Mart seçimini kim mi kazanacak?..
Mart ayındaki yerel seçimler için yalnızca aday adaylarının heyecanı yok...
Partiler belki de son 30 yıldır hiç görülmemiş bir kaygı ve heyecanla strateji belirleme peşindeler... Koltuklar hiçbir parti için artık çantada keklik değil... Çünkü Türkiye eski Türkiye değil...
Bu saptamanın en önemli nedeni Türkiye'nin 24 Haziran seçimlerinin ardından yaşadığı sosyo-politik değişimler, siyasetin güç dengelerindeki sarsıntılar ve elbette ülkenin yanısıra, liderlerin de gelecek kaygısı...
Velhasıl, Türkiye rejim değişikliğine doğru sürüklenirken liderlerden tabana kadar
siyasetin gelecek kaygısı daha da büyüyor... Çünkü AKP'nin cumhurbaşkanı seçimini kazanması yalnızca muhalefeti tedirgin etmiyor, aynı zamanda iktidarı da zorlu ve kritik bir çizgide tutmaya devam ediyor... Yaşanan her gün ve her olay ekonomik çalkantıların kaosunda AKP'yi daha da tedirginliğe sürüklüyor....
İşte böylesi bir belirsizlik ve bunalım ortamı AKP'nin 16 yıldır elinde bulundurduğu siyasal gücün geleceği üzerinde çok ciddi kaygılar yaratmaya devam ediyor. Yandaş medyanın propagandasının aksine iktidar bu kez hiç de rahat değil...
***
Sonucu görülmeyen mücadele...
Seçime daha 4,5 ay var ama yukarıda sıralanan kaygılar siyasetin tüm kanatlarını acaba nereye sürüklüyor?..
Bu sorunun yanıtı için yalnızca İstanbul'da değil, bir kaç gündür Anadolu'da da dolaşıyorum... Adana'dan Mersin'e gözlemler yaparken, Antep'ten Urfa'ya, Güneydoğu illeriyle yaptığım yoğun telefon görüşmeleri şu gerçeği öne çıkartıyor; siyasette neredeyse bilirkişi ya da kurmay düzeyine ulaşmış isimler bile mart ayında yapılacak seçimlerin kaderiyle ilgili doğru tespitler yapmakta zorlanıyor... Herkesin kafası karışık, görüş açısı kapalı ve sağdan sola tüm kesimlerin endişesi de büyüyor...
Çünkü tepe siyasetinin perde gerisindeki hesaplar bile net değil, belirsizlikler hiçbir kesimde analiz yapmaya olanak vermiyor...
Döviz depreminin ardından büyüyen zam, enflasyon, işsizlik sorunları ve dış politikadaki çıkmazların yarattığı toplumsal şokların seçmenin siyasal tercihleri üzerinde, gidişatı belirsiz travmalar yarattığı da bir gerçek...
işte bu çıkmaz da gelecekle ilgili öngörülerde çok ciddi sıkıntılara yol açıyor... Kimse önünü ve yarınını net olarak göremiyor...
Kimi önemli sıkıntılar ise özellikle muhalefet cephesindeki belirsizlikleri derinleştiriyor... Örneğin, CHP'nin halen "ön seçim" tartışmaları içerisinde bocalaması, büyük kentlerde dikkat çekici adayların öne çıkamamasıyla birleşince, strateji belirleme sorunu büyüyor... Aslında AKP ile ana muhalefet birbirinin hareket tarzına kilitlenmekten de kurtulamıyor. Hele de mart seçimleri olabildiğince yaşamsalken...
24 Haziran seçimlerinde tabanın tepkisini çeken sonuçlar da CHP'yi aday belirlemede daha seçici ve dikkatli olmaya zorlarken, tabandaki önseçim baskısı giderek büyüyor...
Ne ilginç ki CHP yönetimi koltuk sevdasındaki kimi yıpranmış odakların yönlendirmesiyle örgütlerin ön seçim talebine kulak tıkadıkça, tabandaki umutsuzluk da artıyor..
Anadolu'da CHP'yi iyi tanıyanların saptamaları aynı yönde; "Tabanın beklentilerine yanıt verilmezse 24 Haziran sonrası yaşanan tepki infiale yol açacak ve belki de yeni bir hezimet yaşanacak..."
***
İktidarın yarası büyüyor...
MHP'nin AKP ile ittifakı bozmasının ardından özellikle iktidar partisinin oylarında yaşanan düşüşler de dikkat çekici...
Anketlerdeki sonuçların belki de şimdiye kadar hiç olmadığı kadar gerçekçi olması iktidarı endişelendiriyor ama AKP yönetimi renk vermemeye çalışıyor.
Oysa siyaseti bilenler sosyo-ekonomik çıkmazların iktidar cephesinde ciddi bir erozyon yaşatacağı görüşünde hemfikir...
Diğer yandan MHP liderinin başta "Andımız"a yönelik yasaklamlara ve Diyanet İşleri Başkanına yönelik sert çıkışı olmak üzere, AKP politikalarına yönelik tepkisini arttırması da iktidarı kaygılandırıyor... Bu gelişmeler de "iki parti yeniden ittifak yapabilir mi" şeklindeki beklentiyi arttırıyor.
İlk kez yerel seçimlere katılacak olan İYİ Parti ise kuşkusuz mart ayındaki mücadelenin önemli bir aktörü olmak için çok dikkatli davranmaya çalışıyor...
CHP'yle planlanan güçbirliğiyle ilgili görüşmeler medyaya daha çok yansımaya başlarken, olası bir ittifakın nelere yol açacağını AKP ve MHP cepheleri de dikkatle izliyor...
Daha doğrusu, AKP, MHP ve HDP, yerel seçim stratejilerini bu cephedeki çalışmaları gözlemleyerek yapmaya mecbur bırakılıyor...
Güçbirliği beklentisiyle ilgili tartışmalarda İYİ Parti'nin hedefi genel seçimlerde başarılı olunan bölgelerde yerel yönetim mevzilerini de kazanabilmek... Akşener bu hedefe kilitlendiyse, parti kadroları ve vekillerin belirlenmesinden daha dikkatli bir liste yapmak zorunda...
Hiç kuşkusuz AKP'nin etkili olduğu bölgelerde CHP-İYİ Parti ittifakını zorunlu gören çevrelerin duyarlılığı da artıyor. Kaygılar aynı; "AKP'den kurtulmak için güçbirliği şart..."
Bir diğer ittifak iddiası açıkta yürütülmese de kamuoyunda sıklıkla tartışılmaya devam ediyor. CHP'nin HDP ile bazı bölgelerde güçbirliği yapacağına yönelik iddialar iki partinin tabanında yaygınlaşırken, bu durum İYİ Parti'nin yanısıra özellikle AKP ve MHP tarafından dikkatle izleniyor....
***
AKP hiç rahat değil...
Gelelim iktidar cephesine... Ne kadar rahat görünmeye çalışsa da, AKP mart ayında yapılacak seçimlerin bence en çok kaygı duyan siyasal merkezi... Hem de devleti tüm kurumlarıyla medyayı elinde bulundurmasına rağmen...
24 hazirandaki başarısını yerel seçimlerde de sürdürerek iyice güçlenmeye hedefleyen AKP özellikle İstanbul üzerinde dikkatle duruyor... AKP biliyor ki, İstanbul'u kaybettiğinde en yakın zamanda iktidarı da kaybedecek...
İşte Ankara, Istanbul, Antalya, Bursa, Mersin, Hatay ve Adana başta olmak üzere Karadeniz, Orta Anadolu ve Güneydoğu illerinde AKP'nin başarılı olabilmesi belki de ilk kez "ittifak" beklentisine dayanıyor...
Siyaseti dikkatle izleyen kesimlerin tüm bu tabloya bakarak öne çıkardıkları görüş de değişmiyor; anketlerde iktidarın oyları düşmeye devam ettikçe AKP ile MHP ittifak konusunu yeniden gündeme getirmek zorunda kalacak... Anketlerdeki verilerin yanısıra kişisel gözlemlerim de iki parti tabanının önemli oranda ittifaktan yana olduğunu gösteriyor...
Evet; tüm bu gözlem, saptama ve öngörülere bakarak yazının başlığında yer alan, "Mart seçimlerini kim kazanacak" sorusunu net olarak yanıtlamak için henüz çok erken...
Tek dayanağımız, "siyasette 24 saat çok uzun süredir" şeklindeki etkili görüş değil elbet... Sosyo-politik gidişat, sürekli sarsılan siyaset dengeleri ve değişen toplumsal tepkiler de aynı sonucu işaret ediyor...
***
Tek başına zafer güç...
Marttaki yerel seçimler, başkanlık tartışmaları ve sonuçları nedeniyle de belki cumhuriyet tarihinin en kritik mücadelesi olacak...
CHP 24 Haziran travmasıyla infial yarattığı seçmem nezdinde son sınavında...
MHP, "cumhur ittifakı"yla sarsılan prestijini geri getirmek için AKP'yi sallayarak devinim yaratmak zorunda...
İYİ Parti yerel iktidar kalelerini ele geçirmeden büyüyemeyeceğinin farkında...
PKK'dan bağını koparamayan HDP, iktidarı engellemek için CHP'den gelecek oylarla sürekli ayakta duramayacağının bilincinde...
Ve AKP, cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından yaşanan sosyo-ekonomik bunalımın iktidarda büyük yara açtığını çok iyi biliyor...
O halde söyler misiniz; tüm bu kaotik tablo içinde, "mart seçimini ancak ittifaklar kazanabilir" saptaması çok mu uçuk?..