Memleket düşünün…
Sao Paulo…
Sadece Brezilya donanmasının değil güney yarım kürenin en büyük savaş gemisi…
Emekli edildi.
Değerlendirilmesine dönük bütün girişimler sonuçsuz kalınca sökülmesine karar verildi.
Ancak tehlikeli; kimi iddialara göre 900, kimine göre 600 ton asbest yüklü. Asbest dışındaki tehlikeli madde envanteri de meçhul…
Buna rağmen, Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı söküm işleminin Türkiye''de yapılabilmesine izin verdi.
Brezilya Federal Bölge Mahkemesi''nin "Limandan ayrılamayacağı" yönünde tedbir kararı vardı; karar delindi.
Çevreciler, hukukçular, doktorlar ayakta şimdi; gerekçeleri hem çevrenin katli, hem hukukun ihlali, hem de insan sağlığının ihmali.
Duyan yok.
Zehir kargosu diye anılan geminin İzmir Aliağa''ya demirlemesi gün meselesi.
Asbest kanserojen bir mineral bu arada. Asbeste maruz kalan insanların çok önemli bölümünün akciğer kanseri dolayısıyla öldüğünü ortaya koyan bilimsel araştırmalar var.
Konunun uzmanları ve bölge halkı, haliyle kaygılılar;
Ege''nin serin sularının cazibesini ölümcül kılabilir bu istenmeyen misafir!
Sökümde çalıştırılacak Türk işçilerin, bile göre ölüme yürüyüşünü izleyeceğiz; bir lokma ekmek uğruna hayatlarını koyacaklar ortaya!
*
Ardahan''da bir kız öğrenci yurdu.
852 kız çocuğu için "devlet" güvencesinde barınabilecekleri bir yerdi.
Fakat artık kimse tam olarak emin değil; sahiden güvendeler mi!
Yurt inşaatını yapan taşeron firmanın sahibinin tesadüfen ulaştığını ileri sürdüğü bilgi, binanın dev bir ölüm kabininden farkı olmayabileceğini gösterdi.
Taşeronun iddiasına göre inşaatta kullandıkları betonları aldıkları firma malzemeden çalmıştı. Dolayısıyla bina herhangi bir afet anında çökme riskine sahipti.
Oluşabilecek bir facianın sorumluluğu üstüne kalmasın diye derhal ilgili, yetkili kim varsa bilgilendirdi, binanın bu yönden denetlenmesini istedi.
Uzun bir siyasi gölgeli bürokratik yokuşa sürme silsilesinden sonra "gerekli numuneleri alacak yeterli sayıda personel bulunamadığı ve tek kişiyle uzun sürecek işlemin kız öğrencileri mağdur edebileceği" gerekçesiyle yapılmadı bilirkişi incelemesi.
Nihayetinde ölüm mağduriyet değildi; "fıtrat"ın vebali olacak değildi!
*
Tokatköy…
Beykoz''da bulunan tarihî bir mahalle.
Haritada, şehrin en rantabl konumlarından biri olarak işaretli.
Böyle olunca tabii hakmış, hukukmuş kimin umurunda.
Mahkemelerin yürütme kararlarını da, hukuki sürecin henüz sonlanmamış olmasını da takmadan daldı iş makineleri İstanbul''a en dolar yeşili bakan sokaklarına.
İnsanların henüz boşaltmadıkları evleri yıkıldı; engel olmasınlar diye kanser hastası yaşlılara kelepçe takıldı, el kadar çocuklar sokakta kaldı; sadece yorgan yastık koltuk halı değil; besledikleri tavuktan, yaşamsal önemdeki ilaçlarına kadar hepsi yıkıntılar arasında kaldı.
Bu hoyratlık bir yana…
Yıkımın asbest raporu alınmadan yapılması da cana kast değil mi?
*
Gaziantep…
Mardin…
Daha birkaç gün önce bir kitlesel yasın adresi oldular.
İki ayrı kazada 35''ten fazla kişi öldü, 50''den fazla kişi de yaralandı.
Ne olmuştu, neden olmuştu anlayamadan hooop yayın yasağı damladı dilimizin ucuna;
Konuşamıyoruz.
Keza yazamıyoruz da.
Halbuki konuşulsa, anlaşılsa, anlatılsa belki tekrarının yaşanmamasına dönük tedbirleri almaya zorlayabilirdi ilgilileri…
Caydırıcı işlemler yapılabilirdi…
Her neyse açığa çıkmaması istenen; yaşama hakkımızdan daha mı değerli!
*
Mezeköy…
Aydın''ın Köşk ilçesine bağlı sevimli bir mahalle.
İncir, zeytin, kestane membası toprakların şirin bir parçasıydı.
Günlerden bir gün, şirketin biri, karşılarına, elinde bir "acele kamulaştırma" kararıyla çıktı.
O güzelim tarım alanları için "ÇED gerekli değildir" raporu da almıştı.
Vatandaşın tapulu, özel malına mülküne jeotermal santral yapacaktı.
Mezeköy halkı "Olmaz" dedi; "Havama, suyuma, toprağıma dokunma".
Kamulaştırma kararının iptali için dava açtı.
Hikaye aynı;
Daha dava sonuçlanmadan, bir gece sabaha karşı, iş makineleri vatandaşın özel mülküne, o bereketli bağ, bahçe, tarlalara daldı.
Dünyanın her yerinde "kıtlık" konuşulurken, gıda kriziyle yatıp kalkılırken hem de…
*
Memleket düşünün;
Ne gök mavi olsun artık, ne dal yeşil, ne gök sarı…
Ne kuşların, çiçeklerin diyarı…
İğden ipliğe her şey ateş pahası…
Araba parasına buzdolabı…
Bedava olan bir insan hayatı!