Maliye kazı bağırtarak yoluyor (13 Ocak 2011)
Kimse isteyerek, severek vergi vermez. Bunun içindir ki, devlete aktarılan kaynaklar için “Cebri tasarruf” sözü kullanılır. Vergi almasını bilen devlet, vergi mükellefinde vergi bilincinin gelişmesini sağlamalıdır. Mükellefin verdiği verginin yine kendisine hizmet olarak, refah olarak döneceği bilinci içinde olmalıdır.
Vergilemede herkesin bildiği bir laf var...
“Kazı bağırtmadan yolacaksın.” Bu söz aynı zamanda vergi psikolojisinin önemini gösteriyor.
Anayasamıza göre vatandaşın vergi ödevi var... Buna karşılık devletin de kamu hizmeti yapmak ödevi var... Falan vergi, falan hizmetin karşılığı değildir... Harçlar ise bir hizmet karşılığıdır... Ancak genel anlamda toplum vergi verir... Devlet de topladığı vergi ile hizmet yapar...
Ödenen vergi ve alınan hizmet
Kazı bağırtmadan yolmanın ilk şartı, yukarıda söylediğim gibi vatandaşta vergi bilinci oluşturmaktır. Vergi bilinci de vergi mükellefinin kamu hizmetlerinin kendisi için vazgeçilmez olduğu gerçeğini iyi bilmesi ve yapılan hizmetin doğru yapıldığına inanması ile mümkün olur. Ödenen vergi ile yararlanılan hizmet arasında bir orantı veya bir bağlantı yoktur. Aynı şekilde herkes kamu hizmetinden aynı oranda faydalanamaz... Hiç vergi ödemeyen de vergi ödeyen de aynı oranda faydalanabilir... Genelde herkes tüketim vergileri gibi dolaylı vergileri öder. Bazılarına devlet ödedikleri verginin üstünde maddi destek sağlar.
Eğitim ve sağlık aksıyor
Mesele devletin bugün kamu hizmetlerini aksatmadan ve doğru yapmasıdır... Gerekçesi ne olursa olsun, devlet altyapı yapamıyor... Eğitim ve sağlık hizmetini aksıyor. Vatandaş hastane kapılarında saat beşlerde kuyruğa giriyor... Yahut herhangi bir cerrahi müdahale için altı ay sonrasına gün veriliyor. Bilgi çağında öğretmensiz okul veya okulsuz köy bulunuyorsa... Elbette vergi mükellefinin kafası karışacaktır.
Tekrar edersek, vergi bir yüktür... Kimse güle oynaya vergi vermez... Bu yüzden vatandaşa verdiği vergiye karşılık kamu hizmetlerinin yapıldığını iyi anlatmak veya göstermek gerekir... Tersine verdiği vergi ile hizmet yapılmıyorsa vergi mükellefi vergiye karşı tepki duyacaktır... Vergiye karşı direnç gösterecektir.
Yolsuzluğun ceremesi
Öte yandan, bugün hizmet aksıyorsa, bunun en önemli nedeni bütçedeki faiz yüküdür.
Bu borçlarla zamanında kamu hizmeti yapılmış olabilir... Ancak vergi mükellefinin bu noktada iki itirazı olacaktır:
1) Geçmişte borçla finanse edilen kamu hizmeti, bana ne kadar yansıdı? Devlet bire yaptıracağı işi üçe yaptırdıysa ve bu nedenle borçlandıysa, yani yolsuzluk varsa, bunun ceremesini ben neden çekeyim, diyecektir.
Yüce Divan’da yargılama
Mamafih devlet ihaleleri ile ilgili her gün bir iddia ortaya atılıyor... Geçmiş dönemlere ait Yüce Divan’da yargılama gündeme geliyor... Hatta AB ilerleme raporlarında kamuda yolsuzluğun önlenmesi gerektiğini sık sık telaffuz ediyorlar. Kamuda yolsuzluk, vergide de yolsuzluğu ve kayıt dışılığı zorlayan önemli bir faktör olmuştur.
2) Vergi mükellefi “Ben ayağımı yorganıma göre uzatıyorum... Devlet de aynısını yapsaydı... Eğer devleti yönetenler, bunu yapmamış ve ödenen vergilerden siyasi arpalıklar oluşturmuşsa ve hiç kimse de bunun hesabını vermiyorsa, başka bir ifade ile ’yapanın yanına kâr kalıyorsa’o zaman yeni ödeyeceğim vergiler de aynı şekilde kullanılacaktır” diye düşünür.
3) Vergilerin üçte ikisi, KDV, ÖTV gibi zenginin de fakirin de aynı oranda verdiği vergilerden oluşuyor. Bu, vergi verenlerin vicdanını rahatsız ediyor. Vergi kaçağı artıyor.
Çalışanların vergi yükü de yüksek... Yüzde 35’lerin üstünde olan istihdam yükü, kaçağı artırıyor.
Vergi almasını bilmeyen Hükümetler bunun içindir ki sık sık vergi affı yolunu seçiyorlar.