Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Merhamet bölücülüğü yenecektir!

Deprem, kendisine duyarsız olanları affetmiyor. Yıkılan binalar, kaybedilen canlar ve mahvolan hayatlar, doğayla ve teknikle uyum içinde yaşamayı öğrenememenin sonucudur. Sağlıklı toplumlar, bu tür krizleri fırsata çevirmesini bilirler. Felaketlerden ibret ve ders almak, öğrenen toplum olmanın da gereğidir.
Daha önce yaşanan depremlerden yeterli ders çıkarılmış olsaydı, Van depremin de bu kadar çok -özellikle de kamu binalarında- yıkım görülmezdi. “Öldüren deprem değil binalardır” söyleminin sloganlaştırılmış olması doğrudur. Ancak bu sloganın gereğinin yüksek duyarlılık içinde yerine getirilmesi gerekirdi. Umulur ki bu felaketten yeterli ders alınmış olsun ve yıkılan binaların altında iktidar kalmasın.
Van depreminden gerekli ve yeterli derslerin çıkarılması şarttır. Buna da yaptığı binalar yıkılmış olanlara yeniden yıkılacak bina yapma hakkı vermemekle başlanması gerekir.
Doğal felaketler ancak fiziki yıkar, görüntüyü değiştirir. Ruhu sağlam kalmış olanlar için fiziki toparlanma çok da zor değildir. Asıl olan ruhun yıkılmamasıdır.
Olağanüstü durumlarda yağmanın, vurgunun ve gaspın zirve yapması, sosyal sapmanın derecesini gösterir.
Yağmacı ve hırsızların deprem bölgesine intikalinin yardım kuruluşlarından ve devletten daha hızlı olması da ilginç ötesi bir durumdur. Bir kırmızı ışıktan diğerine yardım kamyonlarını yağmalayan gasp ve yağma erbabının örgütlülüğü de gözden kaçacak gibi değildir. Türkiye’de fırsattan ganimet çıkarmak ve ölü soyuculuğu da giderek organize bir boyut kazanmış ve kurumsallaşmıştır.
Bölgede depremin yaşandığı günden itibaren Kızılay’a ait 15’in üzerinde yardım TIR’ının yağmalanması, suç çetesinin ne denli organize olduğunun kanıtıdır. Yağmalanan TIR’lardaki çadır, soba ve gıda malzemelerinin yağmalayanlar tarafından satılması, bu zevatın ahlaki çürümüşlüğünün derecesini göstermektedir.
Diğer yandan, Erzurum Büyükşehir Belediyesi tarafından gönderilen yardım konvoyunun Erciş ilçesi girişinde taşlanması da, bölücü örgütün felsefesini yansıtması bakımından dikkat çekicidir.
İşin sevindirici yanı ise, yaşanan bu olayların yaygınlık arz etmemesi, münferit olması ve halkla ilgisinin bulunmamasıdır.
Felaketler sırasında kitlelerin ortaya koyduğu tavır, toplumun kalitesini ve sağlığını gösterir. Türk milletinin bu felaket dolayısıyla kenetlenmiş olması her türlü takdirin üzerindedir. Türkiye’de “duygusal kopuştan” söz edenlerin ne denli bir yanılgı içinde olduklarını da bu gelişmeler göstermektedir.
Manaları, inançları, acıları ve değerleri ortak hale gelmiş insanları birbirinden koparmak imkânsızdır. Deprem, Van ve yöresinde yaşayan insanların Türkiye’nin diğer yöresinde yaşayan insanlarla ne derece entegre olduğunu net bir biçimde ortaya koymuştur. Bu durum toplumdaki farklılıkların toplumu ayrıştırma yeteneğinin olmadığını göstermesi bakımından da önemlidir.
Kaderleri ve kederleri birbiriyle ilişkili olan insanlar belki bir süre terörle, baskıyla, şiddetle suskunlaştırılabilir ancak ayrıştırılamaz. Baskı ve şiddetin etkisinin geçmesiyle insanlığın nüksetmesi sosyal bir yasadır. “Toplu vurdukça yürekler” milleti baskıların hatta silahların sindiremeyeceğini Akif söyler.
Depremde Türkiye’nin insan, fiziki kaynak ve moral kayıpları çok yüksektir. Elbette kaybettiğimiz canları hiçbir şey geri getirmeyecektir. Ancak depremle fizikini kaybeden Türkiye’nin aynı depremle birlik beraberlik ruhunu kazandığı da söylenebilir. Bölücü, bozguncu ve ayrımcıların ektiği ayrılık tohumları, yer sarsıntısının ürettiği dayanışma duygusuyla enkazın altında kalmıştır.
Yaşanan deprem, ahlakın zekâdan, merhametin silahtan daha etkili olduğunu göstermiştir. Bu gerçek, Türk Milletinin şefkat ve merhamet duygusunun bölücü şiddeti, tetik düşürmeden de yenebileceğini göstermektedir. Yetkililerin bu gerçeği dikkatle değerlendirmelerinde yarar vardır.

Yazarın Diğer Yazıları