Maliki’nin büyük yanılgısı
Enerji Bakanı’nın uçağını havada gerisin geriye döndürmesinin ardından, haklılığını “Eğer ben Bağdat’ta Öcalan’ı ağırlasaydım ne hissederdiniz?” şeklindeki empati çağrısıyla ispata çalışmasından anladım; Irak Başbakanı Maliki’nin Türkiye hakkında en ufak bir fikri yok!
“Irak’ın içişlerine karışmasından” yakındığı Türkiye’nin “içişleri”nin nasıl işlediğine dair zerrece bilgisi yok!
Daha acıklısı, Maliki “komşu”sunun “dışişleri”ndeki “iyi ilişki”, “işbirliği”, “ittifak”, “kankalık” kriterlerine de vakıf değil; hem de hiç!
Irak’ta üç kere “idam” cezasına çarptırılan, Irak yasalarına göre “terörist” statüsünde bulunan Tarık Haşimi’nin Türkiye’de ağırlanmasının ne vahim, ne fena, ne kabul edilemez, ne beter, ne garabet, ne ucube bir durum olduğunu izah için “Öcalan” üzerinden kıyasa kalkışıyor... Sanıyor ki Öcalan Irak’ta “ağırlanıyor” olsa kendisinin Haşimi’nin Türkiye’de “ağırlanmasına” duyduğu öfke oranında kızar, köpürür, havada karada ambargo uygular bizim iktidarımız da!
Güleyim bari!
Ülkedeki “alçak”lardan, “cibilliyetsiz” lerden, “şerefsiz”lerden, “edepsiz”lerden, “ahlaksız”lardan yani muhalefet liderlerinden(!) birini öne sürsen neyse de, Öcalan anlı şanlı “Sayın” yahu; koooskoca “muhatap”!
“Muhataplarını” muhatap aldığın için ne hissedecek sanıyorsun emsallerin?
Gurur!
Senu “onur konuğu” yapar, “gurur” duyarlar... Bir kırmızı halı sererler ki ayaklarının altına; Ankara’dan Bağdat’a yol olur!
Barzani’ye bak; kanlı canlı örneği!
Yaptığı aynı şey değil mi; yıllardır Kandil’de Karayılan’ı ağırlıyor o da!
Ama bizim buralarda “Kak Mesut” hâlâ!
Hangi çılgın zincir vuracakmış uçağına? Mümkün mü böyle bir şey ya; hâşâ!
Sonra ABD var mesela; yıllarca “koruyucu aile” lik yaptı PKK’ya; “Türkiye Amerikan Başkanı’nı taşıyan uçağın Ankara’ya inişine izin vermedi” gibi bir habere rastladın mı hayatında!
Pek severiz biz sırtımızı sıvazlarken hançerleyeni!
Bu nedenle “stratejik müttefik”imiz kendileri!
“Başbakana selam durmamak” tan tutuklu terörle mücadele kahramanı Engin Alan deseydin “empati” çağrın yerini bulurdu; bir “celallenme” vesilesi olurdu da sen tutmuş “Öcalan” diyorsun.
Yılmaz Özdil’in kulakları çınlasın “terorişko”yu ağırladın diye kim, niye kızsın ki sana?
Kendileri de aynısını yapıyorlar zaten İmralı’da!
Bu da mı gaf
Mehmet Ali Birand, Kanal D Ana Haber Bülteni’nde Sakarya’da direksiyon başında uyuklarken görüntülenen 19 yaşındaki taksi şoförü ile ilgili haberi yayınladıktan sonra aynen şöyle dedi:
“Adam tam bir canavar. Bunun yürümesine bile izin vermemek gerekiyor. Bakalım Sakaryalılar ne yapacaklar? Eminim hesabını keserler...”
Ne bu şimdi “Teksas demokrasisi” mi!
Ne yapsın mesela Sakaryalılar, “trafik canavarı” nı gördükleri yerde “yürüyemez hale mi getirsinler”? Adamın biri bu “çağrı”yı ciddiye alacak olsa ne diyecek Birand, “ben gaf yapmıştım ama izleyici göbeğini kaşırken fark etmemiş” mi?
“Gaf”mış!
Ağzından çıkanı kulağın duymuyorsa bu işi yapma... Düpedüz “suça teşvik”, “azmettiricilik” ...
Kocadan vekil kurtarma tiyatrosu
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin bir kahramanlık destanı yazmış gibi anlatıyor:
- Anında müdahale ettik...
- Vali bey devreye girdi...
- Hemen koruma verdik...
- Yanındayız...
- Bu süreci beraber yöneteceğiz...
Sayın Şahin,
Ağrı’da AKP milletvekilini “devletin her türlü imkanını seferber ederek” kocasından kurtarırken gösterdiğiniz üstün başarıyı, dün katledilen Gülşah öğretmeni korurken de gösterebildiniz mi?
İki dakikalık bir “google” aramasıyla “Gülşah” yerine yüzlerce, binlerce başka isim koyabilirsiniz; yüzlerce, binlerce benzer soru üretebiliriz. Bu sorulara büyük bir iç huzuruyla “evet” diyemediğiniz sürece AKP’li Fatma Salman’ın “sağ salim boşatılmış(!)” olmasının kıymeti nedir ki!
Bu ülkede;
2009 yılında 108 kadın,
2010 yılında 106 kadın,
2011 yılında 99 kadın,
2012 yılında son olay hariç 56 kadın “şiddet”ten (çoğunluğu koca dayağı, saldırısı) can verdi.
Acaba bunların kaçında “süreç” Fatma Salman olayındaki gibi işletildi?
Mesela kaçında “anında müdahale” için “Vali Bey”ler devreye girdi? Vali Bey’i geçtim, “devlet”in herhangi bir birimi hangi aşamada dahil olabildi; cinayetin arifesinde olabilir mi?
Kaçında bu kadınlara “derhal koruma” tahsis edilebildi? Ve kaçında bu “koruma” işe yaradı?
Kaçında bu kadınlar aylarca adliyelerde süründürülmek yerine, duruşma verilen tarihten öne çekilerek kurulan jet mahkeme ile özgürlüğüne ve güvenliğine kavuşturuldu?
“Cinnet”, “manyak”, “hasta”, “sapık” potansiyeli bu kadar yüksek bir dönemde “bu kadınlar sizin yüzünüzden öldü” demiyorum elbette... Ama dramatik tabloyu göre göre de, milletvekilinizi kocasından nasıl kurtardığınızı anlatmak ayıp olmuyor mu?
Sonra nedir o teşhir öyle!
Fatma Salman’ı Bakanlık politikalarının propaganda modeline dönüştürmek insani mi?