Liberalizm masalı
Türk devlet adamı ve hukukçu... Türk devriminin ideologlarından biri. İlk Meclis’te İzmir milletvekili ve 1922’de İktisat Vekili. 1923’te İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nin girişimcisi. 1924’te Adliye Vekili. 1925 yılında Ankara Hukuk Mektebi’ni (Hukuk Fakültesi) kurmuş. Başta Medeni Kanun olmak üzere birçok kanunun hazırlanıp çıkarılmasına önayak olmuş. O’na “Bozkurt” soyadını Büyük Atatürk vermiş.
Kaynak Yayınları işte bu Bozkurt’un yazılarından bir derleme yapıp kitaplaştırmış, adına da “Liberalizm Masalı” demiş. Pek de isabetli olmuş. Çünkü gün, bu masalı gerçek sananların ya da gerçekmiş gibi sunanların foyalarının ortaya çıktığı, çıkması gerektiği gündür.
“Bu memleket ’Serbestçilik’namı verilen liberalliği Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar seksen seneden fazla bir zaman tanıdı ve denedi...
-Fakat serbestçiliğin verimi ne oldu?
Büyük Cihan Harbi’ne girerken Türkiye’miz siyasi olduğu kadar iktisadi bakımdan da yarı koloni haline gelmiş bulunuyordu. Hele Öztürkler, yalnız haricin değil, dahildeki ’tebaa-i sadıka-i şahane’nin de hesabına çalışır esirler sürüsüne benziyorlardı... Bu tebaa-i sadıka-i şahane; Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Araplar, Arnavutlar vs. idi.”
O zaman deneyip, ağır hasarına maruz kaldığımız; bu acımasız, bu millet ve milliyet düşmanı ideolojiyi, elinin tersiyle itmiştir Kurtuluş Savaşı’ndan alnının akıyla çıkan Cumhuriyet. Mahmut Esat Bozkurt, o günlerde yeniden liberalizm masalı anlatmak isteyenlerin ağzına gerçeği şöylece kapatıyordu: “Ekonomide serbestçilik öldü. Halbuki milletlerin hakimiyeti eskisinden kuvvetli yaşıyor... Ekonomsal liberallik, demokrasinin dizbağı nişanı değildir”.
Peki liberal sisteme böylesine dimdik karşı olan bu hukuk ve devlet adamı, nasıl bir ekonomik sistemden yanaydı? Bu sorunun yanıtını, Bozkurt’tan alıntılarla verelim:
“Ben demokratım, benim müdahaleciliğim iktisadi alandadır.”
“Devlet müdahalesini Türk milliyetçiliğinin icaplarından sayarım.”
“İhtilali yapan büyük partinin iki bariz vasfı vardır. Milliyetçidir, ılımlı devletçidir. Milliyetçi demek, bütün hakları Türklere tanır, Türkleri her şeyin üstünde görür demektir. Ilımlı devletçilik, müdahalecilikle izah edilebilir.”
“Devletçiliğin de kötü yanları var, ama mutlak iyi yoktur. Nispetle iyi vardır.”
“Esas itibarıyla fırka, ferdin girişimlerini himaye eder.”
O’nun şu fikirlerini ırkçılık olarak algılayanlar çıkmıştır: “Bu memleketin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır”. Oysa, ırkçı değildir Mahmut Esat Bey, yukarıdaki sözlerine açıklık getirir bir başka yazısında: “Türk haklarından istifade edebilmek için Türklüğü benimsemek, Türk harsını kabul etmek, Türklüğü duymak, Türk menfaatlerini kendi mefaati yapmak, ona hürmet etmek, Türk’üm demek, Türklüğü hars ile hiss ile kabul etmek lazımdır. Bunları samimiyetle benimseyenleri, yapanları Türk sayarız, kim olursa olsun.”
Türkiye 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarıyla liberalleşmeye başladı. Liberalizm bir din gibi kutsandı, tartışılmadı, tartıştırılmadı. Özalizm, Çillerizm, Mesutizm, Bahçelizm, Tayyipizm... Söylemler, kopyası birbirinin. Çözüm, yeniden Cumhuiyet’in asr-ı saadetine varmakta. Bu varış, Mahmut Esat Bozkurt gibi aydınları okuyarak olacaktır.
Okuyalım!..