Kuzey Irak’a Türkiye’nin cevabı-ezici ve kucaklayıcı diploma

Barzani’nin Türkiye ziyaretinden sonra yine Barzani ve Talabani’nin Türkiye ile PKK arasında ara buluculuk yaptıklarına dair haberler yükselmeye başladı. Biz de bu haberleri israrla okumaya devam ediyoruz. Oysa bu haberlerin hiçbir anlamı ve faydası yok. Türkiye’nin doğru dürüst bir Kuzey Irak politikası oluşturmadan PKK ile mücadelesinde sonuç alması da mümkün değil. Önce PKK politikası değil, önce Kuzey Irak politikası gerekiyor terörü sona erdirmek için.
Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik izlemesi gereken politikayı bir cümlede ifade etmek gerekir ise “Kuzey Irak’ın, Irak’ın bütünlüğü içinde kalması ve Türkiye ile samimi dostluğa zorlanması” şeklinde ifade edilebilir. Türkiye’nin K.Irak’ta yaşayan Kürtlere yaklaşımı dünya Türklüğünün diğer unsurları olan Özbek, Kazak, Kırgız, Azerbaycan Türklerinden farklı olmamalıdır. Kuzey Irak’taki Kürtlere yönelik politika ile Barzani/KDP ve Talabani/KYB’ye yönelik politikalar birbirinden ayrılmalıdır.
Bu ise Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik Ankara politikalarının PKK endeksli olmaktan çıkarılıp, çok daha geniş bir algılama zeminine oturtulmasına bağlıdır. Daha açık bir ifade ile, Kuzey Irak’ta PKK olsa da olmasa da Türkiye’ye düşmanca davranan KDP ve KYB eksenli bir siyasal akım Türkiye için tehdit olacaktır.
Ancak bu tehdidin ortadan kaldırılması Türkiye’nin tek askeri eksenli değil, nihai olarak ve sırası ile “ezici ve kucaklayıcı diplomasi” şeklinde tanımlanabilecek çok boyutlu politikalar izlemesine bağlıdır. Amerikan askeri varlığının ve politik desteğinin de ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra da bu bölgede kalarak, Kürt siyasi varlığına destek olacağı/olabileceği göz önünde tutulur ise Türkiye’nin saldırgan ve yayılmacı politikalar izleyen bir Kuzey Irak’a karşı etkili önlemler almasının gereği bir kez daha açığa çıkacaktır.
Barzani’nin Türkiye’ye karşı yıkıcı faaliyetler gösteren bir tehdit unsuru olmasını engellemek için uyuşturucu kaçakçılığının ikinci Afganistan’ı olma yolundaki bu coğrafyaya yönelik olarak çok yönlü, “ezici diplomasinin” bütün unsurlarını barındıran bir politik uygulama demeti geliştirilmelidir.
Bu politikanın temel unsurları yedi boyutlu güç uygulaması olarak,
a) ekonomik,
b) kültürel,
c) politik,
ç) istihbarati,
d) Anti-terörist,
e) diplomatik ve
f) askeri konuları kapsamalıdır.
Türkiye’nin gücünü özel kuvvetler değil, maliye müfettişleri, gümrük muhafaza elemanları ve televizyonları temsil etmelidir. Türkiye için Irak’a askeri baskı ve müdahale son seçenek olmalıdır. Askeri yöntemlerin üzerinde çok konuşulmamalı, kamuoyunun gündemi işgal etmesine izin verilmemelidir. Diğer milli güç unsurlarını ve yöntemlerini kullanmadan askeri güç unsurunu kullanmak bir devletin yapabileceği en büyük hatadır. Çünkü askeri güç kullanılmadan alınacak sonuç için askeri güç kullanmak kadar akıl dışı bir tutum olamaz. Ancak askeri güç kullanmak kaçınılmaz olduğu zaman, tereddüt etmeden bir politik hedefi gerçekleştirecek şekilde, sonuç alacak biçimde uygulanmalıdır.
Bütün bunlar yapılırken, Türkiye Cumhuriyeti Kuzey Irak politikasının “Kürt düşmanlığı veya sadece Kürt devleti karşıtlığı” olmadığını çok iyi anlatmalıdır. Hedef alınması gereken 1990’lı yıllar boyunca Ankara’dan aldıkları hayati desteğe rağmen nankör davranan Türkiye düşmanı yöneticilerdir. Bu yöneticilere Türkiye düşmanlığının kendilerine ne kadar pahalıya mal olacağı öğretilmelidir. Halka yönelik politikanın temelini ise işbirliği, dostluk ve kardeşlik oluşturmalıdır. Bu politikayı uygulamak hiç de zor değil. Üstelik Amerikan ordusunun çekildiği günlerde daha da rahat uygulanabilecek bir politika. Ancak önce içerideki Barzani lobisinin etkisinin kırılması gerekiyor. Bunlar üç kuruş para kazanmak için Türkiye’nin güvenliğini ve askerlerin hayatını tehlikeye atıyorlar.

Yazarın Diğer Yazıları