Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Libya’da küreselleşmenin ozon deliği tamir ediliyor

Arap arka mahallesinde spontane ya da güdümlü ayaklanmalar meydana gelmeden önce Libya’nın Güney Doğusunda yer alan Sudan, referandum ile ikiye bölünmüştü. Sonra Libya’nın batısında yani Tunus’ta ilk kıvılcım yakıldı. Halk ayaklanması meydana ge(tiri)ldi. Diktatör bin Ali devrildi. Libya’nın batısındaki diğer bir ülke olan Cezayir’de ise karışıklık ve gerilim halen sürüyor. Cezayir de benzer bir diktatörlük olmasına rağmen arkasında Batı desteği bulunduğundan orada meydana gelen ayaklanmalardan herhangi bir sonuç alınamamıştır. Bir süre sonra (âdeta sırasıyla) Tunus’taki sivil halk ayaklanmasının benzeri bir ayaklanma Mısır’da meydana geldi. Diktatör Mübarek, ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Libya’da ayaklanma meydana gelmeden ya da getirilmeden önce ülkenin etrafı tamamen Batı’nın destek verdiği yeni rejimlerle donatıldı. Bir anlamda Libya kendi jeopolitiğinde izole edilmiş oldu. Ayaklanma hem de silahlı bir biçimde Libya’ya sirayet ettiğinde Libya’nın, güneyindeki Çad ve Nijer hariç, ülke her yandan kendisine dost olmayan rejimler tarafından sarılmıştı. Bu gelişmelerin iyi planlanmış bir stratejinin ürünü olduğu açıktır.


Libya’daki Batı riyakârlığı
Libya’daki isyanın bir diğer özelliği de isyancıların sivil/siyasi gösterilerle değil, silahlarla bir anda kentlerdeki alanlarda ve cephelerde yerlerini almalarıydı. Libya’daki isyancılar sivil değil silahlı milislerdi. İsyancı milisler, tepeden tırnağa roket, uçaksavar, makineli tüfeklerle birileri tarafından teçhiz edilmişlerdi. İsyancılar kentleri birer birer ele geçirip Bingazi’de üslenip Trablus’u düşürmek üzere harekete geçtiklerinde Kaddafi güçleri karşı harekete geçmiştir. Nitekim Mısır’daki isyan sırasında Tahrir meydanına toplananlar siviller olup hiçbir zaman Kahire’yi ele geçirmeyi düşünmemişken, Libya’da isyancılar kentleri ele geçirmek için ellerindeki silahlarla kendi ordularına saldırmışlardır. Kaddafi, neredeyse yarım asırdır halkının kaderine el koymuş olan kanlı bir diktatördür. Libya’yı kendisinin yarattığına inanmaktadır. Halkına karşı gerektiğinde katliam yapmaktan da çekinmemektedir. Bütün bunlar doğrudur. Ancak bunlar bugünün Kaddafi’sine ait özellikler değildir. Aynı Kaddafi, ABD ile anlaşmalar yaparken, Sarkozy tarafından Paris’te ayaklarının altına kırmızı halı serilerek, hatta eli öpülerek karşılanırken de diktatördü.
Batılılar, Roma ya da Paris’te yalnız Kaddafi’yi değil onun develerini, bakirelerden oluşan korumalarını ve çadırlarını bile büyük bir saygıyla konuk etmişlerdi.Ne olmuştu da Kaddafi’den ödül alanlar, onu saygıyla konuk edenler ve onunla milyar dolarlık anlaşmaların altına imza atanlar Kaddafi’ye karşı harekete geçmişlerdi?


Fransa’nın ibretlik tavrı!
Libya’ya arkasına BM’yi de takarak gözü kara bir biçimde saldıran Fransa’nın bu bağlamdaki durumu ibret vericidir. Fransa, engel olur korkusuyla Türkiye’yi Paris’teki toplantıya bile çağırmamıştır. Türkiye’nin Paris’teki toplantıya çağırılmamasının nedeninin, Türkiye’nin Kaddafi’yi ülkeyi terk etmek konusunda ikna etmek üzere olduğunun anlaşılmasıdır. Hâlbuki Fransa’nın acelesi vardır. Sarkozy’ye iç politikada prestij, Fransa’ya da Libya petrolü gereklidir. Bu nedenle Fransa’nın diplomasiyle kaybedeceği zamanı yoktur. Kaddafi’nin halkına karşı katliamını önlemek amacı altında Libya’yı alelacele bombalamasının asıl nedeni budur. Açıkçası Fransa, Tunus’ta kaybettiği prestiji ve kaynakları Libya’da etkin bir pozisyon alarak telafi etmek hevesine kapılmıştır. İşin özü şu: Arap coğrafyasında meydana gelen olaylar doğrudan dünya ekonomik kriziyle bağlantılıdır. Batı, kriz sonrasında belini doğrultabilmek için Arap petrolüne ihtiyaç duyuyor. Kuzey Afrika ve Orta Doğu, ABD/AB ve İsrail çıkarları için yeniden dizayn ediliyor. Libya’da da küreselleşmenin “ozon deliği” tamir ediliyor.

Yazarın Diğer Yazıları