Masaya çık tepin istersen
Seneyi, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in, "Ne olub Paşinyan…Reqs edirdin… Yol çekirdin Cebrayıl'a… Ne olub status… Cehenneme getdi status…"uyla uğurlarız; ayar verme mevzunda, bunun üzerine çıkabilen bir kalıp olmaz artık diye düşünüyordum.
Oldu.
Her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa, hırsızlığa, yolsuzluğa, bunların müsebbibi oldukları halde bir türlü yüzleri kızarmayan arsızlara, utanmazlara, zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışan kasaba kurnazlarına karşı tavrımızın yeni özeti bu:
- Masaya çık tepin istersen!
***
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Meclis'i çalıştırmamayı, kendisini konuşturmamayı amaçlayanlara böyle tepki gösterdi.
***
Tam biperva da değil ama lafını, sözünü sakınmaz…
Öyle tam külhani, kabadayı değil ama korkusuz…
Duyarsız değil de aldırışsız…
Nasıl desem…
"Kadife eldiven içindeki demir yumruk gibi" biraz…
"İpeğe sarılmış çelik" gibi hani…
***
Ağır geldi tabii.
***
Devlet sisteminin sacayağını oluşturan, fren-denge-denetim mekanizmasının garantörü durumundakiler dahil bütün kurum ve kuruluşların yetkilerinin tamamını bir tek kişinin elinde toplandığı ucube bir idari sistem oluşturanların, ironik bir şekilde Mansur Yavaş'ı otokratlıkla, faşistlikle filan suçlamalarına bakmayın siz.
Ölçü belli:
Hak ettiler mi? Hak etmediler mi?
***
Günlerce kâh sosyal medyadan, kâh maaşlı kalem memurlarına yazdırdıkları köşe yazıları üzerinden, kâh Meclis toplantısında sırayla çıktıkları kürsüden ağızlarına geleni atıp tuttuktan sonra, Yavaş'ın cevaplayamayacağı iddiasıyla tonla soru yönelttikten sonra, madem öyle, insan hiç değilse Yavaş'ın "cevaplayamaması"nın tadını çıkarmak için beklemez mi?
Bekleyemediler; sanırsınız arkalarından kovalıyor "gerçekler"; kaçar adım terk ettiler.
Doğruların sesini, sıraları yumruklayarak bastırmayı denediler.
Bu kadar çok sıfırlı bir sayıyı daha önce hiç görmediğimden yazarken kırk kere kontrol etme ihtiyacı duydum; kayınvalidem matematik öğretmeni olmasa, ona tercüme ettirmesem okuyamayabilirdim, o kadar hayatın olağan akışına uzak bir meblağ; eski parayla 3.000.000.000.000.000 TL'lik yolsuzluk dosyasından bahşediyor Mansur Yavaş; "Savcılığa verdik" diyor.
İstersen beş gün beş gece oyala, çalıştırma meclisi; üstü örtülebilir mi?
***
Bir kere daha düşünün şimdi;
Tam da o üslupla paylanmayı hak etmişler mi? Hak etmemişler mi?
Nokta.
***
Gazeteciliği, yazarlığı filan geçtim; Ankara'da yaşayan sıradan bir vatandaş olarak, evladının geleceğine, dolayısıyla bu ülkenin yarınlarına dair ümitvar olmak isteyen bir anne olarak, bir seçmen olarak, -isteyen istediği masaya çıkıp tepinebilir- ben teşekkür ediyorum Mansur Yavaş'a.
Her şey için ama en çok "belediyecilik" dediğimiz hadiseyi yol-su-kanalizasyon üçgeninden, şehir sakinlerinin "hayat hakkı"nın, "sağlık hakkı"nın, "eğitim hakkı"nın da korunduğu sosyal bir düzeye eriştirmekteki gayretinden dolayı…
Zincirleme tarih çarpıtması
Hazine ve Maliye Bakanı'nın istifasını, istifa ettiğini bizzat ilan etmesine ve saatler, saatlerce ilgili hiçbir makam tarafından yalanlanmamasına rağmen ancak 27 saat sonra haber yapabilmiş bir medya düzeninde, artık bu konuda yazmak abesle iştigal ama belli bir ahmak yerine konma eşiğinden sonra, tutamıyor insan kendini.
***
Toplumun ne sinsi velakin çapsız bir algı operasyonuna maruz kaldığına iki örnek; dünkü gazetelerden…
***
İlkinin yazarı, sorsanız, "yılların Ankara gazetecisi".
Akif Beki'nin, dün, Karar'daki köşesinde "Taciz ve tecavüz, kanunen suç. İşlenmişse, gereği yapılmıyorsa görev ihmali önce savcı ve poliste aranmaz mı? Yargı, Bay Kemal'in bir lafıyla mı hareket ediyor ki... Polis, Bayan Canan'ın gözünün içine mi bakıyor ki... Taciz ve tecavüz suçları ile yeterince mücadele edilmemesinden onları sorumlu tutalım?" Cümleleriyle ortaya koyduğu absürtlüğe aldırış etmeden, "Ne özeli, genel bu genel" üslubuyla "tarih" yazmış!
Siyaset tarihinin uygunsuz ilişki sicilindeki en güzide(!) örnekleri listeleyip ayar veriyor sözüm ona CHP'ye; "O günlere mi dönmek istiyorsunuz" diyor.
Çıkardığı listede, dönemin "DYP-CHP koalisyonunda" Çevre Bakanlığı yapan Hamdi Üçpınarlar var…
"Ecevit'in İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş" var…
"Ecevit'i Gümrük ve Tekel Bakanı yaptığı Tuncay Mataracı" var…
Gelin görün ki, yaşadığı yasak, uygunsuz ve ayyuka çıkmış ilişkileriyle, Türk siyasetinden yapılabilecek bu nevi bir listenin, tartışmasız zirvesini hak eden Adnan Menderes yok.
Birçok konuda, mevcut siyasi iktidarın "rol modeli" olduğu için mi?
***
İkinci yazı, bir aynaya bakmadan yazma ve kendi ayıplarını başlarına yansıtma üstadına ait.
Özetle, "CIA Ajanı Graham Fuller'in bile ABD'nin irtifa kaybettiği günlerde Türkiye eksenli bir analiz yapma ihtiyacı duyduğunu" yazıyor dünkü köşesinde.
Okurlarına -eğer varsa tabii- Fuller'i tanıtırken kullandığı ifadeler şöyle:
"Daha 1960'lı yıllarda İstanbul'da CIA istasyon şefliği yapmış bir isim. Sonra 1999 yılında FETÖ elebaşı Gülen'in ABD'ye yerleşmesinde referans olan iki kişiden biri olarak çıktı karşımıza. Türkiye siyasetini, sosyolojisini, bölgesiyle ilişkilerini iyi bilen, araştıran ve yazan Fuller adını en son 15 Temmuz darbe girişimi sırasında duyduk. Bu nedenle de Türkiye'de aranıyor."
Gelin görün ki, Fuller'in daha 1996'da, dönemin Refah Partisi İl Başkanlığı'nda Abdullah Gül ile neden ve ne görüştüğü yok yazıda! Hangi Refah Partisi ilçe başkanının ve neden bu CIA ajanı ile "temas kurma" ihtiyacı duyduğu yok!
Niye?
Kimse, Fuller'in, iktidarın oluşumunda ve sonrasında üstlendiği uluslararası rollerdeki katkılarını hatırlamasın diye mi?