Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Lodosun sıcak nefesi...

MHP 10. Olağan Kongresi, Devlet Bahçeli’nin 725 oy alarak ilk turda Genel Başkan seçilmesiyle sonuçlandı..
Koray Aydın’ın Genel Başkan adaylığındaki muhalefet ise MHP delegesinin 441 oyunu aldı. Yani MHP’ye kurumsal bir muhalefet oturttu.
Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olamayacak demektir bu.
Genel Başkan’ın iki dudağı arasından yönetilen bir MHP’nin ömrü en fazla bir sonraki olağanüstü ya da olağan kurultaya kadar demektir.
Büyük kurultay delegeleri “çantada keklik” değildir artık. Genel Başkan’ın ’bir bildiği yoktur’ artık.
Muhalefet, bir dip dalgası olarak büyümüş ve Bahçeli ve yönetimini ve ayrıca yönetim biçimini kongre salonunda sigâya çekmiş ve son 10 yılın bütün yanlışlarının hesabını soracak bir irâde ortaya koymuştur.
Muhalefet, irâdesini ortaya koyduğu 489 oy ile bir ’bilgelik masalı’na son vermiş, (Devlet Bahçeli istediği kadar reddetsin) on yıldır ’sorumlu muhalefet’ gibi oldukça ’naif bir gerekçe’ ile AKP hükümetine tanınan zımnî desteği bir büyük reddiyeye çevirmiştir.
Muhalefet, üzerinde Bahçeli’nin sanıyorum epey bir gençlik fotoğrafı ile geliştirilen ’Türk milleti sensiz asla’ sloganını da Bahçeli açısından gerçekçi bulmamış, Türk milletinin geleceğinde Devlet Bahçeli’ye 489 üst kurul delegesiyle “hayır” demiştir.
Genel Başkan Bahçeli ise çok büyük oranda ’muhafaza’ ettiği yönetim kadrolarını tekrar üst yönetime seçtirmiş ve aslında böylelikle ardında bıraktığı 10 yılın bütün mirasına da bir kez daha sahip çıkmıştır.
Bu kongre sonucu oluşan ve eskisinden pek farkı olmayan MHP’nin, geride bıraktığı 10 yıllık süreç içerisindeki yönetim biçimi ve muhtevâsızlığının devam etmesi hâlinde sonuç yine hüsran olacaktır. Kongre öncesinde ve kongrede geleceğe dair en ufak bir ümit vermeyen ve geçmişe dair en ufak bir özeleştiriyi bile dillendirmeyen Bahçeli ve yeni yönetimin bir gelecek planına, bir gelecek projeksiyonuna dâir de en ufak bir ip ucu verilmemiştir.
Mevcut haliyle MHP için Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Meclis Başkanlığı makamları ancak bir 23 Nisan fantezisi olarak kalacak ve ancak bir 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda bu makamlarda Ülkücüler oturabilecektir.
Maalesef gerçek budur.
Bu denli bir başarısızlığın, bu denli alışılmış ve kanıksanmış bir başarısızlığın, bu denli bir muhtevâsızlığın, bu denli bir liyâkatsizliğin, bu denli bir atâletin, bu denli bir idelolojiden ve tarihî müşterek değerlerden sapmanın ve soyutlanmanın, bu denli bir siyâsetsizliğin, bu denli bir vazgeçilmezlik sendromunun, bu denli bir milletten kopukluğun kılavuz olduğu bir yapıdan başarı ve muhtevâ beklemek bir hayâl-i muhâldir.
Bu kongre ile birlikte artık kurumsal bir kimliğe ve güce ulaşan muhalefet, bundan sonra MHP Genel Merkezinin ikaz sistemi olarak daha güçlü ve kendinden emin olarak çalışacaktır.
Bir Genel Başkan’ın ve yönetiminin vefat veya istifa dışında değiştirilemeyeceği düşüncesi yıkılmış, genel merkez gücünün bir vehimden ibâret olduğu aşikâr olmuş ve muhalefet bu kongrede aldığı 489 oy ile hem muhalefetin gücünü görmüş ve daha da önemlisi aldığı 489 oydan çok daha fazla bir muhalefet potansiyelini açığa çıkarmıştır.
’Devlet Bahçeli’nin oturduğu zemin artık bir ’buz tabakası’ndan ibârettir ve bu kongre ile birlikte o ’buz tabakası’ kadar incelmiştir ki, Bahçeli ve üst yönetimi o lodosun sıcak nefesini hep ensesinde hissedecektir.
İşte MHP kongresinden esen muhalefet rüzgârı bu ’sıcak lodos’un ta kendisidir ve Bahçeli’nin o demirden zannettiği buz tabakasını eritmeğe devam edecektir.
İlk emârelerini Bahçeli’nin kongre sonrası yaptığı ’teşekkür konuşması’nda gördüğümüz yeni dönem yine kifayetsiz bir zihnin yönetimi olmaktan öteye geçemeyecek ve kendi oturduğu buz tabakasını yine kendisi eritmeğe devam edecektir. Kongreden çıkan 489 üst kurul delegesinin muhalefet irâdesini ’fitne’ olarak yorumlayan bir kafa yapısının ne bu ülkeye, ne bu harekete sağlayacağı hiç ama hiçbir katkısı olamayacaktır. Kendisinin oradaki bir dakikalık mesaisi bile abesle iştigâl, bütünüyle ise bir abesler cangılı olacaktır.
Bir hatadan bir hakikate geçilmez, bir hatadan ancak bir komediye geçilir. Daha ne kadar izlenir bilemem, lâkin Devlet Bahçeli’nin siyâsetsizliği artık bir komediden ibârettir. Bu komediye ülkücüler değil, başkaları gülecektir...

Yazarın Diğer Yazıları