Memleketin yiğitleri!
Tayyip Erdoğan, “eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den rol çalmaya” çalışıyor. Orijinal yiğit oydu
Eve giren para azalırsa kadın kocayı evden atar! Atmayıp, “Ben seni para getirdiğin, malın-mülkün-katın-apartmanın olduğu için değil, sen olduğun için sevdim, aşkımsın” diyen gerçek hanımefendi kadınlar da vardır. Genel kuralı söylüyorum. Para azalırsa! Dişi kuş yuvayı yıkar. Çünkü aileyi geçindiremez; dirliği, düzenliği, huzuru, sevgiyi ayakta tutamaz. Adamın aylığı diyelim ki “2 bin YTL” ise ve “2 bin YTL” bu ailenin tutturduğu “harcama kalıbını” döndüremiyorsa adam “2 bin YTL de borç” bulmak zorundadır. Aileye her ay “4 bin YTL giriyorsa” bunun ne kadarının gerçek kazanç, ne kadarının yüksek faiz altına girilerek alınmış borç olduğu kadını fazlaca ilgilendirmez; aile birliği devam eder ve aşk da her zaman kendisini diri tutacak yolları bulur, bulmazsa da paranın gözü kör olsun, icat eder.
Borç büyürse...
Yeni borç bulunmazsa... Gelir “2 bin YTL” ye düşer. Ve hatta biriken eski borçlar da bu “2 bin YTL” nin yarısı kesilerek kapatılmaya çalışılacağı için aile bütçesine giren para “1 bin YTL” ye inerse, “o adamın suyu ısınmış” evden şutlanma zamanı gelmiştir. Emin olunuz.
Bu kural geneldir. Ve her toplum için olduğu gibi “Türk toplumu için” de geçerlidir.
Bu yüzden Başbakan Tayyip Erdoğan, “mikro reformlar” adı verilen “yeni eylem paketi” içindeki kararları TV’de açıklarken, “Borç yiğidin kamçısıdır, bizim için borç leblebi-çekirdek-çerez durumuna inmiştir...” diye övünüyor. Seyrettiniz mi? Kollarını kasıyor. Göğsünü şişiriyor.
“Borç yiğidin kamçısıdır...” diyerek “yiğidin kendisi olduğunu” anlatmaya çalışıyor. Tayyip Erdoğan, “eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den rol çalmaya” çalışıyor. Orijinal yiğit oydu. İlk o söylemişti.
Solcuların; borçlar artıyor, cari açık büyüyor, “Ülke borç bulamadan ayakta duramaz, yaşayamaz hale geliyor” eleştirilerine karşı kollarını kasarak ve göğsünü şişirerek ilk yiğitlenen ve “Borç yiğidin kamçısıdır” diyen Süleyman Demirel olmuştu. Tarih şahittir. Sonunu gördük. Dış borç her arttığında ve “cari açık” dayanılamaz noktaya her geldiğinde “krizlere düşen” ülke ve krizlere düştüğü için kocalarını ilk terk eden hanımlar gibi Süleyman Demirel’i de seçim sandıklarında terk eden, ona oy vermiş halk oldu. Bazen askerler darbe yapınca da halkı, “borcu kamçı yapmış yiğit Süleyman Demirel’i savunacak demokratik gücü” kendisinde bulamadı.
Dış borç artıyor.
2007 yılında:
237 milyar dolar oldu.
Cari açık da artıyor.
35 milyar dolar oldu.
Cari açık da borçtur.
Başkasının parasıdır.
***
Türkiye, dünyada en yüksek cari açık veren ülkelerin önde gelenleri arasında olduğu için Türkiye halkının tuzu kuru olan kesimi “başkasının parasıyla” kendisine bir harcama kalıbı tutturmuş gidiyor. Türkiye, yeniden “başkasının parası olmadan ayakta duramaz hale” geldi ya da “sadece kendi kazancıyla kendi harcama kalıbını tutturan ülke olmayı” bu AKP iktidarı döneminde de başaramadı. Tayyip Bey rol çalıyor.
Halk kendisini terk etmesin diye başkasının parasıyla durumu idareye devam edip “Borç yiğidin kamçısı, bizim için fındık-fıstık-çerez” diye şarkı tutturmayı tercih ediyor. Kadınlar, başkasının parasını yiyen erkeğe bayılırlar. Halk da öyle!
* Necati Doğru / Vatan
+++++
Kompile teorisi...
Kurban Bayramı öncesi satış yerinde bir araya gelen koyunlar aralarında konuşuyormuş. Biri demiş ki:
- Yahu aldığım duyumlara göre bu insanlar arkadaşlarımızı teker teker kuytu yerlere götürüp keseceklermiş... Derimizden ayakkabı, yünümüzden kazak, boynuzumuzdan tarak, sütümüzden peynir, ayaklarımızdan paça, işkembemizden çorba yapacaklarmış. Etlerimizi de döve döve biftek, bonfile, pirzolaya dönüştürecekler, kalanını kıyma makinelerinden geçireceklermiş. Anlatılanlar bana pek mantık dışı gelmedi... Bilmem siz ne dersiniz?
Koyunlar arasında aydın geçinen biri şöyle bir güllük güneşlik havaya bakmış:
- Yok yaa inanma, demiş, şu etraftaki güzel insanlardan bu kadar kötülük gelir mi? Üstelik de hayvanseverliğin kadar geliştiği bir çağda...
- Bunu kötü olduklarından değil inançları gereği yapıyorlarmış... Bir de bayram ediyorlarmış...
- Yok canım yapmazlar... Bütün bunlar ulusalcıların ürettiği komplo teorisi... Hayvanlarla insanların arasını bozmak için üretiyorlar... Biz böyle ömür boyu bir arada yaşarız. Bak görmedin mi demin geçen adamı.. Nasıl da sevgiyle başımızı okşadı... İnanma bunlara allasen...
- Öyle mi dersin?
- Öyle öyle bırak vesveseyi... Kötü şeyler düşünme... Her şey iyi olacak hiç merak etme...
- Meeeeee... Meouüeiee...
- Hah işte böyle... Biraz neşeli ol be koçum...
* Melih Aşık / Milliyet
+++++
Günün SORUSU
Trafik Vakfı
İstanbul Trafiği için hiçbir katkısı ve çalışması olmayan, ama para toplamak için canı istediği zaman ve sadece canının istediği araçları çeken Trafik Vakfı’nın başkanlığını neden İstanbul Valisi yapıyor. İstanbul Belediye Başkanı ile herbiri birer saygı abidesi olan iş adamları böyle bir vakfın yönetiminde olmaktan neden hiç utanmıyor?
* Can Ataklı / Vatan