Mehterbaşı mı Dışişleri Bakanı mı?..
Dostları (!) Bush'tan, Obama'dan, Trump'dan duydunuz mu?.. Ya, Putin'den!..
Şu tarihte şuraya gireceğiz... Şu vakitte şuraları vuracağız... Çevirdik geliyoruz, dediklerini... 10-9-8-7-6... diye geri sayım yaptıklarını...
Ben hatırlamıyorum. Hatırlayanınız varsa örnekleri ile bana yazsın.
Geçelim öbür yana;
Dünyayı birbirine katan bu 2 ülkenin Dışişleri Bakanlarına bir bakın!.. Hiç ağızlarından askeri operasyonlarla ilgili "buraya operasyon yaparız", " şu hedefleri şu.. şu.. şu tarihlerde vururuz" diye açıklamalar duydunuz mu?.. Tek bir örneğini gösterin bana!.. Adamların askeri sözcüleri bile açıklama yaparken konuşmamaya aşırı özen gösteriyor.
Bizim evlere şenlik Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ne yapıyor?.. Açıklamalarına dikkat ederseniz, Dışişleri Bakanı değil de Genelkurmay karargahının basın sözcüsü gibi. Kulakları çınlasın, büyük bir başarı ile görevini tamamlayan Genelkurmay Başkanlığı eski Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı emekli Tuğgeneral Ertuğrul Gazi Özkürkçü, 7/24 telefonlarımıza çıkardı. Gerek yurt içi terörle mücadele operasyonlarında gerekse sınır ötesi operasyonlarında her kesimin takdir ettiği çok başarılı kamu diplomasisi çalışmaları yürüttü. Ama, 24 saat esaslı bilgilendirme hizmeti veren Özkürkçü paşanın ağzından bir kez bile ne operasyon tarihi ne de hedeflenen yerler ile ilgili bir kelime duyduk. Çok sıkıştırdığımız zaman bilse de "bilmiyorum" der ya da geçici süre telefonları kapsama alanı dışında kalırdı!..
Yurt içinde, yurt dışında her yerde her platformda sürekli askeri operasyonları konuşuyor Mevlüt Çavuşoğlu... Devlet yönetimi ve siyaset biliminin, uluslararası ilişkilerin en temel kuralı olan "diplomasi gücü" ve diplomasinin "yumuşak güç" olduğu bizim ülkemizde rafa kaldırıldı... Ancak, adamlara da hak vermemek elde değil!.. İktidarlarını sürdürebilmek için seçime odaklanmış durumdalar. İçeride, ne halde oldukları malum. Başta ekonomi olmak üzere iyi giden tek gösterge yok, bindiler ittifak kayığına... Uluslararası ilişkilerde pek mi iyiler?.. Barışık olduğumuz bir ülke kalmadı!.. Alayına posta koyuyorlar... "Eyt"ler, "üyt"ler gırla gidiyor... Herhangi bir diplomatik başarı sağlamaları bu kafayla mümkün de görünmüyor. Ee, o zaman ne yapacaklar?.. En ufak bir şeyi zafere dönüştürme arayışındalar. Afrin Harekâtı bunun en iyi örneği. İçeride, sanki Türkiye savaştaymış algısı yaratıp, TSK'nın elde edeceği başarıları zafer olarak sunmak. İşte bu yaklaşım, Türkiye'nin dış politikasında yumuşak gücü ve diplomasiyi saf dışında bıraktı. Bir zamanlar, özellikle Orta Doğu bölgesinde Türkiye'nin en güçlü olduğu alan bu yumuşak gücü ve diplomatik gücüydü. Stratejik çukurluk dehasıyla (!) alabora, "eyt", "üyt" naralarıyla da buhar oldu. Anlı şanlı Türk diplomasisi ve diplomatlarımız masaya yancı olarak bile oturamaz hale geldi!.. Kısacası, Türkiye bu gücünü kaybetti. Halbuki, asker edasıyla konuşan Mevlüt Çavuşoğlu'nun görevi, diplomatik çözümleri bulmak, geliştirmek, izlemek. Sahada kazandığımız başarıları, masada nasıl perçinleştirip daha da öteye kazanımlar elde etmek için kafa patlatmak ve diplomasi koridorlarını çalıştırmak.
İşte bu ahval ve şerait içinde çok net görünüyor;
Hem Rusya hem de ABD, iktidarın bu zafer arayışını çok iyi görmüş ve tespit etmiş durumda. Bu nedenle Suriye'de Türkiye'nin önünü sınırlı ve kontrollü şekilde açıyorlar. Amaa!.. Onun karşılığında bizden neler alıyorlar ya da nasıl angajmanlara sokuyorlar? Biliyor muyuz?.. Siz, hiç Rusya ve ABD'nin askeri orkestralarının şefliğini yapan Dışişleri Bakanı gördünüz mü?.. Tarihimizde, Devlet Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı yapan mehterbaşı var mı?..
***
Nerede bu hukuk insanları?..
Muhalefet partilerini yetersizlikle eleştiriyoruz da!.. Akademik çevrelerin, anlı şanlı hukuk insanlarının ve onları temsil eden kurumların suskunluğu mu yoksa korkaklıkları mı desem artık canımıza tak etti. "Seçim ittifakı" denen diktatörlüğün ebedi tescil yasası tekme tokat eşliğinde Meclis'ten çıktı. Ünlü hukuk adamlarından bazılarından görüş alayım diye telefona sarıldım. Kimi telefona çıkmadı, kimi affını rica etti, kimi "ben bir maddelerini ve gerekçelerini inceleyim de size sonra döneyim" diyerek toz oldu!.. Demokrasiye sahip çıkmak sadece siyasetçilerin ve gazetecilerin işi herhalde!.. Soracağım soru aslında çok rutindi; "Bu yasa Anayasaya uygun mu? CHP, Anayasa Mahkemesi'ne götürürse iptal olur mu?"...
Allahtan, korkmadan konuşan, görüş beyan eden Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu var. Sorularımıza şöyle cevap verdi;
"Zaten Türkiye'de bağımsız bir yargı olmadıktan sonra doğru, dürüst, adil ve şeffaf bir seçim yapma olanağı yoktur. Yasalaşan teklifle artık burada bir serbest seçim yapılacağına dair bütün umutlar ortadan kalktı demektir. Söylenecek başka bir şey yok.
Anayasa Mahkemesi bu konulardaki tutumunu daha önceki kararları ile ortaya koydu. Oradan bir umut beklemek mümkün değil ama tabii Anayasa'nın vermiş olduğu hakkı kullanmak da gerekli. Ama belirli bir sonuç çıkacak diye beklemek doğru olmaz."
Adalet bir gün hepimize lazım olacak da, ya demokrasi....?