Marshall ruhu hortladı!..
ABD'nin ulusal güvenlik stratejisinde 1 numaralı madde nedir?.. Hepimizin bildiği cevap; İsrail'in güvenliği. Obama zamanında bu böyleydi, Trump ile devam ediyor ileride de değişme ihtimali yok. Halen mini bir dünya savaşının yaşandığı Suriye topraklarında da fotoğrafı çok net olarak görüyoruz.
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'ın gelişi öncesi kaleme aldığım bir yazıda, ABD tarafında yapılan iç değerlendirmelerde Irak'ın NATO'ya alınmasının tartışıldığı ve bunun Türkiye'ye de önerilebileceğini belirtmiştim. Tillerson'ın AKP iktidarını yumuşatmasının (!) ardından Afrin'de Suriye rejimi görüntüsü üzerinden İran ve Rusya ile aramız yeniden gerginleşmeye meyil tuttu. Belirsizlik devam ediyor. AKP iktidarı yeniden taraf mı değiştirecek? Bu sorunun yanıtını bulabilmek ve ileriki günlere pencere açabilmek için; Suriye'de Şam yönetimini düşmekten kurtaran ve halen koruyan Rusya olmasına rağmen hem İsrail hem de ABD, Suriye'de bir numaralı tehdit olarak İran'ı görmektedir gerçeğinin altını çizelim. ABD, oluşturduğu koalisyon ile birlikte İran'dan Akdeniz'e Şii koridorunu önlemek için koridorun Suriye parçasında açıktan askeri olarak karşı karşıya gelmiş durumda. Ancak, ABD bu koridorun Irak parçasında da adeta ilmik ilmik ördüğü bir politikayı da hayata geçirmiş durumda ama biraz da örtülü bir şekilde yürüttüğü için gözlerden kaçıyor.
Mesela;
Irak'ın yeniden imarı için Tillerson ve McGurk ile birlikte Mevlüt Cavuşoğlu da ABD Dışişleri Bakanı'nın 15 Şubat'taki Ankara ziyareti öncesi Kuveyt'te IŞİD karşıtı koalisyonun "Irak'ın yeniden imarı" konferansına katıldı. Bu toplantıda IŞİD sonrası Irak'ın yeniden imarına yönelik olarak ülkeler mali destek vaatlerini açıkladı; Türkiye 5 milyar dolar, ABD 3 milyar dolar, Suudi Arabistan 1,5 milyar dolar, Katar 1 milyar dolar, Kuveyt 1 milyar dolar kredi açma vaadinde bulundu. İngiltere ise her yıl 1 milyar dolar olmak üzere 10 yıl süreyle kredi açma vaadinde bulundu. Irak hükümeti 88 milyar dolara ihtiyacı olduğunu söylese de bu konferansta verilen vaatlerin toplamı 30 milyar dolara ulaştı.
Yeni Marshall Planı
ABD'nin gizli gündem maddelerinden biri olan Irak'ın NATO'ya alınması ile birlikte örtülü faaliyetlerde neler olduğu sorusunu 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı stratejist Cahit Armağan Dilek'e sordum. Dilek, "Evet, İran'ın askeri anlamda ve mezhepsel olarak Bağdat üzerinde etkisi var. Ancak Irak'ın yeniden imarı ve ayağa kaldırılması bağlamında ihtiyaç duyulan ekonomik desteği sunması, teknolojik desteği mümkün değil. İşte ABD bunu kullanıyor" dedi. Dilek değerlendirmesine şöyle devam etti;
"ABD, -tabii ki İsrail ile birlikte- İran'ın Akdeniz'e ulaşmasını engellemek üzere İran'ın başarılı bir şekilde sınırlarının ötesinde kurduğu harekat alanında karşı saldırıya geçmiş durumda. Suriye'de bu çok açık şekilde görülüyor, çünkü artık henüz yaygınlaşmasa da değişik noktalarda sıcak çatışmaya dönüşmüş durumda. Tillerson'ın son ziyareti sonrasında ABD-Türkiye ittifakı gibi gözüken mutabakat nedeniyle Türkiye de ABD yanında saf tutmuştur. Öncesi, önceki aylara dayanan bu saf tutuşun göstergesi İdlib ve Afrin'de son günlerde yaşanan ve Türkiye ile İran arasındaki sıcak çatışmalardır."
"Şii Bağdat üzerine Batı güdümlü bir Sünni tül elbise giydirilmeye çalışılıyor" diyen Dilek'in tespitleri çok çarpıcı;
"Son olarak; 20 Şubat 2018'de Suudi Arabistan Bakanlar Kurulu, Kral Selman bin Abdulaziz başkanlığında toplandı. Kurulda Suudi Arabistan'ın Irak'ın istikrarı konusundaki desteği yinelenerek, Irak'ta bulunan İslam dininin öğretilerine dayanan bütün mezhep ve ırkların yanında durulduğu belirtildi. Kurulda, ayrıca Suudi Arabistan'ın, Kuveyt'te düzenlenen Irak'ın Yeniden İmarı Konferansı'nda Irak'taki ihracatın finansmanı için verilmesi taahhüt edilen 500 milyon dolara ek olarak, aralarında tarihi ve akrabalık bağları bulunan Irak'ın yeniden yapılandırma projeleri için, 1 milyar dolar tahsis edeceği bilgisi verildi.
Yani Bağdat, ABD tarafından S.Arabistan üzerinden adeta ahtapotun kollarıyla olduğu gibi sarılmıştır. Tabii ki İran'ın, karşısındaki bu cepheye hemen teslim olması ve Bağdat'ı gözden çıkarması beklenmez ancak bu karşılıklı hamleler Suriye'deki gelişmelerle birlikte derinleşip Şii-Sünni savaşına dönüşebilir.
Bütün bunlar ABD'nin bu sefer Orta Doğu'da yeni bir Marshall Planı'nın mı peşinde olduğu sorusunu da akla getirmektedir. Hatırlanırsa, ekonomik gerekçelerle başlayan Marshall yardımı paralelinde Türkiye'nin NATO üyeliği süreci de başlamıştı. Bu kapsamda ABD'nin 2011'de Irak'la imzaladığı Stratejik Çerçeve Anlaşması'nın hükümlerine de tekrar bakmak lazım. İran'ın Irak üzerindeki etkisini, geçişini engellemek üzere başlatılan ekonomik desteğin yaratacağı ekonomi bağımlılıkla birlikte Irak'a bir güvenlik şemsiyesi sağlanması, ABD'nin kanatlarının altına girmesi bölgedeki dengeleri kökünden değiştirecek bir hamle olacaktır."
Türkiye açısından, Afrin ve İdlib'de karşılaşacaklarımıza bir de bu çerçeveden bakmak lazım!..