Manifesto ya da Aydınlar Ocağı Bildirisi
Türkiye’de konjonktürel kimlikliler lale devrini yaşıyorlar. Günümüzde malum entelektüellerin tavırları, çıkara dayalı endeksli (bağımlı) ilişkiler tarafından tayin edilmektedir. Halbuki vicdanlarını çıkarlarının emrine tahsis edenlere aydın denmez. Aydın, fiyatı olmayan kişiler arasından çıkar. Bu nedenle gerçek aydınlar derisinin (güdü ve dürtülerin) dışında düşünür ve davranır. Bu ülkenin gerçek aydınlarının da var olduğunu Aydınlar Ocağının 34. Büyük Şûrasının sonuç bildirisini okuyunca bir kez daha görmüş olduk. Zira Aydınlar Ocağı’nın bildirisinde, “ben”den çok “biz”, zekadan çok ahlâk; çıkardan çok değer hakim. Aydınlar Ocağının sonuç bildirisi, ülkenin sorunlarını ve çözüm yollarını gösteren bir manifesto kimliğindedir. Bu tespitlerin kamuoyu tarafından bilinmesinde büyük yarar vardır. Bu nedenle çok ciddi tespitler içeren bu bildiriden birkaç pasajı aşağıya aldık:
Durum Tespiti:
“Sosyal yapımız üzerinde çözücü ve ayrıştırıcı, insanlarımızı birbirine ötekileştirici ve soğutucu, bizi milletleşme sürecinden geriye döndürücü, etnik taassubu öne çıkarıcı açılım maceralarının ve yoğun anayasa değişikliği tartışmalarının gündemde olduğu, çok sayıda iş yerinin kapandığı, işsizliğin ve yoksullaşmanın hızla arttığı, cari açığın anormal büyüdüğü, toprak bütünlüğümüzün, üniter yapımızın ve devlet şeklimizin tartışıldığı, terörle mücadelede kararlılığın zedelendiği, terörle bir yerlere varılabildiğinin ortaya çıktığı, kamplaştırmanın arttığı, millî hassasiyetlerimizin bastırılmaya ve yıpratılmaya çalışıldığı, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kaldırıldığı, Anayasamızın ve hukuk düzenimizin çiğnendiği karmaşık bir dönem” de yaşıyoruz.
“Dün Anadolu’dan kovduğumuz işgalci güçlere sanki davetiye çıkarır görünümündeyiz. Mutabakatları geliştirmek ve güçlendirmek yerine; yeni kamplaştırma örnekleri sergilenmektedir. Bizim kültürümüze yabancı olan etnik ayrıştırma ve taassup doğuracak eğilimler demokratikleşme diye yutturulmaktadır. Etnik taassup, ırkçılık ve milletleşmeyi reddetmekle demokrasinin bağdaşmayacağı fark edilmemektedir”.
Birkaç tespit ve teklif!
“Anayasa değişikliğinde, geniş mutabakat aranmalı, ülkenin gerçek ihtiyaçlarına ve millî çıkarlarına göre hareket edilmelidir. Anayasada, eşitlik prensibinden vazgeçilemez, hiç kimseye imtiyaz tanınamaz. Türkiye, tanınmaz hale getirilemez. Partilerin ayrı ayrı değil; ancak devletin anayasası olur”.
“Hukuk devleti ilkesi korunmalı, hukuki işlemlerde hukukun üstünlüğü esas alınmalı ve evrensel hukuk kurallarına uyulmalı, hukuk siyasallaştırılmamalıdır”.
“Komşularımız ve Türk Dünyası ile kültürel, siyasî ve ekonomik ilişkiler arttırılmalıdır. Özerk Türk bölgeleri ve Türk nüfusun bulunduğu ülkelerde soydaşlarımızın insan hakları, evrensel hukuka uygun olarak savunulmalıdır. TİKA ve benzeri kuruluşlar, hizmet yoğunluğunun önceliğini Türk Dünyasına çevirmeli, Türk Dünyası Bilimler Akademisi kurulmalıdır”. Aydınlar Ocağı’nın bu bildirisi milli haysiyet ve hassasiyet sahiplerinin isyan çığlığıdır. Çok ciddi tespitler içeren bu bildiriye yerimiz yettiğince yer verebildik. Bu vesileyle bildirinin altına biz de imza atmış olduk. Bildirinin tamamı Aydınlar Ocağı’nın sitesinde okunabilir.