Meçhule giden AKP gemisi
17 yıllık AKP iktidarı her türlü etnik ayrıştırmayı yapmasına, Türklüğü aşağılamasına, Ne mutlu Türk'üm diyene sözünü yasaklamasına rağmen Türk milletinin gönlünde müstesna yeri olan Mustafa Kemal Atatürk sevgisini yok etmeyi başaramamıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Ben diktatör değilim. Bence diktatörlük diğerlerini ram edendir. Ben kalpleri kırarak değil kazanarak hükmetmek isterim. Ve siz gençler beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir" sözleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurarken sağlam bir irade ortaya koymuştur.
Akabinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni içeriden çökertemesinler diyerek Türk Dil ve Tarih Kurumunu kurmuş, gelecek nesillerin kendine özgüvenli milli şuur sahibi olmasını arzu etmiştir. Başta Adnan Menderes olmak üzere Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan döneminde şımartılıp palazlandırılan cemaatler ve tarikatlar yüzünden maalesef devleti devlet yapan değerler de zedelenme oluşmuş, Atatürk ilke ve inkılapları adeta ters düz edilmiştir.
Siyasal islamcıların iktidara gelişi; mazlumun, mağdurun, garibin zaferi gibi sunulmuş kimsesizlerin kimsesi diye yola çıkanların Atatürkçülük ruhuna karşı vermiş oldukları mücadele zaman zaman kazanılmış bir savaş olarak topluma takdim edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Köylü milletin efendisidir" diyerek başlattığı tarımsal seferberlik, siyasal İslamcı kirli plan ve tezgahları ile bitirilmiş ve ülke namerde muhtaç hale getirilmiştir.
Fransa'dan et ithal ettiğimiz için yüzyılın en önemli Tarım Bakanı ödülüne layık görülen bakanlarımız sayesinde başta şeker fabrikaları olmak üzere üretim yapan bütün fabrikalarımız ya satılmış ya da kapısına kilit vurulmuştur.
Köylerden şehirlere hızla yayılan göç dalgası beraberinde işsizliğe tavan yaptırmış ve milletin efendisi denilen Anadolu köylüsü efendilikten köleliğe ırgatlığa geçmiştir. Bugünkü sosyal tabloda, ekonomik sıkıntıları yaşayan vatandaş hayatından hiç de memnun değildir.
İktidar sürekli olarak gözünüze dizinize dursun ne istediniz de vermedim diyerek siyasi canbazlığa devam ederken antidemokratik söylem ve tavırları nedeniyle vatandaşlar arasındaki ayrışma kutuplaşma ve gerginlik politikaları da hızla devam etmiştir.
Avrupa ve Amerika'da Türkiye'nin itibarı her geçen gün zedelenmiş Ortadoğu'da gelişen olaylar Türkiye'nin aleyhine gelişmiştir. İmralı'da Apo'ya mektup yazdırıp ekranlarda okuyanlara vatandaşlarımız en güzel cevabı İstanbul seçimlerinde vermiştir. Ancak siyasi iktidarın bu neticeden ders çıkarmak gibi bir niyeti ve derdi yoktur. Çünkü; kibir ve egoları Ben nerede hata yaptım diyerek vicdani muhasebe yapmasına müsaade etmemektedir. AKP'nin ve sarayın basireti öylesine bağlanmıştır ki, TRT ekranlarına çıkartılan eli kanlı katil Osman Öcalan hakkında bile kırmızı bültenle arandığını bilmiyorduk diyebilmişlerdir.
Beka kelimesinin ağızlarını sakız edenler, vatandaş AKP'ye oy verince Sefa vermeyince Beka demişlerdir. Bu seçimde Ekrem İmamoğlu ile birlikte iyi bir seçim stratejisi izleyen İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ayrıca tebriğe layıktır.
CHP ve İYİ Parti'nin birlikte geliştirdikleri seçim stratejisi ve taktikleri seçmen üzerinde olumlu bir etki yapmış ve neticede AKP'nin kurmuş olduğu tuzaklar teker teker boşa çıkarılmıştır. İktidarın, ya kazanacağız ya da savaşarak çekileceğiz planları tutmamış sevgi, saygı ve hoşgörü dili galip gelmiştir.
Ankara'da Mansur Yavaş ile ayağa kalkan Türk milleti İstanbul'da Mustafa Kemal'in askerleriyiz sloganları eşliğinde Ekrem İmamoğlu'na tarihi bir farka imza attırmışlardır.
Sanki şu mısraları bugün için söylemiş Yahya Kemal;
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessiz ya alır yol,
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.