Mansur Yavaş’a açık mektup...
Belki de son yüzyılın en bâdireli bir döneminde Türkiye’nin başkentini yönetmeğe tâlip olarak, Beypazarı belediye başkanlığınızın ardından Ankara’yı yönetmek üzere aday oldunuz...
Gönül isterdi ki, gençliğinizi ve ömrünüzün büyük bir bölümünü yaşadığınız kendi partinizden, MHP’den aday olsaydınız ve MHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Ankara’ya ve Ankaralılara parti ayırımı ve insanların dinî ve kültürel nüanslarını gözetmeden hizmet etseydiniz. Artık bu konu tarihe havâle, doğru kararı tarih verecek...
Türk siyâsetinin ilk örneği değil bu durum, umarız son olur fakat muhtemelen ve ne yazık ki son örneği de olmayacak...
Fakat siz ve yakın çalışma arkadaşlarınız, dostlarınız bütün psikolojik engelleri aşarak bir karar verdiniz, CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldunuz, kendisini memleket hizmetine ve milletine adayan her inanmış insan için zor bir karardı ve siz bu zorluğu yaşayarak hizmeti tercih ettiniz...
Yirmi yıldır siyâsetin tüm hafifliklerini, tüm skandallarını, tüm menfaatperest ilişkilerini Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığındaki makâmında fütursuzca sergileyen, üç beş oy için yapmadık minder hareketi bırakmayan bir sosyal medya aktörünün karşısına tevâzu ve vakar ile çıkarak başkent Ankara’nın yönetimine tâlip oldunuz...
Görünen odur ki, bu seçimi siz kazanacak ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olacaksınız...
Selefinizin giderken ardında bırakacağı devâsa problemleri de aynı ânda önünüzde bulacaksınız...
Seçim kampanyanız süresince sizin için seçilme şansı olan tüm hukuksuzluklar makâma oturduğunuz ândan itibâren yine sizin için bir mes’uliyete dönüşecek ve yetim hakkı için, kul hakkı için ve adâlet için bunların üzerine gitmek, yargıya taşımak, kursaklarındaki haram lokmaları adâletin tevziine havale etmek vazifesini kuşanacaksınız...
Buna hazır mısınız?
Makâma oturduğunuz ândan itibâren, sâhip olduğunuz tüm siyâsî angajmanlarınızı, kültürel âidiyetlerinizi husûsî hayatınıza hapsederek, hangi dinden, hangi partiden, hangi meşrepten, hangi cemaatten, hangi tarikattan, hangi dernekten, hangi mezhepten olursa olsun, sizin için insanların bir tek sıfatı olmalı, ‘insan’ olmak ve ‘Ankara’da yaşıyor’ olmak...
Buna hazır mısınız?
Makâma oturduğunuz ândan itibâren, hastaya, yoksula, garibe, gurâbaya, fakire, fukaraya, yetime, öksüze, yaşlıya, bakıma muhtaç olana, hiçbir kamera size eşlik etmeksizin yardım elinizi uzatacaksınız, balık bilmezse Hâlik bilecek...
Buna hazır mısınız?
Makâma oturduğunuz ândan itibâren, Ankara’nın havasını, suyunu, taşını, toprağını, ağacını, yeşilini gelecek nesillerin mirası olarak bilecek ve korumak için ne gerekiyorsa onu yapacaksınız...
Buna hazır mısınız?
Makâma oturduğunuz ândan itibâren, çalışma arkadaşlarınızı seçerken sizin için en önemli ve en hayatî kriter ‘liyâkat’ olacak ve ‘işi ehline vereceksiniz’...
Buna hazır mısınız?
Makâma oturduğunuz ândan itibâren, seçim sonuçlarını ve seçim istatistiklerini unutacak ve Ankara’nın ‘size oy veren’ veya ‘size oy vermeyen’ bölgeler veya sandıklar olarak haritasını çıkarmayacak, hizmeti ihtiyaç ve aciliyet önceliğine göre dağıtacaksınız...
Buna hazır mısınız?
Makâma oturduğunuz ândan itibâren, devlet bürokrasisinin katmanlarının sizin yönetim biçiminizle ilgili anlayacakları ilk şey, bürokrasinin liyâkat dışı iltimas taleplerine boyun eğmeyeceği olmalıdır... Devlet bürokrasisinin, parti bürokrasilerinin katmanlarının, iş dünyası bürokrasilerinin katmanlarının, medya bürokrasisi katmanlarının çarpacağı ilk duvar sizin adâletiniz ve sizin dürüstlüğünüz olacak...
Buna hazır mısınız?
Görünen odur ki, siz buna hazırsanız Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı makâmı da sizin için hazır...