı!

***

Her seçimde olduğu gibi sonuçları makamında izledi Bahçeli. Erken saatlerden itibaren “kurmayları” ve danışman kadrosundakilerle tek tek bir araya geldi ve “oluşabilecek her durum için” ayrı bir strateji belirledi.
Seçim süreci boyunca en sık tekrarladıkları kelime “Maşallah”tı MHP’lilerin. Dillerinden düşürmedikleri temenni:
“Allah nazardan esirgesin!”
Aslına bakarsanız ilk sonuçlar gelmeye başladığında da bu durum değişmemişti.
Erzurum mesela; telefonlar yağmur gibiydi ve yerel yöneticilerin verdiği bilgi hep “alıyoruz” şeklindeydi. MHP’nin çoğu sandıkta önde, çoğunda da başa baş gözüktüğü Erzurum’da bir anda açılan makas gecenin, Iğdır’la birlikte “hayal kırıklığı” yaşatan belki de tek neticesiydi. Ben de oradaydım; MHP heyeti, aşırı ilgiden dolayı Erzurum’a saatlerce girememişti; mitingde 1999’un da önüne geçmişti, mitingden sonra coşku şehrin neredeyse tamamına yayılmış, Bahçeli yolu kesildiği için uzun süre şehirden çıkamamıştı; “saha”da gördüğü ilgiden, orada yaşayanların biz gazetecilere anlattıklarından sonra sanırım kimse Erzurum’un, hem de böyle bir farkla, kaybedilebileceğini düşünemezdi. Bu makası tek başına izah etmez ama zannediyorum bu sonuç, biraz da oradaki AKP-BDP ittifakının meyvesi.
Ve Iğdır; herhalde MHP’lilerin Osmaniye ile birlikte “cepte” gördüğü tek ildi. Son dakikalarda ellerinden kaydı gitti; stratejik konumundan, demografik yapısından dolayı burası MHP’lilerin geçmek zorunda hissettikleri “psikolojik eşik”lerden biriydi; duygusal çöküşe sebep verdi.

***

Kastamonu, Tokat gibi iller birkaç yüz oyla kaybedilmişti; hemen itiraz edildi.
MHP’nin seçim işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk ısrarla “hile” iddiasını dile getirdi; dediğine göre AKP oyları bilinçli olarak çok yüksek açıklanmaya başlanmış, diğer partilerin mensuplarının “bu iş bitti” diyerek görev yerlerini terk etmesi sağlanmıştı. Mazeret mi? Değil tabii... İktidar partisi tuzak kurabilir; muhalefetin oyunu, namusunu, geleceğini emanet ettiği kişiler bu tuzağa niye, nasıl düşüyor peki? Hangi parti olursa olsun, bir sandık görevlisinin, YSK’daki takipten sorumlu kimsenin, çalma-çırpma iddialarının tavan yaptığı böyle bir günde, “boş vermek” gibi bir lüksü olabilir mi? Bu manada bir eleştirim de muhalefet partilerinin milletvekili ve yöneticilerine; AKP’nin en tepe isimleri sandıklarda da, YSK’da da adeta karargah kurmuş, kuş uçurtmazken, her türlü baskıyı uygularken, parti binasında arpacı kumrusu gibi oturup, kara kara düşünmenin anlamı ne Allah aşkına? Hesaplamadım ama yüzlerce konuşma yaptı MHP Genel Başkanı ve bu konuşmaların hepsinde “es geçmediği” tek konuydu “oylara sahip çıkma” mecburiyeti; birine de mi kulak kabartmadınız yani!

***

Saat 03’ü geçiyor; “Genel Başkanımız basın açıklaması yapacak” dendi.
Seçim gecesi kameraların karşısına geçmek -2002’yi saymazsak- adeti değildi. Dolayısıyla birkaç dakikada kırk ayrı senaryo üretildi ama MHP lideri seçimde “ahlaki, vicdani, hukuki” bütün değerlerin çiğnendiğini vurgulamak ve “bundan sonrası”na dair endişelerini paylaşmakla yetindi. Malum, sadece 2010 referandumundan bu yana barizleşen “kutuplaşma” değil, bir de patlamaya hazır bir “özerklik” bombası bekliyor bizi.
Bahçeli partisinin aldığı sonuç için “başarı” dedi. Bu göreceli bir kavram tabii. Evet partisinin oyunu düşürmemişti, hatta son seçime göre arttığı da söylenebilirdi. Ama resmin ayrıntıları üzerinde düşünmeyi gerektirir türdendi:
Bir; yerine -haritaya bakınca çok daha havalı(!) duran yenilerini koydu ama- “kale”leşmiş il ve ilçe belediyelerini kaybetti MHP bu seçimde; illa ki araştırılacaktır nedeni.
İki; kaybetti ama nasıl? Anadolu’da Güneydoğu ve Karadeniz’in birkaç ili dışında yüzde 30’larla, yüzde 40’larla kaybetti MHP! CHP’nin önde olduğu yerde CHP ile, AKP’nin önde olduğu yerlerde AKP ile yarıştı; toplumun her kesiminin “ikinci tercihi”, tek siyasi alternatifi haline geldiğini gösterdi. Ana muhalefetteki CHP’nin Sezgin Tanrıkulu, Hüseyin Aygün açılımlarına vs..ye rağmen yine de “sahil hattı”na sıkıştığı ortamda; MHP’nin ülkenin en doğusunda Kars’ı da, en batıdan Manisa’yı da, İzmir gibi şahsına münhasır bir yerin ilçelerini de, Akdeniz’in “büyükşehirleri”ni de, Karadeniz’de Bartın, Karabük gibi illeri de alabiliyor yani ülkenin her bölgesinde kabul-teveccüh görüyor olabilmesi önemli.
Ha yeter mi?
Özellikle MHP liderinin bu seçim döneminde sarf ettiği -altını çize çize söylüyorum- “kişisel” emeği gördükten sonra; MHP’nin hak ettiği netice bu değildi. “Başarı” dediğim gibi ne beklediğiniz, ne hedeflediğinizle ilgili göreceli ama kendi adıma “başarısız” diyemem MHP’ye; İstanbul’u, haritadan çıkararak hesapladığınızda Trakya’da üç ilde de potaya girmeyi başarmış, yüzde 20’lerin üzerine çıkmış, Anadolu’da yüzde 30’ları aşıp, 40’lara dayanmış bir parti var aslında karşınızda.

Yazarın Diğer Yazıları