Kuyudaki asıl deli!..
"Bir deli bir kuyuya taş atar, kırk kişi çıkartamaz" özdeyişi var ya, işte o söze dikkat çeken çok vahim bir olay yaşandı bu ülkede...
Akıllara durgunluk veren olay, o güzelim özdeyişe yeni bir versiyon da kazandırmış oldu;
"Bir deli bir göle taş atar, bütün devlet çıkartamaz!.."
Evet; Hasankeyf gibi muhteşem bir doğa varlığına dinamitle saldıran ülkedir burası...
Ve ne yazık ki tarihin-doğanın-kültür varlıklarının magazin haberleri, televizyonlardaki kız bulma programlarıyla saçma sapan dizi filmler kadar kıymet görmediği bir memlekettir burası...
Türkiye'de köşe yazarlığı bakanlardan-bürokratlardan telefonla dedikodu alıp gazete sayfalarına aktarma taşeronluğuna dönüştüğü için, "siyaset" homurtuları, makalelerin ana unsur olmaktan kurtulamıyor...
Bu daralma-körleşme duyarsızlığı yüzünden; Türkiye'de artık sosyolojik sıkıntılar, tarihe-doğaya-kadına şiddet ve külliyen yaşam ve insan hakları ile ilgili haberler gazetelerin 3. sayfalarında özet olmaktan öteye gidemiyor...
Medyanın Gümüşhane'de, devlet-müteahhit işbirliğiyle katledilen Dipsiz Göl'le ilgili yaklaşımı da aynen böyle oldu...
Bu satırların sahibinin ilk kez Yeniçağ'da tepki gösterdiği ve bir delinin kuyuya taş atma meselesini andıran Dipsiz Göl'ün katledilmesi vakası da ne yazık ki define- kazı rezaleti bittikten sonra medyanın dikkatini çekebildi...
Diyeceksiniz ki, medyanın dikkatini çekse ne olur ki?..
Gümüşhane'deki bataklık!..
Evet; demezler mi ki, doğaya-tarihe hayran her insanı çileden çıkartan o sarsıcı vakanın meydana geldiği memlekette, yani Gümüşhane'de devlet yok muydu, belediye yok muydu, kültüre-sanata-tarihe-doğa varlıklarına "duyarlı" tek yetkili zat yok muydu?..
Gördüğünüz gibi, duyarsızlık konusunda ilk "suçlu" medya değil... Hakkını yemeyelim (!), medya çoğu kez vakaların meydana gelmesinin ardından birkaç duyarlı insan harekete geçerse devreye girebiliyor...
Yani eskisi gibi medya, dehşet verici olaylar arzı endam etmeden önce skandalları haber alamıyor!!!
Bu da sanırım herkesin birbirini "tarikatçı-cemaatçi-FETÖ"cü diye fişlediği bir dönemde, korku unsurunun bürokrasi üzerinde iyice hakim olmasından da kaynaklanıyor...
Evet; Dipsiz Göl rezaleti duyarlı birkaç arkeoloğun medyayı haberdar etmesinin ardından ülke gündemine otururken, bir delinin attığı taş, bir kuyuda -pardon gölde- nelere mal oldu, herkes görüverdi...
Definecilerin iddia ettiği gibi "Roma lejyonlarına ait hazine" bulunamadı, Dipsiz Göl'ün dibinde!!!
Buzul Çağı'ndan kaldığı varsayılan 12 bin yıllık gölde 4 gün boyunca ağır iş makineleri ile kazı yapanlar elleri boş dönünce, geride devasa bir enkaz bıraktılar... Yani aslında bir bataklık!!!
Oysa o enkaz yalnızca definecinin zavallıca bir bataklığı değil...
O bataklık, Gümüşhane bürokrasisi ile kazıya onay veren Trabzon'daki Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma (!) Kurulu'nun da içinde debelendiği bir bürokratik çamur deryasıdır artık!..
Trabzon'daki kurul, bölgesindeki tüm doğa ve tarih varlıklarını böyle koruyorsa, vah memleketin haline!..
Ancak Dipsiz Göl'ün adı kadar paradoksal mesajlar içeren vehametler bitmediği için, Gümüşhane'deki mesele bugün yine bu köşede yer buldu...
Dipsiz Göl'ün gazabı!..
Çünkü Dipsiz Göl'le ilgili tartışmalar bitmiyor,
tam aksine büyüyor...
Ne tuhaf ki, bir delinin içine taş attığı kuyuda skandalların üstünü örtme, sözde suçlu ve sorumlu arama ve ceza biçme çabaları artıyor...
Dipsiz Göl'de kazı yapılması için
Trabzon'daki Koruma Kurulu ve Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün olumlu görüşleri üzerine Gümüşhane Müze Müdürlüğü'nce "define" arama ruhsatı verilmiş...
Oysa yönetmenliğe göre, aralarında üniversitelerden yetkililerle jeologların da yer alacağı, "alanında uzman en az 3 kişi"den görüş alınması da gerekiyormuş...
Buna rağmen, kazının yapılmasında sakınca olmadığına dair düzenlenen "özensiz bir rapor"la hançer saplanmış tarihi gölün dibine!..
İş işten geçince; "hazine" bulamayanlar Buzul Çağı gölünü bataklık olarak geride bırakınca, işte bir delinin attığı taşı çıkartmak için, herkes üzerindeki sorumluluğu atmak ve belki de "aman da nasıl da ilgileniyoruz" şeklinde komik bir algı yaratmak için, Gümüşhane'de, bürokrasinin her alanında operasyon başlatılmış!!!
Nasıl haberdar olmadılarsa (!!!), Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Gümüşhane Valiliği tarafından başlatılan çifte soruşturma (!) kapsamında; İl Kültür Müdürü Hüseyin Ateş, Müze Müdürü Elif Öktem ile müze çalışanı Yunus Ağa açığa alınmış ama gölün gazabı daha bitmemiş!..
Çünkü Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığı'nca da, sorumlular hakkında "görevi kötüye kullanma" suçlamasıyla soruşturma başlatılmış...
Üstelik; rezaletin ve skandalın ardından, Dipsiz Göl'ün -sözde- eski haline dönüştürülmesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca hazırlanan "eylem planı" kapsamında da çalışma başlatılmışmış!!!
Bu rezaletten sonra, orada çalışma başlatılsa ne yazar, başlatılmazsa ne yazar demek yetmiyor?..
Çünkü 12 bin yıllık bir gölün tüm Gümüşhane'nin gözleri önünde yok edilmesinin ardından tarih şunu da yazacaktır;
Bir "deli" bir kuyuya taş atarken, Gümüşhane'de tüm akıllılar ve vali, kültür müdürü, müzeciler, koruma kurulu, belediye ile kazı alanında (önlem) alan jandarma uyudu?..
O halde, yüzlerce yıl önce "lejyon"ların koruyabildiği bir gölü uygar dünyada koruyamayarak bataklığa dönüştürenlerin tamamına yazıklar olsun!..