Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Mamak’tan gelen mektup

Dünden devam ediyorum... Hukukun katledildiği karar açıklamasından sadece bir gün sonra kaleme alınan bu mektupta sevgili dostum, gönüldaşım Mustafa Önsel kendisine verilen haksız 18 yıllık ceza yerine Türk Ordusunun başına örülen çorabı teşhir ediyor.
12 Eylül darbesini dibine kadar yaşamış, 27 Mayıs, 12 Mart olaylarını birinci dereceden araştırmış, gerçek ihtilalcilerle günler boyu ropörtaj yapıp yayınlayarak darbelerin nasıl ve hangi personelle yapıldığını yazmış bir gazeteciyim. Merhum Alparslan Türkeş’in darbelerin perde arkasını aylarca yazı dizisi olarak yayınladım. Askerin yaptığı ihtilal ya da darbelerde denizcilerin faktörü sadece semboliktir. Denizciler sokaklara tank çıkarmadığı gibi, karadan gemilerini falan yürütemez. Onların kıyılarda önlem alması vs. de söz konusu değildir. Uluslararası sularda mensubiyetleriyle gurur duydukları Türk Milletini başarıyla temsil ederler. Bir jandarma kurmay subayı olan ve general olmasına kesin gözüyle bakılan Önsel mektubunda kararı sıcağı sıcağına öylesine güzel özetlemiş ki bizlere yorum yapmak bile düşmüyor:


***


“Tabii ki kendi kuvvetinden değil mi? Öyle mi olmuş? Hayır! Ben demiyorum yüksek mahkeme dedikleri Yargıtay’ın 9. Dairesi diyor.
Cezası onanan muvazzafları inceleyince ortaya çıkan rakamlar şöyle; Deniz Kuvvetlerinden 94, Hava Kuvvetlerinden 18, Jandarma’dan 18 sanığın cezası onandı. Çetin Paşa’nın mensubu bulunduğu Kara Kuvvetlerinden kaç muvazzaf cezası onandı biliyor musunuz? Sadece 1 (bir). Bu size normal geliyorsa benim size diyecek bir şeyim olamaz.
Bunları kuvvetlere göre oranlarsak yaklaşık şöyle bir rakam çıkıyor karşımıza; Deniz Kuvvetleri yüzde 78, Hava Kuvvetleri yüzde 10,5, Jandarma yüzde 10,5, Kara Kuvvetleri ise sadece yüzde 0,8 (yaklaşık yüzde 1). Düşünebiliyor musunuz? Bu rakamlara göre Çetin Paşa’nın kankalarının (!) büyük çoğunluğunu, meğer kara ile fazla işleri olmayan, hiçbiri seminere katılmamış olan denizciler ile onlardan daha az da olsa yine hiçbiri seminere katılmamış Havacı ve Jandarmalar oluşturuyormuş! (jandarmalardan sadece ikisi katılmış. Onlar da takdim vs. yapmamışlar)
Ortada Kara Kuvvetlerinden hemen hemen kimse yok! “Bu normal mi?” Yani bu durumda darbe, karada değil, denizde yapılacak gibi duruyor değil mi?
Buraya kadar size sırf sayısal verilerle, Yargıtay’ın verdiği kararın ne biçim bir karar olduğunu ortaya koymaya çalıştım. Son bir şey daha ifade edeyim ki, tahliye edilenlerle, kararları onananlar arasında hiçbir fark yoktur. Hepsi suçsuzdur. Ama biri tahliye olmuş veya beraat etmiş, diğeri 18 yıl ceza almıştır. (sanki 18 dakika). Delil vs. dedikleri şeyler de aynı. Sadece Güllü Salkaya’yı kıstas alsak, onananların büyük çoğunluğunun durumu onunkiyle aynıdır. O, hazırlandığı iddia edilen çeşitli listelerdeki üst veri yollarında adı var diye yargılandı, yerel mahkemeden ceza aldı ve Yargıtay tarafından tahliye edildi.
Başta ben olmak üzere cezası onananlardan, seminere katılanların haricindekilerin hemen hepsinin durumu Güllü Salkaya ile aynıdır. Onun bırakılması durumunda (ki tamamen doğru bir karar) bizlerin de tahliyesi gerekmektedir. Bakın, burada bu verileri sahteliğine girmiyorum bile. Nerede hakkaniyet, nerede eşitlik, nerede bağımsızlık?
Bu karar, çok tartışılacak olan “demokratikleşme paketinden” hemen sonra açıklandı. Böylece paketteki netameli konuların, kamuoyunda daha fazla tartışılmasının önüne geçilecek şekilde gündem değiştirilmiş oldu. Siz bunun tesadüf olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bir de bu onama ile bizlere ve ailelerimize bayramın zehir edilmesi sağlandı. Bunların bilinçli yapıldığını düşünüyorum.
Bu kararlarla; Türkiye’de adaletin, yüksek yargı tarafından da ölmüş olduğunun tescili yapıldı. Artık bu ülkede istenildiğinde herkes içeri alınabilir, hayatı karartılabilir. Bu vicdansız, hukuk dışı kararı tanımadığımı ve protesto ettiğimi ifade ederek; tarih, asrın iftirası balyoz davasında yargılananların masum olduğunu, Türk milletine kurulan yıkım planlarının, iç ve dış komplocular tarafından pervasızca uygulandığını yazacaktır.
Merak ediyorum, bizi karanlıklara gömen ve üzerimize beton döken bu zalim, komplocu, hain çete mensupları bizim çocuklarımız ağlarken, vicdanları rahat olarak bayramı kutlayabilecekler mi? Çocuklarını gönül rahatlığı ile sevebilecekler mi? Ya bir zamanki anlı şanlı komutanlarımız?
Hepsini Allaha havale ediyorum... İyi bayramlar diliyorum... ” Vatan sağolsun “
Mamak Askeri Cezaevi, 10 Ekim 2013
Mustafa Önsel

Yazarın Diğer Yazıları