Magazin şart!..
Ve medya Saadettin Tantan’ı keşfetti! Yıllardır -hani olur ya çalar saat işlevi görür de üç, beş kaç kişinin uyanmasına vesile olursa kârdır diye- kulaklarının dibinde bas bas “Bakın bütün bu adımlar boşuna değil, bu yol Büyük Kürdistan’a çıkar” diye anlattığı halde,
Basının gerçekten de “dördüncü kuvvet” etkisine sahip olduğu olağan demokrasilerde, “bomba-atlatma-özel haber” değeriyle her “normal” gazeteci için “kaçırılmaz” olan “yolsuzluk” ları işaret ettiği halde,
Olağan hukuk devletlerinde iktidardakiler dahil bir çok kişiyi yerinden edecek çaptaki “terör ve siyaset ağalarının rant ilişkisi” ni ifşa ettiği halde,
Sık sık, “Hazmetmeye ayarlı” olmayan, normal, insani, hukuki, vicdani, siyasi, sosyal, kültürel refleksleri törpülenmemiş her ülkede yeri yerinden oynatacak açıklamalar yaptığı halde;
Yandaş medya tarafından -anlattıkları işlerine gelmediğinden-,
Merkez medya tarafından da -bir zamanlar tekerlerine çomak sokmuş olduğundan- görmezden, duymazdan gelinen Saadettin Tantan, a-aa dün bir de ne görelim yeniden “manşet”ten giriş yapmış ülke gündemine!
Hayırdır inşallah?!
Tantan’ı bir anda “yok sayılamayacak, görmezden gelinemeyecek” hale getirdiğine; üzerindeki “ambargo” nun kalkmasına neden olduğuna göre; ya dünya tersine döndü, ya AKP’ye biat etti; bağlılığını bildirdi ya da bunun gibi “kıyamet alameti” sayılabilecek cinsten başka bir olaya karıştı adı.
Pür merak okuduk;
Şok... Şok... Şok... Nükhet Duru sahne aldığı gece kulübünde şarkı arasında seyircilerle sohbet ederken, 12 Eylül 1980 döneminde şarkı sözlerinden dolayı gözaltına alındığını, sorgusunu Saadettin Tantan’ın yaptığını ve kendisine “komünist misin” diye sorduğunu, cevaben “Nasıl münasip görürseniz” deyince de, Tantan’ın “Götürün, bırakın bunu aldığınız yere” diyerek kendisini saldığını anlattı sayın seyirciler!
Vay be!
Sen yıllarca Yurt Partisi Genel Başkanı olarak “ülkenin vahim hali” ni anlat dur, İçişleri eski Bakanı olarak “nasıl bir felakete sürüklendiğimiz” konusunda ikaz et, et, et bir tane gazete, şifa niyetine tek sütuna beş santim haberine yer vermesin; sonra şarkıcının biri sahnede şarkı arasında “muhabbet olsun diye” adını anınca çoğu gazete renkli sayfalarında kocaman başlıklarla buyur etsin!
Nükhet Duru’ya komünist misin diye soran adam!
Bir nevi “dünyayı kurtaran adam” değerinde demek ki “yeni medya düzeninde”!
Bu da “Medya bizi görmüyor, 1 milyon kişiyle miting yapıyoruz, alanlara sığmıyoruz yine de gazeteler haberimizi vermiyor” diye yakınan muhalefete ders olsun işte...
Öyle mektup yazarak, davetiye yollayarak, “hani bana hani bana” diye ağlayarak olmaz.
Görünür mü olmak istiyorsunuz?
Eh hadi o zaman gecelere akmaya!
Hadi, hadi oturmak yok; eller havaya!
Artık Nükhet Duru mu olur, Emel Sayın mı olur, Ajda Pekkan mı, Gülben Ergen mi, Hülya Avşar mı orasını bilmem; hangisinin adı en azından bir sürmanşet garantiliyorsa, şu ara hangisi popülerse, hangisi peşinde en az 10 kamera ile dolaşıyorsa, TBMM Başkanlığı’na soru önergesi yağdırana kadar gidin onun bir konser sırasında, bir röportajda, bir TV programında adınızı anmasını sağlayın ki şu fani siyasi ömrünüzde; birinci sayfa görsün sizin yüzünüz de!