Mehmet Barlas böyle okursa!
İsviçre’de gerçekleştirilen minare referandumunun ardından kalem kuşanan ve televizyona ulaşanlar ister “ortada durma” ister “Türk’e vurma” hesaplılığından deyin lafı döndürüp dolaştırıp geçtiğimiz aylarda ülkemizde yapılan bir ankete getirerek, “İyi ama biz Türkler de şöyle yapıyoruz” demeden sözlerine düğüm atamadılar.
Dünkü yazısında Mehmet Barlas bile, “Geçenlerde Liberal Demokrasi Partisi Genel Başkanı Cem Toker’den şöyle bir mesaj gelmişti” girişi yaptıktan sonra aynı şeyleri söylemesin mi: “- Mayıs 2009’da yapılan ankette %64’ü Türk vatandaşı Yahudi, %52’si Türk vatandaşı Hıristiyan komşu istemeyen toplumumuzun, demokrasiden anlamayan İsviçre’nin minare hoşgörüsüzlüğünü şiddetle kınamasını ilgiyle izliyorum.”
Kelimenin tam anlamıyla, sapla samanı taammüden karıştırma, durumu... “Taammüden” diyoruz, çünkü Sayın Barlas yazısının sonunu, “Ne dersiniz? İsviçrelileri utandırmak için ’Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasına karar verebilir miyiz?” diye bitiriyor. Kel alaka? İsviçre’deki mesele bir “insan hakları” meselesi, Türkiye’deki durum ülkenin uluslararası kuruluş senedi olan Lozan’la sınırları çizilmiş bir “iç güvenlik” meselesidir.
Ayrıca sen Batı için 25 milyon kilometrekarelik Osmanlının 24 milyon kilometrekaresini elden çıkarttın utandırabildin mi ki, Heybeliada’yı açarak utandıracaksın? Rumları utandırmak için Kıbrıs’tan asker çekelim, Yunanistan’ı utandırmak için Batı Trakya’da Türk yoktur diyelim, bunun sonu gelir mi? Biraz da ne olur şu Avrupalılar bizi utandırsa, mesela AB üyeliği için Dicle ve Fırat sularına İsrail’i karıştırmasa. Hadi Avrupa’dan vazgeçtik, Fener Patrikhanesi utandırsa bizi, şu “Kin Kapısını”, kapısında bir Diyanet İşleri Başkanı asmadan açıverse...
Neyse gelelim esas konumuz olan Türkiye’deki anket konusuna.. Neymiş efendim biz Türklerin yüzde 64’ü Yahudi bir komşu istemiyormuş, yüzde 52’si ise Hıristiyan komşu istemem arkadaş diyormuş..
Böyle bir anketin doğruluğuna kimse bizi inandıramaz.
Meğer ki bu anket Yahudi komşusu bulunan bir mahallede o komşunun sağından 50, solundan 50 hane ile yapılmış ve öyle cevap alınmış olsun. Eğer o Yahudi’nin yüz komşusundan 64’ü, “Ben bu Yahudi komşuyu istemiyorum” diyorsa bu sefer ben özür dileyeceğim ama eğer o yüz kişinin neredeyse yüzü “Yo, benim Yahudi komşumdan hiçbir rahatsızlığım yok” diyorsa anketçiler ve bu anketi diline dolayanlar Türk milletinden özür dileyecekler mi? Benzer bir anketi Avrupa’da yapın bakalım nasıl bir sonuçla karşılaşacaksınız? Böyle elle tutulur gözle görülür bir anket sonucunda o çağdaş dediğimiz Avrupa’nın hoşgörüsü Türk hoşgörüsünün KDV’si bile olamaz.
Daha önce de yazdık.. Sen evinde oturan adama telefon açıp “Bir Yahudi komşu ister misin?” yahut “Bir Rum komşuya ne dersin?” diye niye sorarsın? Bir şeyi istemek başka, fiili bir durumdan rahatsız olmamak başka?
Bir şeyi istemek için o şeye ihtiyaç hissetmek gerekir. İnsan ne diye bir Yahudi komşuya ihtiyaç hissetsin? İnsan doktor bir komşuya, sesi ve tükettikleri ile mahalleyi kirletmeyen, ihtiyaç gideren komşuya ihtiyaç duyar şu veya bu kökenden bir komşuya değil.
Velhasıl sonu önceden belli bu tür anketler yoktan fitne çıkartma anketleridir.
Bu durup dururken ey benim Kürdüm, Lazım, Yahudi’m Boşnak’ım, Gürcü’m demek gibi bir şeydir.
Siz aynı mahallede her ırktan komşular olsanız ve bir mahalle sakini de her sabah pencereyi açıp “Ey Rum, ey Kürt, Ey Çerkez, Ey Yahudi” diye size laf atsa herkes bu hitaptan nasıl tedirgin olur ve o kişi o sokağın huzuruna nasıl limon sıkmış bulunur ise, durup dururken bir adama, “Yahudi komşu ister misin” diye sorup, bundan bir sonuç üretmek de bilimsel değil filmseldir?!