Meclis sahiden yenilenecek mi?

Sahiden yeni bir Meclis oluşacak mı? O mukaddes çatı altında 300 civarında yeni yüz göreceğiz. Yüzlerin “yeni” olması Meclis’in “yeni” olduğu anlamına gelir mi, asıl soru bu!
Meselâ Kılıçdaroğlulu CHP kendine “Yeni” sıfatı taktı, CHP size göre sahiden “yeni” oldu mu? Belki, “Ama Baykal döneminin söylemlerini terk etti, sanki biraz AKP’leşti” diyenleriniz olabilir.
Tamam işte, bir parti, sekiz yıldır ülkeyi yöneten bir başka parti olan AKP’leşince “yeni” mi olmuş olur? “Yeni” demek, karşı mahalledeki “eskiye benzemek” demek mi? Bir kere Meclis’e girme ihtimali olanların yüzde 98’i “Başkanın adamları” değil mi? “Başkanın adamı” olduktan sonra “yüzün yeni olması” sadece müşteri, yani seçmene katakulli değil midir?
Ayrıca....
“Ekonomik sistem” olarak şu anda Meclis’teki bütün siyasi partiler bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da “Batı” tan ithal edilen mevcut “kapitalist” sistemi uygulamayacaklar mı? Liderlerinden milletvekillerine ve danışmanlarına kadar cümlesine İngiltere nasıl bir devlettir, Almanya, İtalya, Fransa, Amerika nasıl bir devlettir diye sorunuz, cümlesi “emperyalisttir” diyecektir amma yine cümlesi “Batı ile entegrasyon”dan, Avrupa Birliği’nin bir devlet projesi olduğundan bahsedecektir. Yine cümlesi, Türkiye’deki ekonomik gidişatı ve gelir dağılımındaki tabloyu yerden yere vuracaktır amma hiç biri de “Bütün bu kötülüklerin neşet ettiği kaynak ’kapitalizm’yahut maskelenmiş adı ile ’liberalizm’dir.” demeyecektir.
Öyleyse “yeni olan” nedir?
Siyasetimizin çıkmaz sokağı, yanlış teşhise dokunmayıp doktorları suçlamaktır; işin özü bu. Herkes iktidardakini “Kötü yapıyor” ve “Ben daha iyi yaparım” diye suçluyor. İktidar değişiyor, Meclis “yenileniyor”, dün suçlayan gelip o koltuğa oturuyor ama Türkiye “eski” kalmaya, dertler, meseleler çığ gibi büyümeye devam ediyor. Millî Bir Dış Siyaset, Millî Bir Ekonomi Modeli, Millî Bir Eğitim hedefi olmadan, Fransız’ın, İngiliz’in, Amerikalı’nın sistemi ile ne kadar “yeni”, ne kadar “millî” olunabilir?
Yazının tam bu noktasında ne demek istediğimizi daha iyi anlatabilmek için radikal bir örnek vermemiz gerektiği hissine kapıldım. Meselâ TSK’yı “yenilemek” ve “millî” hale getirmek için diyelim ki işe acemi eğitiminden başlıyoruz, o zaman yapılacak ilk iş, “İleri marş” emrine, yani yürüyüş komutuna, Mehmetçiği, şu anda olduğu gibi “sol ayakla” değil “sağ ayakla” başlatmak şarttır. Bu işler o kadar “şuur” gerektiren “ince” işlerdir. Milletin Peygamber Ocağı kabullendiği müessesede ne yaparsan yap, yürüyüş sol ayakla başladığı sürece, mantalite o mantalite kaldığı müddetçe değişen fazla bir şey olmayacaktır.
İş ekonomide böyledir.
Tarımda böyledir.
Sanayileşmede böyledir
Her şeyde böyledir.
Velhasıl dostlar her “yeni” mutlaka “yeni” değildir. Milletimizin en büyük yanılgısı da AKP’yi “yeni sanması” olmuştur. AKP’nin “yeni” olmadığı, aksine, emperyalist batının çok “eski” plânlarının ve sanayi devriminden beri uygulanan sömürgeci sistemin “Türkiye ayağının acentesi” olduğu erbabının malumdur. AKP’nin yeni olması bir yana Türkiye’yi 1918-19 yıllarına götürdüğüne göre Erdoğan, ekibi ve zihniyetiyle CHP’den bile eskidir. AKP’nin “yeni” değil “eskiliğini” Türkiye’nin bugünlerini doğru okuyamayanların anlayabilmesi için bu partinin yeniden tek başına iktidar olması ve hedeflediği sonuçlara varması kâfi gelecektir ama o gün iş işten geçmiş olacaktır.
Zahmet edip yazımızı sonuna kadar okudunuz ise Meclis’in yenilenmesi bahsine bir de bu zaviyeden bakmanızda sayısız faydalar var derim.

Yazarın Diğer Yazıları