Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Metris’in adı kirlenmesin...

Yeni yılın sembolü kar yerine başkentte günlerdir yoğun sis hakim. Hani bir dönem “hava kurşun gibi ağır” diye başlayan yorumlara benziyor memleketin hali.Yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla tutuklanan Metris Cezaevi’ndeki ziyaretçiler yansıyor basına. Babalar oğullarına yeni yıl ziyaretinde bulunmuş. Anneler baklava börek taşımaya devam ede dursun. Haftada üç gün ziyareti Ebru Gündeş’e çok gördüler diye dertleniyor birileri... Haftada üç gün özel izin Ebru’ya... Bakan çocuklarına ise sınır yok...
Oysa bizim kuşağın yitik delikanlılarını uzun süre babaları ziyaret etmemişti. Üstelik hiç birimiz yüz kızartıcı suçtan tutuklanıp, yargılanmamıştık. Ama “memleketi siz mi kurtaracaksınız!!” diye öfkelenen babalarımızın hışmından cezaevinde ve duruşma salonlarında bile nasibimize düşeni almıştık.
Muammer Güler’in Metris’te oğlunu ziyaret etmesi canımı sıktı. Bir dönemin sembolü olan Metris ve Mamak cezaevlerinin kutsiyetine gölge düştüğünü hissettim ülkücüsü-devrimcisiyle hepimizin dilinden düşmeyen “Metris Türküsü”nün kirlendiğini sandım bir an. Metris efsanesini sabote etmek aslında yeni değildi. Başbakan Erdoğan da 12 Eylül darbesinde Metris’te yattığını iddia etmişti ya.. Yalaka yazarların biyografi kitaplarındaki yalakalar ortaya çıkınca “askerler çok iyi davrandı sıcak çorba bile verdiler. Ertesi gün de çıktık” tevili ile geçiştirmişti patlayan balonu.. Kısacası Metris ve Mamak bu memleketin idealist gençlerinin siyasi davalarıyla anılmış, direnişle bütünleşmişti. Yolsuzlukla anılması üzüntü verici...
Metris’in önünde bekleyen annelerden gazete manşetlerine ve televizyon ekranlarına hüzünlü bir yolculuk yapalım.
’Alamut Fedaileri’nin bilenmiş hançerleri gözleri kamaştırıyor. Karşılıklı pusu atmalarda kimin kazanıp, kaybedeceğine yönelik belirsizliğe nokta koymak mümkün değil. AKP’nin eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin Yargıtay’daki imamları açıklayabileceğini söylüyor. Her kabine değişikliğinde Adalet Bakanı olacağını zannedip hayal kırıklığı yaşayınca çıtayı yükseltip Cumhurbaşkanlığını hedefleyen Burhan Kuzu, iki bin kişilik ajan listesinden dem vuruyor. The Taraf’ta Emrullah Uslu “eğer dava açılırsa uluslararası sermayenin hükümeti zor duruma düşüreceğini” dolayısı ile kaybedenin AKP olacağını iddia ediyor. İşin içine edebiyatçılar bile karıştı. Ahmet Turan Alkan, Yahudi efsanesine atıfta bulunup Erdoğan’a “sonun Belsatsar gibi olur” derken, cemaat saflarından hükümete transfer olan Ahmet Taşgetiren’e cevap vermek düşüyor. Hasan Celal Güzel bile topa girmiş. “Yargıda kadrolaşma var” itirafında bulunup, Başbakan’a pas atıyor.
Genelkurmay’daki Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ve üyelerine verilen yemek bir parmak bal misali.. Dijital terör ile mahpuslara tıkılan Türk subaylarının yeniden yargılanma beklentisi kamuoyuna yansıdı. Bunun “gaz alma” operasyonu olduğunu Star’dan İbrahim Kiras ağzından baklayı çıkararak kanıtladı. Kiras “Ergenekon ve Balyoz’da yeniden yargılama yerine ’kısmi af’çıkarılarak işi çözülür” diyor. Nitekim karargahtaki “özel yemek” ten bir şey çıkmayacağına bizzat Haşim Kılıç “o konuları hiç konuşmadık” sözleri ile açıklık getiriyor. Necdet Özel’in “özel” gayretlerinden bir şey çıkmayacağını en iyi içeride yatanlar bildiği için birkaç gün içinde bu konunun da gündemden düşeceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok.
Gelelim Ocak ayı içinde açılacağı iddia edilen “ajanlık” davasına.. Her gün televizyon ekranlarından uzman kisvesi ile ahkam kesenlerin aslında hiçbir şey bilmediği belli. Karşılıklı çekilen peşrevde yağcılık görevlerini yerine getiriyorlar hepsi bu. Dava açılır mı? Açılmaz mı? Bilmem. Ama “Dinleme borusu nasıl döşenir?” sorusunun cevabı verilmeli. Müyesser Yıldız; dinleme, fişleme işlerinin perde arkasını aralarken “asıl savaş yine MİT üzerinden çıkacak” teşhisi ile önümüzdeki günlerde Hakan Fidan ve ekibinin hedef alınacağını yazdı.
Bu konularda kafaları karışık olanlara ise Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu “suç ortaklarından birini kahramanlaştırmayın” sözleri ile açıklık getirdi. Feyzioğlu “İki kötüden birinin yanında yer almayı reddediyorum. Türk Milleti A ve B seçeneğine sıkıştırılamayacak kadar büyüktür” diyor. Doğru söze ne denir? Yüreğine sağlık Feyzioğlu..

Yazarın Diğer Yazıları