M. Ali Altındağ örneği ve tank ihalesi gerçeği!
Emir komuta ve hukuk dışı hareketlerle vatandaşının canını yakan unsurlar ve ferdî davranışlarla kurumu zarara uğratanlar karşısındaki hak arayışlarını ordu düşmanı davranışlar olarak görmek ve göstermek o kuruma yapılan bir haksızlıktır.
Mağdur kendisine ve kuruma karşı o haksızlığı kim yaptı ise onun peşinde iken, o kişiyi kurum düşmanı gibi göstermek, iddia edilen hukuksuzluğu kurumun bilerek ve isteyerek kendisi yapmış gibi bir algılamaya sebep olmaktadır, çünkü..
Ne demek istediğimizi örneklerle anlatalım.
Ve soralım meselâ, “İşadamı Mehmet Ali Altındağ’ın başına gelenler ve İsrail’e verilen tank yenileme ihalesi halının altına süpürüldüğünde mi yoksa peşine düşülüp her şey günışığına çıkartıldığında mı ordu zarar görür?”
Altındağ, Diyarbakırlı bir müteahhittir. Günlük gazetesi ve televizyonu vardır. Ve Altındağ, PKK’nın ölüm listesinin ilk sıralarındadır. Nitekim 21 Haziran 1996 akşamı saat 23 civarı Altındağ Dinlenme Tesisleri PKK militanlarınca basılır. O gün Altındağ ve eşinin orada olduğu tahmin edilmektedir ve hedef kendileridir. Tesadüf bu ya, Altındağ ve eşi o akşam orada yoktur, amma, terörist kurşunları aralarında hamile bir kadın ve çocukların da bulunduğu sekiz kişiyi katleder. Tesislerin 200 metre uzağında nöbet bekleyen Jandarma zıhlı aracı, gelen bir emirle, teröristlerin peşine düşmez. Terör mahallinde bulunan Altındağ’ın televizyonu canlı yayında hadiseyi dakikalarca Diyarbakır ve Türkiye’ye duyurur, ilgilenen olmaz.
İşin içinde çok işlerin olduğu sonradan ortaya çıkar.
(Altındağ’ın daveti üzerine ben olay yerine iki defa gittim)
Devlet kendisine güvendiği için MİT binalarından kışla ve okul yapımları, polis ve asker lojmanlarından diğer stratejik yapılara kadar pek çok inşaat işini Altındağ’ın sahibi olduğu şirketlere vermektedir. Devlet ve devletin mahrem unsurlarından MİT ve ordu ile böylesine uyum içersindeki bir işadamına ordunun içinden bir küçük gurup, tim, her neyse, kafayı takar ve 1998 yılında o gurup bürosuna gelir ve “Hizbullah’a yardım ve yataklık ettin” diyerek Altındağ’ı gözaltına alırlar. Altındağ dindardır amma Hizbullahçı değildir. Zaten o işten tırnak tutturamazlar ve Altındağ serbest bırakılır. Ama bir müddet sonra Kulp ilçesi kırsalında öldürülen bir kadının üzerinden çıktığı iddia edilen bir yazıda PKK’ya yardım ettiğine dair bir suçlama ile Altındağ ve iki oğlu gözaltına alınır, DGM’de dava açılır. Sonra ne mi olur? Altındağ’ın bu işlerle hiçbir ilgisi olmadığı ve Altındağ ailesinin “sahte belgelerle mahkûm edilmek istendiği” belgelenir.
Altındağ’ın iki oğlu Susurluk benzeri trafik kazaları ile hayatlarından olurlar.
Gelelim tank ihalesi meselesine..
TSK’nın envanterinde bulunan 170 adet M60 tankının ihalesi İsrail’e verilmek istendiğinde o dönem Kara Kuvvetlerinde Tümgeneral olarak görev yapan ve tanklar konusundaki kitapları ders olarak okutulan MHP Milletvekili Erdal Sipahi, bu ihalenin İsrail’e verilmesine karşı çıkar. Çünkü İsrail’in bunu yapamayacağını çok iyi bilmektedir. Ayrıca, en iyi tankın yenisinin maliyeti 1 milyon dolarken bu ihalede İsrail bir tankı 4,5 milyon dolara yenilemektedir. Öyle olduğu halde, “Yukarıdan gelen bir emirle” ihale İsrail’e verilir.
Sorulursa mı orduya hizmet olur sorulmasa mı?
Eğer bütün kurumlar gibi ordu da gözbebeğimizse, gözbebeğimize batan çöplerin yeri çöp sepeti olmalı değil midir?