Menemen'de neler oluyor

CHP'li Menemen Belediyesi hakkında basına bir takım yolsuzluk iddiaları sızdı.

50 milyon liralık bir paranın soruşturulduğu iddia ediliyordu.

Uzun uzun yaşananları aktarmayacağım. 26 kişi gözaltına alınıp aralarında İYİ Parti Meclis üyelerinin de olduğu 11 kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasında Belediye Başkanı Serdar Aksoy da var.

Olayı ortaya çıkaran kişi 22 yılı Menemen'de olmak üzere toplam 28 yıl öğretmenlik yapan, Menemen Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Çakmak…

İzmir'de başarılı yayınlar yapan İz Gazete konunun izini sürdü ve o isimle röportaj yaptı.

Çakmak'ın anlattıklarını aktaracağım. Ancak önce CHP ve İYİ Parti'nin tavrına değinmek istiyorum. Özellikle CHP'nin Serdar Aksoy konusunda disipline sevk sürecini ve ihracını geciktirmeden yapması bu konunun iktidar basınında hallaç pamuğu gibi atılmasının önüne geçti.

Ortada bir yolsuzluk, hırsızlık varsa CHP'nin bu hamlesi sayesinde şimdi politik bir propaganda oyununa dönüşmeden bulunacak.

İYİ Parti ise olayın ardında birbirini takip eden açıklamalar yaptı. Açıklamalarda kesin mahkeme kararından sonra tüzük gereğinin yapılacağını bildirdi.

Her türlü iftira ile mahkemelerde yargılanan biri olarak suçsuzluk karinesinin önemini gözeterek olayın ayrıntılarını aktarmak görevim.

Çakmak'ın İz Gazete'ye verdiği röportajda bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum.

Savcılığın "zimmet" ve "irtikap" (kamu görevinden çıkar sağlama) suçlarından yürüttüğü soruşturmada, Mehmet Çakmak, soruşturmayı başlatan olaya ilişkin rapor hazırlamadan önce kendisini bir hafta, 10 gün boyunca ikna etmeye çalıştıklarını ve bunu kabul etmediğini aktardı.

İkna etmeye çalışanlar arasında Özel Kalem Müdürü Kubilay Ersin Akdemir olduğunu iddia etti.

Rapor hazırlama sürecini de anlatan Çakmak şunları söyledi:

31 Ağustos Cuma günüydü. Bu arada; Serdar Aksoy bana bu raporu 2 günde hazırlayıp kendisine sunmamı söyledi. Yarım saat bu konuyu tartıştık. Ben yetişemeyeceğini söyledim hatta esprili şekilde 'Dalga mı geçiyorsun Başkan, 2 günde rapor mu hazırlanır' dedim. 'O zaman bari 1 haftada bitir ver' dedi. Pazartesi başladım. 3 Eylül tarihi itibariyle, üst yazılarla birimlerden bilgi ve belge istedim. Satın Alma Müdürü Teoman Tuna ve Şantiyeden Sorumlu Başkan Yardımcısı vasfında çalışan Mehmet Cin'den bilgi-belge istememe rağmen, herhangi bir cevap alamadım. (İki isim de tutuklananlar arasında) Destek Hizmetleri Müdürü'nden gerekli belgeleri aldım. Akabinde araç sevk amiri Murat Or'dan araç kayıt listesi ve yazılı beyanını aldım. Bir de şantiye amiri Kenan Yaşatürk'ten hurda çıkışıyla ilgili yazılı beyan aldım. Kenan Yaşatürk, yazılı beyanında 'Serdar Aksoy imzalı Gamze Yıldız adına hurda ayıklama ve nakliyesi işi için hazırlanmış görevlendirme kâğıdı bana gösterildi.' şeklinde yazarken, bana sözlü olarak da "Serdar Başkan bana, Büyükşehir talimatıyla hurdalar aynı firmaya verilecek, biz de o firmaya vereceğiz" diye sözlü olarak da anlattı.

Ne vardı kamera kayıtlarında?

Çalışabilir durumdaki araçların ve tamir edilebilecek araçların parçalanıp, kamyonlara yüklenip üçüncü şahıslara bir şekilde satıldığı alenen görünüyor. 3 gün 3 gece boyunca hummalı bir çalışma sürüyor şantiyede. Erik bahçesine giren küçük çocukların davranışı gibi zaten görüntülerdekilerin davranışları. Tedirgince etrafa göz atarak çalışıyorlar. MKE'ye başvurulduğuna dair ise bir bilgiye ulaşamadım.

Raporumu hazırladım ve e-sistem üzerinden başkana gönderdim. 111 GB'lık kamera görüntülerini de tutanakla kendisine teslim etmek istedim. Ancak Serdar Aksoy, flasbelleği izledikten sonra tutanağı imzalamak istediğini söyledi. Ben de her bir kameranın 72 saatlik çekimi nedeniyle yaklaşık 2 bin 500 saatlik video olduğunu ve izlemesinin haftalarca süreceğini belirterek kabul etmedim ve flasbelleği alarak çıktım. Akabinde Özel Kalem Müdürü Kubilay Bey beni aradı 'Mustafa İlhan'ın odasında görüşelim hocam' dedi.

Görüşmek üzere odaya gittim. Odada Mustafa İlhan, Prof. Dr. Duran Bülbül (Müfettiş) ve Kubilay Bey vardı. Sonrasında Başkan Yardımcısı Noyan Özkan ve Yazı İşleri Müdürü Mithat Güvenir de geldi. Burada bana başkanın talimatı ile e-sistem üzerinden yapmış olduğu görevlendirme yazısını geri çekeceğini söyleyip, benim de inceleme raporumu sistemden geri çekmemi dayattılar. Bunun üzerine ben de 'Bu coğrafyada bana bu dosyayı geri çektirecek bir Allah'ın kulunu tanımıyorum' dedim. Noyan Özkan, 'Mehmet hocanın zarar görmemesi adına, Yazı İşleri Müdürü çeksin' diye önerdi. Yazı İşleri Müdürü 'Bu yazıyı sadece Mehmet hoca çekebilir' dedi. Duran Bülbül ise 'Bu dosya başkanı götürür. Mutlaka çözüm bulmamız gerekiyor' dedi. Ben de buna istinaden 'Gereğini yaparsa, yargılanabilir ama kurtulabilir, bilemem' dedim. 'Sorumluları bulup, cezalandırırsa, başkan ceza almayabilir' dedim. Görüşme sona erdi.

Benim asıl merak ettiğim konu şu…
Uzun zamandır AKP’li belediyelerde yaşanan ihale usulsüzlüklerini belgeleriyle yazıyorum. Bugüne kadar 1 tanesi bile yalanlanmadı. Ama ne savcılar ne de İçişleri Bakanlığı harekete geçti.
CHP’li, İYİ Partili belediyelerin üzerinde şahin gibi gezen yetkililer, AKP’li belediyelerde ortadan kaybolan milyonlarca lirayı görmemek için neden kafasını çeviriyor.
Menemen'de amaç üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?
Dolayısıyla her kim ki kamu malına göz diker, parti ayrımı olmaksızın hesabı sorulsun...

Yazarın Diğer Yazıları