Martın ''kazma''sı, piyasanın azması!...
"Kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır" diye tanımlanan Mart ayındaki ezeli meteorolojik eziyet, Türkiye''de adeta kasırgaya dönüşen hayat pahalılığı karşısında çok basit kalmış...
Mart ayı eskiden sadece soğukların, karların, fırtınaların zirve yaptığı ve bu nedenle insanların artık yakacak malzeme bulamayacağı şeklinde bir endişeyi tarif ederken, piyasalarda dönen utanç verici zam tezgâhı insanların artık ayakta duramayacak hale geldiğini, yaşamak için enerjilerinin tükenme noktasında olduğunu gösteriyor...
Doğal gazdaki fahiş zamlar yüzünden insanlar evlerinde, battaniyelere sarılarak soğukların bir an önce bitmesini beklerken, marketlerde, çarşılarda, pazarlarda dolaşmak isteyenlerin tek kaygısı hava durumu değil...
Çünkü cep yakan, öfke uyandıran, hatta nefrete dönüşen bir tepki var piyasalarla ilgili...
Ramazan pidesinin 10 liraya satıldığı bir ülkede iftar sofralarında artık zeytine de, hurmaya da rastlanmıyor...
Bir zamanlar 3-4 çeşit yemekle iftarlarını açan milyonlarca insan, kuru fasulye-pilava bile muhtaç halde yaşamaya çalışıyor...
Peki; soğukların zirve yapacağı endişesiyle "Pencereden baktırır, kazma-kürek yaktırır" diye tanımlanan Mart ayına özellikle niçin dikkat çektik?..
İFLAS, ÇÖKÜŞ, ÖFKE!..
Devletin Kurumu TÜİK''ten sendikalara, anket firmalarından araştırma şirketlerine kadar tüm kuruluşların piyasalarla ilgili yaptığı fiyat araştırmaları ve ekonomik gidişatla ilgili tespitleri en çok da Mart ayında alarm vermiş...
Mart ay sadece soğuklar açısından değil, ocaklara ateş düşürmesi ve yuvaları yıkması bakımından da kaygıların yükseldiğini göstermiş...
İşte Mart ayında ekonominin her alanda çöktüğünü, bütçe açıklarının, borçların zirve yaptığını, iflasların arttığını gösteren rakamlar ülkenin geleceği açısından ürkütücü hale gelmiş...
AKP''yi yönetenler, istedikleri kadar "her şeyi çözdük, bir tek enflasyon kaldı" diye propaganda yapsalar da, ekonominin her tarafında açılan kara delikler hiçbir şekilde yama tutmuyor...
Baksanıza; ülkenin bütçesi Mart ayında 69 milyar lira açık vermiş...
Milleti sebzeye, meyveye muhtaç hale getiren tarımdaki darboğaz, üretimdeki sıkıntılar ve enflasyonun fiyatları iyice hortlatması ve tabii ki aracı-pazarlamacı, market-pazarcı tezgahındaki fahiş fiyatlar mart ayında da en çok gıdayı vurmuş...
Ve ülkenin artık yaşanmaz hale geldiğini gösteren rakamların yarattığı kaygılar toplumu bunalıma sürükleyecek hale gelmiş...
İşte tarımda Üretici Fiyatları Endeksi (ÜFE), 12 aylık artışla yüzde 37''ye yaklaşmış...
Peki, milletin kahvaltı sofrasına domates-salatalık koyamayacak hale geldiği bir ülkede, AKP iktidarı istediği kadar "denetim, baskın, ceza var" diyerek piyasaların gözetim altında tutulduğunu iddia etse de, mutfakları söndüren, ocaklara ateş düşüren, sofraları kurutan ahlaksızca zamların perde gerisinde nasıl bir manzara var acaba;
Türkiye Ziraat Odaları Birliği''ne göre, Mart ayında, marketlerdeki fiyatlar yüzde 15 ile yüzde 454 arasında değişen oranlarda artmış... Patlıcanın fiyatı ise yüzde 454 zamla rekor kırmış...
Piyasa kazıkçılığı sadece gıda fiyatlarındaki mide bulandırıcı tezgahlarla milleti inletmiyor...
AKP iktidarı, bazı gıda maddelerinden sonra temizlik ürünlerinde de KDV''yi indirerek halkın nefes aldığını iddia etse de, durum tam tersine gidiyor...
Yapılan bir araştırmaya göre, her on kişiden dokuzu temizlik ürünlerindeki KDV indirimini yetersiz bulmuş...
OCAKLARA DÜŞEN ATEŞ!..
"Kazma kürek yaktırır" denilen Mart ayı ile ilgili ekonomik sarsıntılar ve icraların, iflasların zirve yaptığını gösteren rakamlar yukarıdaki verilerden ibaret değil...
Çünkü yazının başından itibaren sıralanan tüm veriler, emekle ekmeğin birbirinden uzaklaştığını gösteren sonuçlar ve sendikalardan devletin kurumlarına kadar her alanda yapılan araştırmalar, sadece enflasyonu, fahiş zamları, piyasa vurgunculuğunu ve bunun karşısında denetimsizliği, duyarsızlığı açığa çıkartmıyor...
Kazık zamlar ve vurgunculuk, gelir gider dengesinin bozulması ve alışverişin durması sadece milyonlarca dar gelirliyi değil, kiralar ve vergilerdeki artışın yanı sıra, piyasadaki darboğaz, esnafı da bağrından vurmuş!..
Çünkü 1 Ocak''tan Mart ayı sonuna kadar ilk üç ayda iflas eden esnaf sayısı 29 bin 360''a ulaşmış...
Mart ayında yapılan piyasa araştırmalarının vahim sonuçları ve halkın bunun altında nasıl ezildiğini ortaya çıkaran rakamlar da dehşet verici...
İşte bir sendikanın araştırmasına göre, Mart ayında "yoksulluk sınırı" 15 bin 405 liraya çıkmış...
Yani 4253 lira maaş alan milyonlarca asgari ücretli 4453 lira olarak belirlenen "açlık sınırı"nın da 200 TL altında kalmış...
Sadece sofrasına değil, konut fiyatları ve kira artışındaki fahiş tezgahlar yüzünden milyonlarca dar gelirlinin ocağına, yuvasına da adeta ateş düşmüş...
Çünkü Mart ayının soğuklarında, piyasalarda, sofralarda enflasyon ateşi iyice yükselirken, hayat pahalılığı sosyal yaşamda ve aile birliğinde de yangınlara yol açmış!!!
Ülkede geçim sıkıntısı yüzünden boşanmalar zirve yaparken, enflasyon canavarı, düğün yapmak isteyenlerin karşısına 150 ile 200 bin lira arasında faturalar çıkarıyormuş...
Bu arada konut ve barınma meselesindeki bir derin çelişki de iyice zirve yapmış!!!
Mahkemelerdeki kira tespit ve kira artış davaları yüzde 20 artmış ama konut satışında ortaya çıkan tablo da çok düşündürücü;
Ülkenin her tarafı yangın yeriyken, insanlar ya kredilere sığınarak çaresizlikten, ya da ellerindeki avuçlarını satarak paralarının değerini korumak uğruna konut almaya koşmuş...
Çünkü Mart ayında konut satışı yüzde 21 artışla 134 bini aşmış!..
Ve yabancıların bu satıştaki oranı ise yüzde 4.1 olarak gerçekleşmiş...
Tüm bu saptamalara bakınca; kara kışın iyice etkisini gösterdiği, soğukların insanları dondurarak çaresiz bıraktığı "Mart" ayında, piyasalardaki, sofralardaki ve ocaklardaki ateşin, yangının bu kadar yükselmesi ne kadar yaman bir çelişki değil mi?..