Lekesiz bir alından daha güzel bir şey var mı?
Siyasi hayatımda yaptığım tespitlerden birisi; lidere şirin görünmek, yakın olmak için dalkavukluk yapanların en tehlikeli varlıklar olduğudur. Bunlar siyasette salim aklın düşmanlarıdır. Bu tipler hiç yoktan mecliste kavga çıkarıp, olay yaratır ve her halükarda efelenir, sağa sola saldırırlar.
1950-1960 Meclisinde bunlar vardır. Büyük hatip Osman Bölükbaşı’ya oturduğu yerden: “Bölükbaşı sen erkek değilsin!” diye bağıran eski han kâtibi “-Erkekliğimin zekâtını versem senin gibi on erkek çıkar” cevabını alır. Susar, kalır. O gün ağzı kapanır ama diğer birleşimlerde aynı ölçüsüz, ahlaksız söz atmalara devam eder. Bu adam Adnan Bey’in 27 Mayıs darbesi sonrası çileli günlerinde; terk edilmiş bir zavallı, kedi yavrusu gibi silik, sessizdir. Bu tiplerden CHP de nasibini almıştır. Demokrat Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi arasında on yıl süren gerginlikte; ihtirası aklının önünde giden bazı siyasi muhterislerle, lidere dalkavuklukla şahsiyet bulan aşağılıklar, siyaset zeminindeki ateşe devamlı benzin taşımışlardır.
1960 darbesinden sonra Sayın Demirel çelikten çekilmiş sinirlerle askeri kışlasına sokmayı başarmış ve siyasetin büyük kurdu İnönü ile devamlı bir mütareke ortamı içerisinde olmuştur. Fakat her iki liderin dikkatlerine rağmen o dönemin Meclis zabıtları okunduğunda görüleceği gibi Meclis sıralarında siyaset parazitleri yine vardır. Sayın Demirel’in ilgisini çekmek, gözüne girmek için nara atarak CHP sıralarına saldıranları bugün gibi hatırlıyorum. Bunlardan en sivrisinin sonraki dönemde ihanetlerini, marifetlerini yazsak sütunlar almaz.
Hemen her dönemin marifetlilerine bugün yeni tiplerin eklendiğini görüyoruz. Adam milletvekili ama Meclis kürsüsünde ettiği yeminle milletin vekili olduğunu unutmuş akıl almaz bir bendelik mesajı okuyor. Sayın Başbakan içinde bulunduğu sıkıntılı şartlarda belki bu biat kültürüyle mutlu olabilir ama bu yol, yol değildir, çare hiç değildir.
Karadeniz’in sevgili bir ilinde Başbakan’ı kefen giyinmiş gençler: “Öl de ölelim, vur de vuralım” diye bağırarak karşılıyor. Hepsi de beyaz kefen giymiş haldeler. Savaş mı var? Ne oluyor?
Şimdilik çok şükür muhalefet partilerinde böyle bir gelişme ve “öl de ölelim, vur de vuralım” yabancılaşması, karşısındakini düşman görme psikolojisi yok! Başbakanın kefen giyinmiş gençlerine aynı çizgide daha çılgın bir milletvekili de katıldı. Bu yoldaki gelişmelerin tehlikesini öncelikle Başbakan görmeli saatli bomba imal edenleri partisinden uzak tutmalıdır. Sayın Erdoğan Yassıada zulüm mahkemesinde Menderes’i ipe götürmek isteyen zalimlerin, O’nun eski bakanlarını nasıl aşağılık işlere alet ettiklerini görmelidir. Menderes’in güçlü günündeki dalkavukları O’nun aleyhine hatıra defterleri kaleme almışlar ve bu satırlar, acı sonun hüküm gerekçesine girmiştir.
Bir devlet adamı ülkeyi iç çatışmaya götürecek gerilimlerden dikkatle uzak durmalıdır. Devlet ve millet düşmanları, kavga ateşine odun atmak için ihtirasla bekliyor. Onların derdi; ülkede karışıklık çıkarmak ve iç çatışmayı başlatmaktır. İç savaşla ülkelerin nasıl yerle bir olduğu, bütün umranın(maddi birikim) tükendiği gözler önündedir.
AKP yolsuzluk ve rüşvet iddialarından kurtulmanın, temizlenmenin yolunun yargıdan korkmamak olduğunu anlamalıdır. Emniyet güçlerine, savcılara, hâkimlere hukukun içinde güvenle çalışacakları ortamı sağlamalıdır. Anayasaya saygı duyan bir hukuk zihniyetini benimsemelidir. Bunun dışındaki bütün yolların hiçbir devirde siyaset adamlarına fayda sağladığı görülmemiştir.
Merhum Menderes’in asılarak öldürüldüğü gün Türkiye’de tek polisiye olay cereyan etmemiştir. “Oğlumu sana kurban edeceğim” diyenlerden çıt çıkmamıştır. Memleketin tablosunu görüyorsunuz. Türk kadınına Milli Mücadeledeki kahramanlığı ve fedakârlığı sebebiyle Avrupalı kadınlardan daha ileri haklar tanıyan Atatürk’e bugün yerleri tımarhane olması gereken bazı deliler her türlü hakareti yapabiliyor. Kadınlarımızın büyük bir bölümü olanları sadece türbanın arkasından seyretmeyi tercih ediyor. “Hayır, bu hakaretleri reddediyoruz” diyemiyor.
Devletin kurallarına saygı göstermek, devleti yalama yapmamak siyasetin namusudur. Çünkü devlet kaç bin tecrübenin ürünü olarak her biri itina ile seçilmiş taşlarla örülmüştür. “Ben bilirim, ben yaparım” siyasetin yamyamlarına yakışan zavallı tavırlardır.
Devlet kadrolarına mutlaka ehil insanlar getirilmelidir. Onların diploması kadar ahlakları da önemlidir. Devlet bir bütündür. Mevcudu atalım, bizim adamları getirelim diyen siyasilerin hepsi iflas etmiştir. İşte bugünkü manzaranın temelinde partizanlık, ehil olsun olmasın militanları her yere yerleştirme gayretleri vardır.
Hz. Ali: “Dünyada lekesiz bir alından, daha güzel bir şey var mı?” diye ilahi ölçüyü koyuyor. İnsanların alınlarındaki lekeler el eliyle değil kendi zaaflarıyla vurulur. Hiç kimsenin kendisinden başka düşmanı olmadığını öncelikle siyaset adamları bilmeli, bu ölçüden ve salim akıldan ayrılmamalıdır.