“MALUM ŞEY”
Korku İmparatorluğu ve
Sarayın Havacılıktaki Adı;
“MALUM ŞEY”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile Pazar günkü Kayseri-Nevşehir seyahatimizin gidiş yolunda uçak söyleşimizi sizlere aktarmıştık. Araya, AKP’nin acil eylem planına aldığı Jandarma operasyonunda yeni sıcak gelişmeler girince dönüş yolunda Kılıçdaroğlu ile yaptığımız sohbetten notlar ve izlenimler bugüne kaldı. Recep Erdoğan, 10 Ağustos’tan sonra üzerinde taşıdığı yeni sıfata rağmen, ettiği anayasal yemine de muhalefet ederek seçim meydanlarına indi. Muhalefet liderlerine en sert şekilde veryansın ediyor. Siyasetin seçim gündeminde partisi adına Ahmet Davutoğlu’nun değil, Recep Erdoğan’ın söyledikleri konuşuluyor. Davutoğlu’na “Başbakancılık” oynamayı yasak eden Erdoğan “Genel Başkancılık” da oynatmıyor. Kılıçdaroğlu ile sohbetlerimizde kendisinin ve partisinin seçim stratejisini Erdoğan’ın üzerine değil de kendi seçim beyannamesi, sonra AKP tahribatları, daha sonra da Ahmet Davutoğlu üzerine kurduğunu gözlemledim. Recep Erdoğan ile polemiğe girme taraftarı değil. Ama gel gör ki, gündem denen şey var ya!.. Kemal Kılıçdaroğlu, dönüş yolunda elinde Kur’an ile seçim meydanlarına çıkan Erdoğan için Kenan Evren benzetmesi yapmıştı.Verdiğimiz ara yüzünden elimizde patlayan haberin ayrıntısına girmeyeceğim. Tartışma meydanlarda devam ediyor. Recep Erdoğan’ın anayasayı tamamen rafa kaldırarak uygulamalarından, yarattığı Baas rejimi benzeri korku imparatorluğundan her kesim fazlasıyla nasibini alıyor. Bunlardan oldukça tehlikeli sayabileceğim, hatta insan hayatına da mal olabilecek bir örneği Nevşehir’den Ankara’ya dönerken uçakta yaşadık. Pazar öğleden sonra Ankara Etimesgut’taki Türk Kuşu’na ait pistten havalanırken hava şartları ağırdı. Kayseri’ye inene kadar yol boyu özel jet epey çalkalandı. Kayseri’de aşırı sağanak yağmur yedik. Nevşehir’den de dönerken hava koşullarında pek değişiklik yoktu. Pilotların da nazik şekilde bilgilendirmelerinden, çalkantılı bir dönüş uçuşu olacağı belliydi. Neyse ki yoğun bulutların arasında kayık gibi sallanarak yaptığımız yolculukta Kılıçdaroğlu’nun sohbet ve esprileri ile hoşça zaman geçirerek Etimesgut’a indik. Her özel uçuşta yaptığımız gibi deneyimli pilotlarımıza teşekkür ettiğimizde -siz buna gazetecilik iç güdüsü diyin- uçuş ve hava koşulları hakkında birkaç soru sorduk. Pilotlardan öğrendik ki, Etimesgut’a inmek için Aksaray’ın üzerinden geçişimize(alçalmaya) izin verilmemiş. Kaçaksaray’ın üzerinde Recep Erdoğan’ın isteği üzerine konulan 5 bin 500 feetlik yasak alanı zaten biliyorduk. Onu hatırlattık. Pilotlardan şu bilgiyi aldık; “Hava şartları ağır olduğu için hem görüş mesafesi hem de sizleri daha rahat indirebilmek için kuleden 5 bin 500 feetin altına inmek için izin istedik. Kule reddetti. Sebebini sorduk ‘malum sebep’ dedi. ‘Malum sebep’ ne izah eder misiniz dediğimiz de bu sefer de “malum şey” dendi. Sarayın üzerine yaklaşmıştık anladık. Uçakta Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun olduğunu biliyorlardı. Ne kadar ısrar ettiysek de alçalma için (5 bin 500 feetin altı) izin alamadık. Değişik güzergâh istedik. Bunalan kule görevlisi Etimesgut kuleye yönlendirdi. Öyle iniş yapabildik. “Bu haberin yaratabileceği sıkıntıları çok iyi biliyorum. Çok düşündük ama insan hayatı söz konusu olunca haberi hem kamu yararı hem de gazetecilik etiği açısından yazmayı uygun bulduk. Havacılık tarihinde yaşanan onca acıların bazı katı kuralları nasıl esnetebildiğini rutin haber takip eden vatandaşlar bile bilir. Ama Türkiye’de söz konusu korku imparatorluğu olunca ne karada ne de havada kimse bir şey yapamaz hale geldi. Uçağın ve içindeki insanların tehlikeye girmesinden değil de Erdoğan’ın gazabına uğrayıp işinden olmaktan korkuluyor!..
* * *
CHP liderine aynı güne rastlayan MHP seçim beyannamesini ve ekonomik vaatlerini sorunca “güzel, iyi” yanıtını aldık. Belki de bizlerin aktardıklarından dolayı fazla yoruma girmedi Kılıçdaroğlu ama benim seçim kampanyası boyunca dikkatimi çeken, CHP ile MHP arasındaki ılımlı hava. Yol boyunca ısrarlı koalisyon sorularımıza Kılıçdaroğlu “tek başına iktidar” diyeyanıt verdi. Burası sadece ve sadece benim yorumum; tüm aritmetik hesapları reddederek 7 Haziran sonrasında CHP-MHP koalisyonunu olası görüyorum. Geçmişteki vatandaş tokatlarına iyi bakın; kimsenin hiç aklına gelmediği dönemlerde ne kudretli partiler ve liderler şok bir şekilde sandığa gömüldü. Ne “olmaz” denilenler oldu. Gelelim diğer notlara; Kemal Kılıçdaroğlu, kendisi ile televizyonda karşı karşıya gelmekten kaçan Ahmet Davutoğlu’na 3 adet seçim beyannamesi gönderilmesi, “düşüncelerini daha iyi anlayabilmesi” için Genel Sekreter Gürsel Tekin’e talimat verdi. Kılıçdaroğlu’nun bir talimat da Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’a verdiğini öğrendik. İddialarını hatırlatmamız üzerine “Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i muhatap almayacaklarını” belirterek Kemal Kılıçdaroğlu, “10 paralık tazminat davası açacağız” dedi. “Yani 10 lira mı yoksa 10 kuruş mu” diye anlamaya çalıştık, “Hayır dilekçeye 10 para diye” yazacağız diyerek gülümsedi. Kılıçdaroğlu’na yönelttiğimiz sorulardan biri de 4 yıllığına iktidarı istemesi ile ilgiliydi. “Bürokraside, yargıda, TSK’da meydana gelen ağır tahribatı onarmak için 4 yıl yeter mi” diye sorduk “4 senede düzeltirim” dedi.
Seçimler için kiralanan özel uçakta dikkatimizi çeken bir de kehribar tespih vardı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun oturduğu koltuğun hemen yanına asılmıştı. Ankara Milletvekili Sinan Aygün bırakmış, seçim bitince iade edilecekmiş. CHP lideri, “Uçakta ara sıra çekiyorum” dedi.