Maalesef durum budur...
Barış üreci adı atında sürdürülen politikaların ülkeyi nasıl bir felâkete sürükleyeceğini görmek için üniversitelere bakmak yeterli.
Ateş ile barutun yani gençlik ve terörün yan yana yoğun olarak yaşandığı yer üniversiteler.
AKP iktidarının üzerine titrediği, zevâl gelmemesi için millî olan her şeyi fedâ ederek sürdürdüğü ‘barış süreci’, PKK için üniversitelerde ‘tahkimat süreci’ne dönüştü.
Güneydoğu’da şehirlerde, ilçelerde e her yerde yüzlerinde poşuları, ellerinde Kaleşnikoflarıyla fink atan PKK’lılara müdahale edilmiyor.
Dağlarda öldürülen PKK’lıların cesetlerini şehirlerde açtıkları ve adına şehitlik dedikleri çukurlara gömen PKK’lılara müdahale edilmiyor.
TBMM’de milletvekili statüsüyle bulunan PKK’nın politik müfrezeleri olan HDP vekilleri her fırsatta devleti tehdit ediyor, müdahale edilmiyor.
Yandaş medyanın köşe yazarları, havuz medyasının ekran yorumcuları, üniversitelerde isminin önünde bir takım akademik unvanlar taşıyan ve ihânetlere entelektüel yataklık yapan sözde aydınlar, Kandil postacıları, otuz binden fazla insanımızın ölümüne sebep olan bir cinayet şebekesine ve onun bebek katil liderine güzellemeler yapıyor, müdahale edilmiyor.
PKK’nın, Kandil’in, KCK’nın ve onları kırk yıldır kucağında besleyip büyüten Batı’nın Türkiye’yi bölme planları için zemin dekupajı yapan ve onların önündeki tüm engelleri temizleme vazifesi gören AKP iktidarı, aynı süreçte üniversitelerin de PKK’nın üssü olması için ne gerekiyorsa onu yaptı.
Ege Üniversitesi’ndeki fakülte koridorlarıyla Lice’deki sokaklar arasındaki fark kaldırıldı ve üniversite kampüsleri Kandil’e kadro yetiştiren staj merkezleri hâline getirildi.
Dumlupınar Üniversitesi’nde katledilen Hasan Şimşek’ten sonra Ege Üniversitesi’nde Fırat Çakıroğlu PKK’lı katiller tarafından şehid edildi.
Marmara Üniversitesi yıllardır büyük ve acı olaylara gebe... Ülkücü öğrencilerin fotoğrafları okulun duvarlarına asılıyor ve hedef tahtasına oturtuluyor...
Ateş ile barutun yani gençlik ve terörün yan yana yoğun olarak yaşandığı yer olan üniversitelerde akacak kanın sorumlusu AKP iktidarının, güvenlik politikalarını rafa kaldırarak terörle ve teröristlerle memleketin istikbâli ve devletin hükümranlığı üzerine pazarlık yapabilecek kadar acze ve zaafa düşmesidir.
Zaaf yalnızca iktidarın değil, maalesef aynı zamanda üniversitelerdeki PKK terörünün birinci derecede hedefi olan MHP’nindir de aynı zamanda...
PKK’nın şehit ettiği Ülkü Ocakları’nın Ege Üniversitesi yöneticisi Fırat Çakıroğlu’nun cenâzesine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, milletvekillerinin tamamının ve üst düzey tüm yöneticilerinin, İzmir ve civar illerdeki MHP kadrolarının tam kadro katılmamasını izah edecek bir tek siyâsî düstur yoktur ve zaten Fırat’ın mübârek cenâzesi siyâsetin değil ülkücü vefânın ve ülkücü hakşinaslığın vazifesidir. Bu vazifenin ifâ edilmekten imtinâ edilmesi ne gerekçeyle olursa olsun aymazlıktır.
Önümüzdeki seçimlerde siyasî tabloyu değiştirebilecek tek parti MHP’dir. Oysa MHP, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bâriz bir şekilde yaşandığı gibi, kendi dinamiklerini bile harekete geçirmekten âciz siyâsî duruşuyla, bu tablonun devamını sağlayan bir politik aktör hâline dönüşmektedir.
Kendi evlâdının cenâzesine gitmeyen bir baba hakkındaki hüküm ve kanaat ne ise MHP’nin hakkındaki hüküm ve kanaat aynıdır.
Ülke adına, devlet adına, MHP adına, Ülkücü Hareket adına keşke böyle olmasa, ama maalesef durum budur... Üzücü ama durum budur... Acı ama gerçek budur...