Mapuslarla Eğlenen Tunç Yürekli Türk
Türk adaletinin özeti gibi…
Yazı yazanlar, düşüncelerini ifade edenler, bir de iktidara yönelik eleştirilerde bulunuyorlarsa vay hallerine!
Eskiden tablo daha da ağırdı. Türkiye'nin iki dokunulmazı vardı; biri cemaat diğeri ise siyasi iktidar...
Gülen Cemaati'ni hedef aldın mı, başına gelmeyen kalmıyordu.
Fiziki saldırılardan, iftiralara, uzun yıllar sürecek, hatta kara toprakta bitecek haksız iddianamesiz tutukluluk sürelerine kadar…
Yavuz Selim Demirağ…
O isimlerden biriydi… Kimselerin cemaate toz kondurmadığı yıllarda "Bunlar terör örgütü yöntemleriyle çalışıyor" dedi.
Balyoz ve Ergenekon davaları hakkında ordunun bile ağzını bıçak açmazken o konuştu; "Bunlar kumpastır, ordumuza kurulan tuzaktır!"
Arabasına, evine defalarca hırsız girdi. Hırsızlık olayın görünen kısmıydı, gerçekte ise FETÖ'cülerin işiydi. Demirağ'ın üzerinde çalıştığı kitabının bilgilerini almak, içeriğini okuduktan sonra kitabı çıkmadan toplatmak niyetindeydiler.
Hırsızlar tabi ki bulunamadı. Ama kitabın çıkmasına engel de olamadılar.
Yavuz Selim Demirağ, FETÖ'nün "cemaat" olarak alkışlandığı dönemin Don Kişotu'ydu. Yel değirmenlerine savaş açıyordu. Onunla birlikte savaşan bir avuç insan vardı. İsimlerini kimse bilmez, çünkü gerçek kahramanları kimse yazmak istemez.
Demirağ, söylediklerinde, ifade ettiklerinde hep haklı çıktı.
15 Temmuz'a nasıl gidildiğini öğrenmek istiyorsanız "İmamların Öcü" kitabını temin edip, okuyun. 1990'ların başından itibaren Harp Okulları'na nasıl sızdıklarını, şok mangalarını, milliyetçi gençlerin nasıl askeri okullardan uzaklaştırıldığını öğrenin.
Demirağ'ın o dönemki köşe yazılarına bakın.
İşte bu kadar önemli bir ismi geçtiğimiz haftalarda darp etmek suretiyle etkisiz hale getirmek istediler.
Yılmadı, dönmedi, vazgeçmedi, "Daha çok yazacağım" dedi.
Ona saldıranlar, bulundu. İktidar eliyle mesaj verilircesine saatler içinde serbest bırakıldılar.
Sonrasında ne oldu biliyor musunuz?
Yavuz Selim Demirağ'a Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlaması"yla 11 ay 20 gün hapis cezası verildi.
Cezaevine girmeden önce kendisiyle konuştum.
"Batuhan kardeşim daha önce teslim olacaktım, cezaevlerinde yer yok diye almadılar, '10 gün sonra gel' dediler. Geldim yine almıyorlar" diye güldü.
Dün itibariyle Demirağ'a yer bulundu ve cezaevine girdi.
"Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkler" gibi "mapuslarla eğlenerek" cezaevine girdi. Tez vakitte yeniden aramıza döneceğini umut ediyoruz.
Ancak belirtmeden geçemeyeceğim, bu tablo Yeniçağ yazarlarının dışında Türkiye'nin bir sorunu haline gelmiştir.
Farklı düşünmek, farklı davranmak, biçilmiş rolleri oynamamak özgürlüğünüzü tehdit ediyor.
Yavuz Ağabey'in köşkleri, sarayları, arabaları, evinde milyonları yok. Genelde toplu taşıma kullanır. İnandıklarından zerre ödün vermez.
Kavgalardan, silahlardan, sopalardan, mapuslardan korkacak en son isimlerden biri.
Tarih, gün gelecek, onu hapsedenleri, onu öldürmeye çalışanları lanetleyerek yazacak.
Geçmiş olsun Yavuz Ağabey…