Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar
“Ama aslında o dergi de Müslümanları çok tahrik etti...”
“Ama aslında onlar da düşünceyi terörize etti...”
“Ama işte ’batı’...”
Veya madalyonun diğer yüzünden:
“Ama aslında Hz. Muhammed kadar Hz. İsa’yı da karikatürize etmişlerdi...”
“Ama aslında Charlie Hebdo, Michel Houellebecq’in İslamofobik kitabını da eleştirmişti...”
Ya da;
“Ama hunhar saldırının hedefindekiler Fransa’nın yetiştirdiği en yetenekli karikatüristlerdi...”
“Ama aslında mizah...”
“Ama sanat...”
“Ama basın özgürlüğü...”
H H H
Dolmabahçe, Sultanahmet, Paris...
Türkiye ve dünyanın dört bir köşesinde evvel zaman içinde zuhur eden vahşet...
Yeryüzünün bundan sonra gebe olduğu cinayetler...
Topunun dahil olduğu “terör”ü ve “şiddet”i özünden, asıl mecrasından ne kadar da uzakta tartışıyoruz günlerdir.
Ne yani Fransız dergi hakikaten de şizofreni düzeyinde İslamofobik olsaydı, meşruiyet mi kazanacaktı sahiden kanlı baskın?
Yahut bizim Turhan Selçuk’lar, Ercan Akyol’lar, Latif Demirci’ler, Serdar Yurtseven’ler, Erdil Yaşaroğlu’lar ayarında olmasaydı kalemleri, yetenek fakiri, şöhretsiz tipler olsalardı, bu kadar yankı uyandırmasaydı yani; dünyayı ayağa kalkmasaydı, biz sağıra yatıyoruz diye farklılaşacak mıydı “aslında ne olduğu” insanlığa?
“Tahrik”ten sebep “anlaşılabilir” se bu gözü dönmüşlük hali; o zaman Sivas’ta Madımak’ı yakanları da haklı mı göreceğiz;
’Aziz Nesin de gitmeseydi, “ deyip üste mi çıkacağız zeytinyağı gibi?
Son dönemde yeniden arka arkaya patlayan bombaların, çekilen tetiklerin, kalemimize dolanan tehditlerin her birinin siyasi, ideolojik sebep ve sonuçları vardır, tartışılır, tartışılmalıdır;
“Küresel” satrancın oyun planı dahilindedir ve ulus devletler, “siyaset” kurumu, emperyalizme mat olmadan önce tanımalıdır “piyon”laştırıldığı tezgahı kuranları.
Hepsine eyvallah.
Ama -açılımcıların dayattığı gibi katillerden romantik devrimciler yaratmak için değil sırf idrak için başımıza daha neler gelebileceğini- mevzunun ” insani botyutu “nu es geçmemeli.
Daha önce de yazmıştım;
Bir insanın kim tarafından kullanılmış, kandırılmış, beyni yıkanmış olması, kime hizmet ediyor oluşu, parçası olduğu tuzağın dışında, cellat ve kurban olarak hedefiyle baş başa, karşı karşıya, yüzyüze geldiğinde gözünü kırpmadan boğaz kesebilmesi, ciğer sökebilmesi, kendi bedenini patlatabilmeye ve kendi bedenini patlattığında “dava” sını zafere taşıyacağına ikna edilebilmiş olması üzerinde düşünmek zorundayız hepimiz.
Bu anlamda saldırının ardından en can alıcı değerlendirme, canı çok yakılan bir isimden MHP MYK Üyesi Erkan Haberal’dan geldi:
“Medeniyetin en önemli kazanımının ölümü zorlaştırması olduğu tezine göre öldürmenin bu kadar kolay olması, medeniyet kavramının öldüğünün kanıtıdır...”
“Medeniyet”in öldüğü yerde önce insan, sonra “millet”ler ne kadar, nasıl yaşar peki?
Döndük mü yeniden en başa; haydi şimdi işin “a-b-c”sinden Ziya Gökalp’ten başla okuyup, anlamaya...