Mete Akyol...
"Duayen" kelimesini kullanmamaya gayret etmeme rağmen bizim gazetecilik mesleğinde duayen aranırsa o da Mete Akyol'du. Bizim kuşağın gazeteciliğe soyunduğu günlerde zirvedeydi. O'nunla çalışmak kısmet olmadı. Ankara'daki gazetecilerin "Baba"sı merhum Ünal İnanç'tan dinledim bir haber için neler yaptığını. Dürüstlüğü ve çalışkanlığı ile hep örnek olmuş. Meslekteki kirlenmeye tahammül edemeyerek geri çekilip yıllardır neredeyse tek başına aylık "Bütün Dünya" dergisini yönetiyordu. Başkent Üniversitesi'nin kültür yayını Bütün Dünya'yı bu sütunlardan yazıp tanıtmıştım. Koca dünyayı cep boyu dergiye sığdırabilme başarısını sergiliyordu. İnternette, ansiklopedilerde bulunmayan bilgileri O'nun sayesinde her ay okuyabiliyorduk.
***
Yolumuz ilk defa Silivri'de kesişti. Ergenekon Kumpası ile cezaevine tıkılan Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın duruşmalarını izlemek için gelirdi. Silivri'de ajansların ve bazı gazetelerin muhabirleri olsa da çoğu sadece karar açıklanacağı zaman salona girer şimdi bir kısmı kaçak, bir kısmı tutuklu hakimlerin açıkladığı ve çoğunlukla "tutukluluğun devamına" kararını yazıp gönderirdi. Mete Akyol onları gazeteci sınıfına sokmadığı için aralarda benimle dertleşirdi. Bu güzel sohbetler esnasında ders vermeyi ihmal etmez. Savunmalar esnasındaki sözlerden hangisinin haber başlığı olduğunu tespit ederek dikkatimizi çekerdi. O'nun gözünde gazetecilik namuslu meslekti. Ve o namusa hep sahip çıktı. Haksızca içeride tutulan gazetecilerin sesini duyurmak için çabaladı. İlerleyen yaşına rağmen 'Adalet Nöbetleri'ne geldi. Balyoz duruşmalarını takip etti.
7 Eylül sabahı gözaltına alındığımı duyar duymaz Müyesser Yıldız'ı saat başı arayarak bilgi almış. Nezaretten çıktığımda yine Müyesser'in telefonundan arayıp; "Sana geçmiş olsun diyemem Demirağ. Bu kararı verenlere geçmiş olsun. Bütün dünyaya rezil oldular. Bu defa ayaklarına değil kafalarına sıktılar" demişti.
***
Geçtiğimiz pazar günü Can Dost Şahin Bey ile Tuzla sahilinde otururken aradık. Memleketi Ordu'da imiş. Müthiş heyecanlı idi. Havaalanında olduğunu İstanbul'a döneceğini söyledi. Ve "Haftaya Ankara'ya geliyorum. 10 Kasım'da Başkent Üniversitesi'nde Muazzez İlmiye Çığ'ı konuk edeceğiz. Bu tarihi ana tanıklık etmeni isterim. Seni kucaklıyorum" demişti. Ankara için yola çıkarken 81 yıldır saat gibi çalışan kalbi durmuş... Oysa bilgi ve tecrübesinden faydalanacak daha çok vakit olduğunu sanıyorduk. Allah rahmetini esirgemesin. Ardından olumsuz bir çift laf edene rastlamadım. Güzel insanlar iyi atlara biniyor ve gidiyor... Kim bilir bizim ardımızdan kimler ne söyleyecek...
Mete Akyol'u yitirdik. Bütün Dünya Dergisi yetim kaldı. Yetiştirdiği gençlerin o dergiyi yaşatacağından eminim. Başta Akyol ailesi olmak üzere, Başkent Üniversitesi mensupları ve Prof.Dr. Mehmet Haberal'a, gazetecilik camiasına baş sağlığı diliyorum. Işıklar içinde uyusun... İyilikleri, güzellikleri ebediyete kadar yaşayacak.
Güle güle Mete Ağabey...