Menderes’e övgü Atatürk’e saldırı hazırlığı

Beni öldürüyor mangalda kül bırakmayan hamasi atışlar. Dikkatimi çeken de bu tür yüksekten atışlar en çok korkak olanlardan geliyor. Hele hele evlatların, ailelerin göz bebeği yavruların ölümü ardından sarf edilen sözler kahrediyor. Bir gram bile hissedilmeden edilen laflar işte.
Bir de terör konusunda sarf edilen laf salataları. Kaybedilen evlatlarımız için medyanın yaptığı haberleri ise midem kaldırmıyor. Aslında bu durumdan son 10 yıldır işbaşında olan hükümet sorumlu, bunu kendileri de, herkes de biliyor. Harcanan paralara, kaybettiğimiz evlatlara yazık ve lüzumsuz değil mi? Nasıl olsa patronları ABD tarafından hazırlanan planı adım adım yürürlüğe koyuyorlar. Atılan kurşunlar, sarf edilen yavrulara yazık değil mi? Sahnelenen, yazarı belli kötü senaryonun, kötü oyuncuları ile bu oyunun reklâmını yapan kötü medyanın sayfa ve ekranlarında sarf ettiğiniz zamana da yazık.
Neymiş oturmuş terör zirvesi yapmışlar. Yesinler. Vay yavrum vay. Muhteşem planlarla bir hafta içinde terörün kökü kazınır. Savcılara suç duyurusunda bulunuyorum. Meclis’te terör örgütünün siyasi kanadı varken. Bunlarla işbirliği yapan iktidar partisi politikacıları varken. Devlet içinde terör örgütüne çalışan bürokratlar varken. İstihbarat örgütleri içinde yabancı ülke istihbarat örgütlerine çalışan elemanlar varken. Askerin karargâhında alınan her karar gazetelerde yayınlanırken. Ne duruyorsunuz yani? Ama unutmayın bizim elimizde de o isimler var. Gün olur devran döner vatan hainlerinden de hesap sorulur.
ABD yönetimi New York’a kayıyor. Biliyorsunuz önümüzdeki haftalarda Birleşmiş Milletler Genel Kurul çalışmaları başlayacak. Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı Clinton New York’a gidiyor. Abdullah Gül’de üç Bakan ile New York’a geldi. ABD nezdinde itibar, adam yerine koyup onlarla oturup pazarlık yapmasında yatar. Bize ise adamlar yalnızca talimat veriyor. Türkiye’nin Kongo veya küçük bir Afrika Cumhuriyeti kadar bile itibarı yok. Bakmayın dünya liderlerinin ben seni çok seviyorum laflarına.
Türkiye’nin varlığını yaratan Lozan anlaşmasını bile tanımayan stratejik ortağımızın parlamentosunda Ankara’ya atanan büyükelçi sorun içinde onay beklerken, Türkiye’nin istediği silahların verilmesi önleniyor. Peki, Kıbrıs, peki Ege ve İsrail konularında neler oluyor? Stratejik ortağız ya bu konularda soru sorulmaz. Bu arada Başbakan Tayip Erdoğan, TSK’ya düşmanlığını 27 Mayıs 1960 olayına kadar getirdi. Biliyorsunuz Menderes’in memleketi Aydın, Manisa ve Ege kıyılarından referandum oylamasında Hayır oyları yüksek çıktı. Aynı zamanda geçen seçimlerde de bu bölgeden taraftar bulamamıştı. Artık oralarda Menderes’in encamı okunmuyor. O zaman bu Menderes hayranlığının altında başka bir dümen yok mu? Var, tabii ki var.
Aslında yavaş yavaş Cumhuriyetin geçmişine kadar geriye giderek eleştirileri Atatürk dönemine getirmek istiyorlar. Amaç, onu yani Mustafa Kemal’i ve Cumhuriyetin temel öğelerini karalamak. Bu gurup daha önce konuşma ve açıklamalarında saldırıp, internet sitelerinde hakaret ettikleri, günahları kadar sevmedikleri Mustafa Kemal’i silmek. Şimdilik kerhen ses çıkarmadıkları Cumhuriyet devrimlerine kadar inip ülkenin laik sisteminin temeline dinamit koymak istiyorlar.
Bu nedenle Cumhuriyet ve devrimlerinin temeline dinamit koyan, Kürt ve Ermeni milliyetçileri benim kardeşim olamaz. Kardeş kelimesi karındaşlıktan kaynaklanır. Bizler onlarla aynı karnı paylaşmıyoruz, onlar bizi karından atmaya çalışıyorlar.
Ama unutmayın dünyada iki sistem demokrasi ile gelir ama demokrasiyle gitmez. Biri komünizm, öteki de dinci rejimlerdir. Bunların demokrasi ile gideceğine inanmak bence en büyük sazanlık.

Yazarın Diğer Yazıları