Medeniyetin iflası...

Mahur Beste'de Ahmet Hamdi garip ihtilalci Sabri Hoca'nın ağzından şunları söyler: "... sen bir medeniyetin iflası nedir bilir misin? İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı insan yapan manevi kıymetler manzumesidir. Anlıyor musun şimdi derdin büyüklüğünü?.."

Bunu anlamak önemli bir aşama. Problemimiz "insan". Hakikat şu ki büyük insanlar büyük medeniyetlerden çıkıyor. İstisnaları bu kategoride değerlendirmiyoruz. Onlar zaten o büyük medeniyetlerin temellerini atma veya diriltme vazifesi ile genelden ayrılıyorlar.

İnsan ve medeniyet birbirini var eden iki unsur. Eğer bir medeniyet tasavvurunuz yoksa iyi insan yetiştirmeniz zor. İyi insan yetiştiremezseniz o medeniyetin maddi ve manevi unsurlarını inşa etmeniz imkânsız. Bugün eğitimden politikaya, ekonomiden çevreye hiçbir konuda ayar tutturamıyorsak bir medeniyet tasavvurumuzun olmayışından.

Yok muydu? Biz büyük medeniyetler kurmuş bir milletin efradıyız, elbette. Ama onu kaybettik, ne yazık ki. Tekrar kazanmak mümkün mü? Tabii ki mümkün, ama böyle değil. "Yeni" bir şeyler söylemek lâzım, ama kadim geleneği yadsımadan. Komplekssiz bir yaklaşımla ve sağlam bir teşhisle. Matematiksel bir çözüme değil, insanımızı bu boş vermişlikten uyandırıp tekrar büyük hayaller kurduracak bir tasavvura ihtiyacımız var.

O zaman iflas eden medeniyetimizi diriltmeye başlayabiliriz. Politik sonuçlar bu müflis medeniyet için sadece bir menfez açacaktır. Kaldı ki siyasetimizi bu medeniyet tasavvurunun üzerine inşa edemezsek sonuç elde etmemiz mümkün olmaz. Çünkü politikacı mesleği icabı pragmatik sonuçlarla ilgilenir. Onun için Süleymaniye'yi ortaya çıkaran mimari ruh ve estetik süreçler sadece bir ayrıntıdır; o onda güzel bir inşaat görür. Onu yapan olarak alacağı "takdir"i hedefler.

O yüzden "yol medeniyettir" bir motto olmuştur günümüzde. Aslında o yüksek medeniyetten geldiğimiz noktayı çok güzel özetleyen bir cümledir bu. Bu diskurun/mottonun, adına her ne derseniz, muhafazakâr-maneviyatçı bir anlayıştan çıkması ve kabul görmesi geldiğimiz noktayı resmetmesi açısından önemli. Muhtemeldir ki yazdığım bu cümlenin anlamı bu çevreler tarafından yine kavranamayacaktır.

Bu sebeple herkesi bu tasavvura ortak etmek zorundayız. İşimiz zor, ama imkânsız değil...

***

Medeniyetin maddi unsurlarını ekonomik imkânlarla oluşturmak mümkün olsaydı inşa ettiğimiz plazaların içinde hâlâ "kültür meselelerinde başarılı olamadık" demezdik. Eğer medeniyetinizin manevi unsurlarını oluşturamazsanız paranın gücüyle ortaya çıkarttığınız şeyler size ait olmaz. "Neden bir mimari anlayışımız yok?" sorusunun da, "eğitim sistemini bir türlü oturtamadık!" serzenişinin de temelinde bu var.

Netice olarak iyi binalardan iyi insanlar çıkar diye bir kaide yoktur.

Sabri Hoca meseleyi çok güzel özetliyor Mahur Beste'de: "... Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin; ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok; kazanırsın. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur."

70 küsur yıl önce Ahmet Hamdi'nin tespit ettiği gibi sorunumuz bu: İnsanı bozduk.

İşimiz zor lâkin sabırla "bu müflis medeniyeti diriltecek yeni bir hikâyenin ilk cümlesini nasıl kurabiliriz?" sorusuna cevap bulmak için gayrete devam etmek lâzım...

***

Gemuhluoğlu'nun ardından

Madem yazıyı medeniyet ve onun çıktısı "insan"a bağladık. İflas etmiş medeniyetimizin bile bozamadığı bir insan ile bitirelim. Geçtiğimiz Perşembe (5 Ekim) rahmetli Fethi Gemuhluoğlu'nun ölüm yıldönümü idi. Aşağıda verdiğim, 42 yıl önce yaptığı bir konuşmada söyledikleri sadece halimizi resmetmiyor sorumluluklarımızı da ihtar ediyor. Mekânı Cennet olsun.

"Beyefendiler, günâhlarınız bile şevk içinde olsun eğer günâh işleyecekseniz. Şevki seçiniz. Aşkı seçiniz. Ben aşksız insanlar görüyorum; huzur içinde uyuyorlar, gidiyorlar, gülüyorlar, vitrinlere bakıyorlar; hâlâ büyük büyük pazarlıklar peşindeler, hâlâ büyük büyük ihâlelere giriyorlar. Türkiye'nin içinde bulunduğu felâketi idrâk etmiyorlar, huzur içindeler. Onun için onlara küsüm, onun için onlara kırgınım."

Yazarın Diğer Yazıları