Maya tuttu...
Yirmi yıl önce 7 yaşında çocukken ailesi ile geldiği Erciyes Kurultayı’nda hediye edilen ayyıldızlı bayrak ile gelen genç, bizim İnce Metin’e (Turan) duyduğu heyecanı anlatıyordu. Doğrusu kendi adıma Tekir Yaylası’na bu kadar insanın akıp geleceğini beklemiyordum. Kahramanmaraş, Adana, Mersin, Niğde, Aksaray, Tokat, Nevşehir, Ankara, Afyon, Elazığ gibi illerden gelen okuyucularımız çadıra geç gelmem üzerine mesaj yollayıp telefon ile aradı.
Türk milliyetçiliği hareketinin kilometre taşı olan Erciyes’e ilk kurultayından itibaren giderim... Yasaklandığında içime sindirememiştim. Ozan Arif ile dertleşirken “Üç kişi de olsak gidip Tekir’de bir taşın üzerinde oturalım” demiştik. Nitekim, Arif Hoca’nın deyimi ile “protest tavır”, bana göre “inadına ya da direniş” adına Tekir Yaylası’na gitmeye devam ettik. 40-50 kişiden 200-300 kişiye vardığımızda yüksünmüyordu. Lakin, Paşa Tanbay Kayseri’nin küçük bir semtinden bile az sayıda oluşumuzu hazmedemiyor, içerliyordu. 2009’un Ağustos’unda, “Bizlerin Türk milliyetçiliğinden, ülkücülüğünden şüphe edenlere...” derken kahrından yığılıp kaldı. Kalp krizi Erciyes’te yakalamıştı Tanbay’ı... Hepimizin morali bozulmuştu. 2010’da sayımız arttı fakat umut azalıyordu. 2011’de kıpırdandı. Ve pazar günü Erciyes’te kurultay ile beraber “maya” tuttu. Binden fazla araç ile Tekir’e gelenler için hazırlanan 2 bin kişilik iftar yemeği yetmedi. Ancak kimse de aç kalmadığı gibi huşu içinde iftar yapıldı. Geçtiğimiz yıl, “Seneye İsmail Türüt’ü de getireceğiz” sözünü veren Ozan Arif vaadini yerine getirdi. Ülküdaşlarıyla dertleşip sohbet eden Ozan Arif’e bu defa İsmail Türüt, “Seneye organizasyonu ben üstleniyorum” sözünü verdi.
Erciyes’te maya tuttu demiştim, evet Türk milliyetçilerinin “sıla-ı rahim” olarak nitelendirdiği bir araya gelme, hal hatır sorup dertleşmeyi gerçekten çok özlemişler. Erciyes Zafer Kurultayı’nı yeniden ihya etmenin sözünü de verdiler.
Ozan doğulmaz, ozan olunmaz... Ozanlık halkın layık gördüğü bir payedir. Nitekim, Arif Ağabey Tekir’e gelenlerin heyecanını gözlerinden okuyunca hemen oracıkta deyişlerini sıraladı. Bir nevi “anket” yaptı dinleyicileriyle... “Bu düzen böyle devam etsin mi? Halinizden memnun musunuz? Yöneticilerinizi başarılı buluyor musunuz? Türk milliyetçileri bu günü hak ediyor mu...” mealindeki heceli, kafiyeli sorularının arkasından, “Değişim istiyor musunuz” sorusuna orada bulunanlar hep birlikte hançerelerini yırtarcasına, “Değişim istiyoruz” cevabını verdi.
Doğrusu bunca yıllık gazetecilik hayatımda bu denli ince, bu denli güzel kamuoyu araştırmasına tanık olmamıştım. İşin özeti; ülkücülerin sadece kurultay özlemini değil “değişim” talebini de görünce, “Bu defa maya tuttu” diyorum.
++++
Ordu’daki tasfiye
Ümraniye davasının ardından, Poyrazköy, suikast gibi soruşturmalar başladığı gün, “Türk Ordusu’na karşı ciddi bir tasfiye operasyonu var” diye bu sütunlardan defalarca yazdım. Ardından “Balyoz ve Andıç” davalarındaki toplu tutuklamaların tasfiye sürecinin parçası olduğunu vurguladım. Fuhuş, askeri casusluk gibi iddiaların tamamen uydurma olduğunu yazıp söylediğim için adımı “Silivri Avukatı”na çıkaranlar Silivri ve Hasdal’daki feryatlara kulak tıkıyordu. İlker Başbuğ’dan intikam alınacağını, Hurşit Tolon’un yeniden tutuklanacağını çok önceden yazdığımda, “Hadi canım sen de...” diyenler yeni uyanmış. “Bin subay tutuklanacak” başlıklı yazım için, “abartıyorsun” diyorlardı. Bazı televizyon kanallarında gerçekleri ifşa ettiğim için baskı yapıp bir daha davet ettirmeyenler neyse de, “acaba” şüphesiyle gerçek perdesini aralayanların jetonu yeni düşmüş. YAŞ kararlarının açıklanmasından sonra elini vicdanına koyanların tümü “tasfiye” teşhisinde birleşti. Peşinen özür diliyorum, “Ben demiştim” ukalalığı yapmaya niyetim yok. Türk Ordusu’nun en güzide kadrolarının tasfiyesine göz yumanlar, “işin bu boyutlara uzanacağını bilmiyorduk” pişmanlığına kapılmış durumdalar. Kimileri de “yaşın yanında kurular da yandı” sözleriyle vaziyeti kotarma telaşında.
Erciyes’in hemen ardından sabah uçağıyla İstanbul’a döndüm ve soluğu Silivri’de aldım. Silivri’deki izlenimlerimi ve Erciyes yankılarını diğer yazılarda paylaşacağım.