Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Medyadaki satış ve AKP’nin vedası

Doğan Grubu’nun Milliyet ve Vatan gazetelerini satışı beklentilerin tersine dengeleri değiştirmeye yönelik olmadığı gibi medya ve iş dünyasında yeni dengelerin inşasında önemli bir vazife yüklenecek. Her şeyden önce Aydın Doğan’ı kutlamak lazım. AKP tasfiyesine karşı yine de iyi direndi. En azından yabancı sermayeye yani Amerikalılara satmadı Doğan. AKP’ye yakın iş adamlarına da devretmedi.Yandaşlara peşkeş çekmeyişi AKP’nin Aydın Doğan’ın sevap hanesine yazılacak önemli bir durum. Bu durumdan en fazla mustarip olan Recep Bey’in “Hasan abi” si olmuş görünüyor. Hasan Cemal’in satış ile ilgili önemli yazısından yolcu olduğunu çıkarmak için kâhin olmaya gerek yok. Kamuoyu Ülker Grubu ile ABD’li ortağa satışı beklerken yandaşların ters köşeye yatmasından duyduğum keyfi yazmaya niyetim yok. Endişem grubun diğer gazete ve televizyon kanalları ile ilgili baskının bugünden sonra daha da artacağı yönünde. Satış paketi dışında bırakılan Star TV’nin seçim sürecindeki yayını son derece önemli. Yılmaz Özdil’in hazırlayıp Uğur Dündar’ın sunduğu Star Haber’in Aydın Doğan’ın başını ağrıttığını bilmeyen yok. Dolayısıyla Doğan’ın elindeki Star TV ve Posta gazetesinin ayrı bir paket olarak satışını beklerken kimin yahut hangi grubun alacağı önemli. 12 Haziran seçimlerine kadar bu satışla ilgili haber her an servise konabilir. Ama benim asıl beklentim; Milliyet ve Vatan satışlarının AKP hükümeti talimatıyla mercek altına alınacağı yönünde. Haksız vergi cezaları mahkemeden döndü. Ama bunun rövanşını almak, Demirören ve Karacan ailelerine baskı yaparak satışı iptal ettirmek için AKP son kozunu henüz oynamadı. Hele hele bu satıştan haberdar değilse yani Recep Bey onaylamadıysa hışmından Allah saklasın. Tıpkı Ceyhan’da rafineri talep eden Doğan’a “Ben o işi bizim Çalık’a söz verdim” dediği gibi bu satış için başkalarına söz verdiyse Recep Bey her türlü taşı koymaya çalışacaktır.
Peki o satıştan sonra Milliyet ve Vatan gazetelerinin yayın politikasında bir değişiklik olur mu? Kısa vadede ani değişiklik intihar olur. Zaten zarar etmekte olan bu iki gazetenin tirajlarının hızla düşmesi anlamına gelir ki basın konusunda tecrübeli olan Karacan’lar buna izin vermeyecektir. Hazır Türkiye seçim sürecine girmişken haber ve yorumlarda iktidar ve muhalefet dengesi korunacak, seçimin sonunda ise idare ve yazı kadrosu yeniden yapılandırılacaktır. Şimdi herkesin gözü yazılarda olacak. Başta Ruhat Mengi olmak üzere hükümete muhalif kalemlerin iş akitlerinin feshi ile ilgili beklentileri yine seçim sonrasına bırakılabilir. Ancak Aydın Doğan Grubu’nun en kıdemli yazarı Milliyet Ankara Temsilcisi Fikret Bila’nın amiral gemisine alınması hiç de sürpriz olmamalı. Hürriyet’ten tasfiye edilen yazarlar yerine Milliyet ve Vatan’dan takviye edileceği beklenmekle beraber sayı en fazla üç olabilir ki bu da seçim sonuna kalacaktır.
Bu arada herkesin gözünden kaçan bankaların İstanbul’a taşınması işi var. Devlet Bankası Vakıfbank’tan sonra sıra Ziraat Bankası’nda... Tabii kapalı kapılar ardında sermaye devri söz konusu. Merkez Bankası’nı bile İstanbul’a taşımayı planlayanların beklentisi, başkentten bu kente kaydırılma düşüncelerinin altında anayasa değişikliği ile beraber sırada federatif yapı olduğunu biliyoruz. Hayır herkes seçimi konuşurken sessiz sedasız dönüşümün alt yapısı tamamlanıyor. Bankaların İstanbul’a taşınması meselesini önümüzdeki günlerde bu sütunlardan ayrıntıları ile ele alacağız. Dilerseniz AKP’deki telaşa değinelim. YSK’nın geri adım atarak bağımsızlara vize vermesi AKP hükümetini köşeye sıkıştırdı. Bir koyup üç almayı planlarken evdeki bulgurdan olma kaygısı Erdoğan ve kurmaylarını kara kara düşündürüyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun kişisel çabası ve CHP örgütünün zafere böylesine kilitlenmesiyle oy yüzdesi yüzde 30’u geçmiş durumda. Liste tartışmasının en az olduğu CHP’nin Ecevit’in yakaladığı yüzde 40 sınırını zorlaması sürpriz sayılmamalı.
Okuyucularımızın çoğu MHP’yi soruyor. Öncelikle AKP’den MHP’ye ciddi oy kayacağını ifade edelim. MHP 1999’daki oy miktarını yakalayacak. Yaklaşık yüzde 18 olan 1999 oylarının yüzde yirmilerin üzerine çıkması işten bile değil. Siyasette 24 saat uzun süredir sözü halen geçerli. Bir de Türkiye’nin sosyolojik gerçeği var. Üç dönem üst üste iktidar olmadı bu ülkede. AKP’nin propaganda bombardımanına rağmen iktidara vedasına 50 günden az bir süre kaldı. Bana kalırsa asıl yaklaşık 10 yıllık tahribatın nasıl tamir edileceğini tartışmak lazım. Ne dersiniz?..

Yazarın Diğer Yazıları