Mazohist bir toplum olduk
Dizilerdeki kulvar değişimi ilginç. Sezon açanlarla yeni başlayanlar hep aynı temada.
Dünyadaki tüm eleştirmenlerin üzerinde birleştiği "komedi yapmak zordur" şeklinde. Bizdeki durum ise farklı. Hangi kanalı çevirirseniz çevirin, karşınızda Koyu Dram. İşte bu durum incelenmeye muhtaç.
İnsanımız ekran başına oturmadan yanına kağıt mendil almaya başladı. Sakın yanlış anlamayın. Bu Galatasaray'ın bir uluslararası başarısını anlatan spikerin "ağlamak istiyorum" demesine benzemiyor. Dökülen yaşların nedeni sevinç değil. Hepsinin sebebi sözünü ettiğimiz melodram.
Bir yerde Müjdat Gezen'in William Shakespeare'in Romeo Juliet'ini "Cennet Mahallesi"ne dönüştürmesine de benzemiyor. İtalya'da iki düşman aileyi anlatan bir öykü bu. Bizde ise ayı oynatanlarla, müzisyenlerin kavgasına çevrildi. Gerçekten başarılı oldu. Hiç olmazsa tutulan yol gülme hedefi idi.
Al birini vur ötekine
Bir düzine mendil tükettiren Zalim İstanbul durumuna bakın. Tek noktası dışında hiçbir yeri çalışmayan kötürüm delikanlı herkesi hüngür şakırt mateme boğuyor. Kimle konuşsam bu dizi için "bayılıyorum" diye söz ediyor. Sizce tuhaf bir durum değil mi?
Yetmiyormuş gibi şimdi de buna Çocuk diye bir yapım eklendi. Anında ilgi topladı. Kadınlara hitap eden, gündüz programlarının değişmez teması bebek pazarlamayı burada da görüyoruz.
Diğer etkenler
Neden bu kadar sulugöz olduk? Diğer etkenleri tahmine çalışıyorum. Sonunda sıralamayı tamamlıyorum.
İlk sırada etiketler var. Hani Air Fest'e abone olan fiyatlar. Yenecek peynirin kilosu 95 lira. İnanmayan herhangi bir Migros'a girip baksın.
Hep yiyeceklerden örnek veriyorum. Bu kez temizlik malzemelerinden biraz bahsedeyim. Deterjan ve yan ürünlerini inceleyin. Son birbuçuk yıl içinde fiyatları ikiye katlandı. Gelin de kül ve tokmaklı günleri özlemeyin.
Enflasyon hesapları daha ilginç. Güdümlü açıklamalar bile yüzde 15 beklentisinde. Asgari ücretli ve emekliye yapılan zamların oranı ise yüzde 5. Acaba ağlama nedenlerimizden biri bu olabilir mi?
Gerçek olanlar
Diyarbakır'da başlayan isyan kesinlikle ağlatanlardan. Kimi annelerin gözyaşlarıyla ıslattığı, hatta sırılsıklam ettiği istek çok basit; "Yavrumu istiyorum." Bağrı yananları gördükçe onları bu duruma getirenlere beddua ediyorum. Bu toplumu mazohist yapanlara lanet olsun. Oradaki annelerin sorunu, yiyecek meselesi değil. Canı yanıyor. Ciğeri yanıyor...
***
Gündem aynı
Ağlamaya programlı dizilerden vakit bulup tartışmalara bakabilenler de tek konuya kilitlendiler; "Diyarbakır annelerini kim ağlatıyor."
Tartışılsın. Lafımız yok. Amma, bunun adı "bağırış-çağırış." Tuhaf olan en çok sesi çıkanlar bayanlar.
TRT'de şöhreti yakalayan Halime Kökçe CHP'li Erdal Aksünger'e "ahlaksızca bir şey yapıyorsun" dahi dedi. Merve Şebnem Oruç daha beter. Farkında olmadan bağırdım; "Yahu biraz sus be kadın."
İki Erzincan doğumlu Necdet Saraç ve Erdal Aksünger bile bu saldırganlar karşısında senkronize olamadılar. Anlayın işte, tartışılan yolun sonu çıkmaz sokak.
Uyuyan denetçi
Bir tarafta bunlar olurken, RTÜK'ün duruşu meydanda. Çiçeği burnunda Üst Kurul Üyesi Faruk Bildirici iki sayfalık açıklama yolladı. Tabii daha önce her tarafta yayınlattıktan sonra.
Neyse, bu upuzun metne yer bulmam mümkün değil. Özetleyeyim:
"Sen Anlat Karadeniz -atv-, Aşk Ağlatır -Show TV-, Hercai -atv- dizilerine gelen şikayetler 15 binin üstünde. RTÜK Başkanı bunların yerine beş aydır çekmecesinde beklettiği Yasak Elma'ya ceza kesti. Çünkü bu dizi muhalif FOX TV'de yayınlanıyor."
Durum bu. Hangisini düzelteceksiniz?
Başkan nerede?
İlginç bir gözlemi sizlerle paylaşacağım. Basketbol Federasyonu Başkanı'nı Dünya Şampiyonası'nda gördünüz mü?
Barış Yarkadaş'a göre Hidayet Türkoğlu tarifeli uçuşları sevmiyor. Çin'e bu nedenle gitmedi. Seri başarısızlıktan sonra yine de göreve devam ederse ona da özel uçak tahsis edilmeli.
Hatta, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte dönüşümlü kullanabilirler. İnsanın aklına Bayrampaşa'da sergilenen "simit sandığı" gelmiyor değil. Bu kadar yeter daha fazla detaya girmeyeceğim...
GÜNÜN SÖZÜ
Her çıkış, bir başka yere giriştir. Tom Stoppard