Mehmet Gül, Nail Orhun
Tahir’den (Sütlüoğlu) aldım haberi: “Nail Ağabeyi Hakk’a yürüdü” . Nail Ağabeyi... UNESCO ödüllü Erzurum Hemşin Pastanesi’nin “gönül adamı” Nail Orhun... 1968’lerde Erzurum’da Türk Milliyetçiliği dâvâsını sırtlayan üç beş kişiden biri. Kıvrak zekâlı, nüktedan, hoşsohbet, iyiliksever, dost insan... Yaklaşık 20 yıl, neredeyse her akşam, Hemşin Pastanesi’nde oturdum ben. Sözüme öz kattı oranın yarenlikleri, dünya görüşümün harcı karıldı orada. Sonra ayrıldım Erzurum’dan, amma unutmadım oraları, o günleri ve Nail Ağabeyi’yi. Kitaplarıma girdi Nail Ağabeyi ve Hemşin. Nikolay’ın Av Köşkü adlı kitabımda “Çözülmezleriyle Ölen Ender Bir Önder” adlı öykümde, pastanenin ünlü feylesoflarından Deli Önder’i anlattım. Bu öyküde Nail Ağabeyi de vardı elbette. “Şapkaya İsyan ve Kutsal İsyanın Şapkası” adlı öykümde ise, o pastanenin müdavimlerinden, Nail Ağabeyi’nin “Gol atılamayan adam” dediği “Hatem Emi” yi yazdım. Geçtiğimiz yıl yayımladığım gülmece öykü kitabıma adını veren “Gelin Bizi Ayırt Edin Ulan” adlı öykü de Hemşin’de geçiyordu ve yine Nail Ağabeyi vardı. Yalnız benim kitaplarıma mı? Usta yazarımız Feridun Andaç’ın “Kar Masalları” adlı eserine de girdi Hemşin ve Nail Usta.
Yani Nail Ağabeyi, öldükten sonra da yaşayabilenlerden biri oldu. Yunus Emre’nin “Şeriat oğlanları” dediği kimseler, yıllarca o pastaneye devam ettiyseler de, onu asla anlamadılar, yüz çevirdiler önce, sonra da aleyhinde yazılar kaleme aldılar. Öldüğünde “Hemşin, ehl-i kıble ve ehl-i münevverlerin yeriydi başlangıçta, sonraları yalnızca ehl-i münevver yeri olmuştur” diye, sanal aleme zehirler saçıp, onca ehl-i kıble insanı tekfir etmeye yeltendiler. Yuh olsun onlara, rahmet olsun Nail Ağabeyi’ye, durağı uçmak olsun.
Mehmet Gül’e armağan
Tezden açıp vakitsiz solan bir Gül’dü Mehmet Gül. Vefalı dostlarının girişimleriyle O’na armağan bir kitap yayımlandı. Rasim Ekşi ve Erol Cihangir Beyefendilerin hazırladığı bu değerli eserde; başta aile bireyleri olmak üzere, arkadaşları ve ülküdaşlarından oluşan 64 değerli insanın yazıları var. Bu arkadaş ve ülküdaşların içinde, eski bakanlar, milletvekilleri olduğu gibi, gazeteci ve yazarlar da var. Kitap, rahmetli Gül’ün fotoğraflarıyla da bezenmiş. Turan Kültür Vakfı’nı, neredeyse sıfır kusurlu bir eser yayımladığı için kutluyorum. Kitapta bendenizin de yazısı var. MHP Erzurum eski milletvekili sevgili kardeşim Mücahit Himoğlu ve Rasim Ekşi Bey’e, beni de düşündükleri için teşekkür ediyorum.
Bu kitap bir dostluk, gönül ve sevgi borcunun ifadesi olduğu kadar, bir tarih de. Bir dönemin acı ve tatlı anıları, çileleri, olağanüstülükleri ve yanlışlıkları; kâh faillerince, kâh tanıklarınca anlatılıyor. Siyasi gözü dönmüşlükler, çekememezlikler, vefasızlıklar da artık saklanmadan haykırılıyor. Sağlığında Mehmet Gül’e demediklerini bırakmayanların, ölünce nasıl “ölü sevici” olduklarına dair sitemlere de yer verilmiş yeterince. Gül’ü yazanların arasında, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nu görmekse, bir başka acı ve hüzün. Kitabın başında, Gül’ün “Avustralya’da Başlayan Çanakkale Savunması” adlı enfes bir araştırma-inceleme yazısı var. Artık bu solan bahçede olmayan Gül’ümüzün kokusunu almak isteyenler bu kitabı ve özellikle de bu yazıyı okumalıdırlar.
Rahmetli Mehmet Gül’ün, kardeşi Ömer’e söylediği veciz bir sözle bitirelim yazımızı: “Atatürk çok büyük, baksana ölüsü bile Türkiye’yi yönetiyor.”