Maliyeti en ucuz ''iyilik'' af
Dün, güne ve haftaya, Muş''ta, kendilerine "eğitim ve öğretim vermek üzere" faaliyete geçirilmiş ilkokulda, bir (1) temizlik görevlisi bile bulunmadığı için -mecaz yahut mübalağa değil kelimenin tam manasıyla- "bok" içine terk edildiklerini iddia eden el kadar çocukların yardım talepleriyle başlamamış olsaydık, seçime kadar zaten ve defalarca farklı sürümlerini okuyacağınız "6''lı Masa" yazılarından birini yazardım bugün de büyük ihtimalle…
Hani, "ikinci tur" başladı…
Hani, parti yöneticilerinin, liderlerinin ilan/vaat ettikleriyle kakofoni oluşturan çıkışlarına "fren ayarı" yapıldı…
Hani, tam da "acaba mı" denmeye başlanmışken "ortak aday" çıkarmak konusunda yeniden ortaklaşıldı ya…
Bu gündem uyarınca.
*
Dün, güne ve haftaya "bakanlık müfettişi" gibi koca koca unvanlara, "mühendislik" gibi üzerinde "zeka" ve asgari "liyakat" konusunda bir genel peşin kabulün bulunduğu diplomalara sahip "yüksek bürokrat" sınıfı kişilerinin, sırf, eğlenmeye gittikleri mekanda, "sahnedeki müzisyen söylemesini istedikleri şarkıyı bilmiyor diye" cinayet işleyebildikleri ve bu şuursuzluğun, gözü dönmüşlüğün, bir kesimde giderek yaygınlaşan "her şeyi yapmaya hakkı olduğu" kanaatinin, bitmez "biat" beklentisinin ve elbette caniliğin sonucunda iki küçük kız çocuğunun babasız kaldığı, bütün bir ömürlerini "yarım", "eksik", "hasret", "yutkunarak", "iyileşmesi mümkün olmayan" yara bereler içinde yaşamak durumunda bırakıldığı haberiyle başlamasaydık, "Cumhurbaşkanı adayı" mevzuuna ışıldak tutmaya gayretle geçirebilirdim bir günü daha…
*
Gelin görün ki…
Küüüüüüt!
Bunlar ve daha pek çok pervasızlık, umarsızlık, bencillik, yok sayma, ciddiyetsizlik, beceriksizlik neticesinde oluşan derin adaletsizlik örneği karşısında, tepki göstermekten, isyan etmekten, veryansından "dört başı mamur" analiz yapacak "kafa"ya erişemeyen günlük yazarlar olduğumuzu gösteren o kalın duvara tosladım!
*
Böyle bir ülkenin, "100. yıl" vizyonuna dair, şu ana kadar ortaya konulmuş en somut, en ele avuca gelir verisi "af";
Düşünebiliyor musunuz?
*
İktidar ittifakının, iktidarın sahibi olan tarafı "söz konusu değil" dedi ama biliyorsunuz işte; macunun tüpten çıkması hikâyesi…
Üstelik sadece iktidarı değil muhalefeti de yörüngesine alacak kaçınılmazlıkta!
Siyasiler için, "oluşturulmuş bir beklenti"nin önüne set çekmeye kalkışmanın bedeli ağır oluyor zira!
*
"Af çıkar mı" sorusu daha sorulduğu an itibarıyla hükmünü yitirdi; şimdi herkes "kesin çıkar da acaba kim kimi affeder, kim kimi affetmez, kapsamı ne olur" onun hesabında!
Misal, iktidar partisinin "Devletin, şahıslara karşı işlenen suçları affedemeyeceği ancak kendisine karşı işlenen suçları affedebileceği" şeklinde, defaatle ortaya koyduğu bir sabit görüş var.
Ve fakat, "af" meselesini gündeme getiren ortağı için "devlete karşı işlenen" suçların büyük bölümünün affı "teklif dahi edilemez" nitelikte.
İktidarın, "ancak bunlar affedilebilir" dediği "devlete karşı işlenen suçlar", "Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak", "Düşmanla iş birliği yapmak", "Devlete karşı savaşa tahrik", "Askerî tesisleri tahrip", "Düşman devlete maddi ve mali yardım", "Anayasayı ihlal", "Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyan", "Silahlı örgüt kurma, yönetme veya örgüte üye olma" olduğuna göre; "Cumhuriyet''in 100. Yılında", Cumhuriyetin "ne yüce gönüllü" olduğunu ispat uğruna "teröristler", "darbeciler", "casuslar"ı filan mı basacak iktidar bağrına!
Hem de, basit ve haklı bir "Montrö" uyarısını bile "darbecilik" emaresi sayıp da darbeyle uzaktan yakından alakası olmayan emekli amiralleri türlü ithamlara mahkemelerde süründürürken…
Hem de, muhalefetin "beraat etmiş KHK''lı niye özlük haklarına kavuşamıyor" sorgulamasını bile "FETÖ''yle iş birliği" diye algılatmaya çalışırken…
Hem de, CHP''nin "helalleşme"sini "ihanet"e varan yaftalarla karalarken…
Gitti mi elde avuçta kalan ne kadar "seçim malzemesi" varsa hepsi bir anda!!!
*
Öte yandan…
Türkiye''de "terörist" olarak hapsedilenlerden kaçının gerçekte "terörist", "darbeci" diye hapsedilenlerden kaçının gerçekte "darbeci", "demokrasi kahramanı" kılığında elini kolunu sallayarak dolaşanların da kaçının gerçekten de "devlete karşı suç işlememiş olduğu" konusunda, "yargıya güven" pek de gurur duyulacak noktada değilken…
Velhasıl, at izi it izine karıştığından, hangi başlık altında, nasıl bir "genel" çuvalı oluşturursanız oluşturun, ortada, içindekileri "genelleyerek" karar alabileceğiniz ve bu kararla da "kamu vicdanını yaralamayacağınız" bir "doğru tartan kantar" kalmamışken…
*
Hadi diyelim daha "affedilebilir" varsaydığınız bir liste oluşturdunuz "devlet" namına;
Zimmettir, rüşvettir, görevi kötüye kullanmadır, kara para aklamadır…
*
Eğer "af" düşüncesinin temel gerekçesi, varsayıldığı gibi "cezaevlerinde oluşan yığılma" ise; Türkiye''de rahatlatılmayı bekleyen en ivedilikli yığılma cezaevlerindeki mi?
"Açlar" diye de bir dev yığılma alanı var mesela!
"Yoksullar" diye…
"Garibanlar" diye…
"İşsizler" diye…
"Atanamayanlar" diye…
"EYT"liler diye…
Niye buralardaki yığılma değil de cezaevlerindeki?
"Oy" için ise bu saydığım "yığılma" alanlardaki oy potansiyeli çok daha yüksek…
Ama mevzu aslında "maliyet" değil mi?
Açı doyurmak maliyetli…
İşsize istihdam sağlamak, "EYT"liye "hakkı olan maaşı" bağlamak, pislik içindeki okullara görevli atamak, temizlik malzemesi almak; hepsi için elini cebine atmak gerekli…
Cep delik cepken delik…
Topluma maliyeti her seferinde hayli yüksek olsa da, iktidar açısından, üzerine para vermeden yapılabilecek en "ucuz" iyilik(!) "af" olarak görüldüğü için olabilir mi bu "yığılma" hassasiyeti!
*
Yoksa…
Biraz da, "Yapanın yanına kâr kalması"nın, "suç işleme özgürlüğü"nün yükleri altında ezilen bir ülkeyi, ne demekse artık "barıştıracak(!)" son şey "af" olabilir; bu ahval ve şeraitte!
Bu ülkenin "suçlular" için değil "mağdur masumlar" için adalete ihtiyacı var; ÖNCE.