Meclis kulislerinde koca kulak var!..
“Muhteşemin” kurduğu korku imparatorluğunun elemanları TBMM kulislerini de gözetim ve denetime aldı.
“Muhteşem” dinlenmekten şikayet ediyordu ya!..
Sıkı durun!..
Hoşlanmadığı soruları soran muhabirleri, hoşlanmadığı yazıları yazan yazarları işten attıran, bazı gazetecileri de içeri tıktıran Öcalan diyalogcusu, meslektaşlarıma yeni bir “güzellik” yapmış..
Parlamento muhabirliği Ankara haber merkezlerinin en önemli görev alanıdır. Meclis kulisleri de parlamento muhabiri arkadaşlarımın vazgeçilmez haber kaynaklarıdır. Gel gelelim son günlerde büyük bir sıkıntı ile karşı karşıyayız. Zaten işlerini “iktidarın hışmına uğramak” çekincesinden büyük zorluklarla yerine getiren meslektaşlarıma yeni bir korku daha musallat oldu. Bu korkunun sebebi de Meclis kulislerinde kendilerini izleyen resmi ve sivil görevliler. Meclis kulislerine giren gazeteciler sıkı takibe alınıyor. Kim kimle görüşüyor, kim kime ne soruyor ne konuşuyor tutanak gibi kayda alınıyor. Eğer bir gazeteci AKP ve Hükümet aleyhine bir soru sorarsa veya sohbet ortamında iktidar aleyhine bir şeyler söylerse; notlar hemen ilgili yerlere ulaştırılıyor. Sorumlu(!) makamlar da derhal gereğini yerine getirip “kendini bilmez” muhabirin yöneticisini arayıp durumdan en ince ayrıntısına kadar haberdar edip “gereğini” rica ediyorlar. Medya yöneticisi de ne yapsın?!.. Muhabir arkadaşını “dikkat etmesi” için uyarıyor. Bu uyarının ne anlama geldiğini iyi bilen haberci de tabii ki kendine çeki düzen veriyor.
Bu satırları kaleme almak inanın benim için çok acı oldu. Yıllarca o kulislerin gece gündüz tozunu yuttum. Çok müthiş haberlere imza attım. Habere ve kaynağına yaklaşırken hiçbir zaman “acaba şu soruyu sorarsam bana kızarlar mı? Beni yöneticilerime şikayet ederler mi” korkusu yaşamadım. Aklımdan bile geçirmedim. AKP iktidarına kadar Meclis kulisleri gazeteciden geçilmezdi. Çünkü; Bakanları, milletvekillerini ve hatta Başbakan’ı en rahat yakalayıp soru sorabileceğiniz yer orasıdır. Ama gidin bakın, birbirimizi atlatacağız diye cirit attığımız kulislere sanki ölü toprağı serpilmiş. Bırakın siyasilerle konuşmayı meslektaşlarım birbirleriyle sohbet etmeye bile çekiniyorlar. Onlara diyecek hiçbir şeyim yok. Şu çok zor zamanlarda hepsi ekmeklerinin peşinde. Peki, medya yöneticisi arkadaşlarıma ne söyleyeyim? Patronları, “Öcalan sürecine destek olun” diye mektup yazıp “kıssadan hisse..” derse onların da pek kaçar tarafı yok. İşin ucunda saltanat uçaklarına davet edilmemek de var. Padişah sofralarında baş köşelere oturtulmamak da var.
Hükümet aleyhine düşünen ve de çalışabilen gazeteciler dikkat edin!..
Boşuna dememişler adama “Muhteşem” diye.. Yakaladığını
çiziyor.
Kadını erkek yapan gerekçe
Eminim!.. Balyoz Davası’nın gerekçesi ileride Hukuk Fakültelerinde ders olarak okutulacak. Gerekçede akıl almaz ifadeler var. Her zamanki gibi yaptım. Davayı yakından takip eden uzmanından; eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Ümit Yalım’dan görüş istedim. Emekli Kurmay Albay Yalım, Balyoz gerekçesini ana hatları ile yorumladı;
“* Davaya bakan mahkeme, CMK 250 kapsamında, asker kişileri soruşturmak ve yargılamakla görevli ve yetkili olmadığı için verilen kararlar ile gerekçeleri CMK 7’ye göre hükümsüzdür.
* Ceza hukukuna göre yargılama, iddia edilen suçun işlendiği tarihte geçerli olan kanun esas alınarak o tarihte görevli ve yetkili olan mahkemece yapılır. Mahkeme, iddia edilen suçun işlendiği tarihte geçerli olan eski TCK 147’yi esas almıştır. Ancak, yargılama
o tarihte ve hâlâ görevli ve yetkili olan askeri mahkemede yapılmamıştır. Ceza hukukunun bir kuralı uygulanırken, diğer kuralı uygulanmamıştır.
* Deliller tartışılmadan verilen kararlar hükümsüzdür. Mahkeme heyeti, delilleri tartışmadan karar vermiş ve CMK 217’yi ihlal etmiştir. Hükümsüz olan bir delille gerekçe yazılamaz.
* Ceza Hukukuna göre karar gerekçeli olarak yazılır. Mahkeme önce karar vermiş sonra gerekçe yazmıştır. Bu durum AİHM’in kararlarına aykırıdır.
* Mahkeme, gerekçe yazmak yerine kendisini savunmak durumunda kalmıştır. Somut gerekçeler yazılamamış sadece davaya katılan avukatlara cevap vermekle yetinilmiştir.
* Genelkurmay Başkanlığı, mahkemeye gönderdiği yazıda, Balyoz, Suga, Eldiven vb. harekat planlarının olmadığını belirtmesine rağmen, mahkemenin gerekçesinde, teslim edilen yazılı belgeler ile asıllarının askeri birimlerde bulunduğunu belirtilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı bu konuda hemen yazılı bir açıklamada bulunmalı ve mahkemenin doğru söyleyip söylemediğini kamuoyuna
duyurmalıdır.
* TÜBİTAK raporlarında, CD’lerde 2003’ten sonra değişiklik yapılmadığı belirtilmiş ve mahkeme de iddiasını buna dayandırmıştı. Ancak gerekçede CD’lerin sonraki yıllarda değiştirildiği ve güncellendiği belirtilmiştir. Böylece mahkeme kendi iddiasını kendisi çürütmüştür.
* Mahkeme, Güllü Hanım’ı kocalık ve babalık haklarından mahrum ederek, hukuk tarihinde bir ilki gerçekleştirmiş ve bir kadının erkek olduğunu iddia etmiştir.
* Mahkemenin gerekçesinde, TCK 35’deki teşebbüsün oluşması için gereken eylem ve fiiller yazılamamıştır. Teşebbüs olmadan soruşturma ve yargılama yapılamaz.
n Mahkeme gerekçede, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ın darbeyi önlediği iddiasını yazamamış ve Çetin Doğan’ın emekli edilmesi gerekçesine sığınmıştır.
* Gerekçede, Çetin Doğan’ın emekli edildiği için darbe yapamadığı belirtilmiştir. Halbuki Çetin Doğan emekliye sevk edilmemiş, orgenerallik rütbesinde 4 yıllık bekleme süresini doldurduğu için kadrosuzluktan emekli olmuştur.”