Kutsal bayramlarımız hep 'buruk ve acı' mı geçecek!
Ne yazık ki, bu yıl da "İslam Alemi" "buruk" bir bayram heyecanı yaşarken çoğu ülkelerde, sevince acılar da karışıyor.
Özellikle; Suriye, Irak'ın kuzeyi, Filistin, Yemen, Afganistan, ve Sudan'da olaylar birbirini kovalarken İran büyük tehdit altında görünüyor.
Tabii ki, Doğu Akdeniz'de ve Kıbrıs'ta beklenmedik gelişmeler Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor.
Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki askeri durumda gerçekten de, "vahamet" arz ediyor.
Ne var ki; yeni destekler aldıkları anlaşılan PKK'lı teröristlerin başkaldırmaları sindiriliyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, İslam Alemi'nin huzurunu bozan şer güçlerin yıllardan beri bu fitnelerini haince icra ettikleri görülüyor.
Bunun en büyük nedeni ise, İslam Alemi'nde senelerdir süren mezhep itilafları ve bölgenin petrol zenginliği olduğu, her seferinde gözler önüne seriliyor.
Zira , İslam ülkelerinden bazıları, ya "istilâ altında" ya da "yok olma" tehdidiyle çatışıyor, savaşıyor.
Afrika'nın ortalarından, Afganistan'ın içlerine kadar bir "kaos" içinde çırpınan İslam Alemi, çıkış yolunu bir türlü bulamıyor.
Daha doğrusu, malum "şer güçler" her seferinde yeni oyunlarla, yeni tuzaklarla İslam Alemi'ni adeta sindiriyor.
Filistin ve Yemen trajedisinin yanı sıra, komşularımız Irak ve Suriye'de yaşananlar, İran'ı bekleyen tehdit kutsal günlerimize yine gölge düşürüyor.
Körfez ülkelerinde karmakarışık anlaşmazlık, inatla sürdürülüyor.
Zaten, ABD Afganistan'ın yanı sıra, Irak gibi ülkeleri çoktan beri "iç savaş"la baş başa bırakmış oluyor.
Suriye ve Yemen'de cereyan eden iç savaşın boyutu o kadar "hassas" ki "mezhep" çatışmasını da içeriyor.
***
Soydaşlarımız Türkmenlerin üç ateş arasında, korumasız ve desteksiz kaldıklarını Türkiye dahil kimse umursamıyor.
Hele, soydaşlarımızın Ramazanlarının tam bir "mahrumiyet" ve "baskı" içinde geçtiğinin haberleri geliyor.
Kaç Ramazandır kaç bayramdır bu trajedi yaşanıyor.
Sayıları 3 milyonu aşan Türkmenlerin uluslararası anlaşmalar ve yasalarla hem "özerk yönetim" kurma ve hem de petrolün gelirinden pay alma hakları bulunuyor.
Bu arada, Kerkük'te son yaşanan kanlı olaylar maalesef yeni saldırıların sinyallerini verirken yıllardan beri soydaşlarımızı "sindirme" sürecinin devam ettiğini ortaya atıyor.
Ayrıca, zaten İsrail'i korumaya "ant içmiş" bir ABD'nin asıl niyeti ise, engelleri ortadan kaldırarak, "enerji güvenliğini" sağlamakta "saklı" olduğu politikası biliniyor.
İslam Alemi'nin ne denli tehlikeler içinde olduğunu belirtmeye çalışırken, hemen hemen her taşın altından İsrail arkasından da ABD çıkıyor.
Bunca karmaşaya bir de, başını Suudi Arabistan'ın çektiği Körfez ülkelerinin Katar'a karşı hamleleri, yeni yeni dengeler oluşturuyor.
Bu Ramazan da ise; ABD'nin İran'ı tehditi ve Filistin'de girişmek istediği yeni projeleri Orta Doğu'yu daha da, tehlikeli hale getiriyor.
Çok uzun yıllardır olduğu gibi, bazı İslam ülkelerinde kutsal günlerin "istila" altında yaşanması ve kutlanmasının ne zaman sona ereceği bilinmiyor.
Çünkü, İslam Alemi'nde maalesef bir kalıcı barış sağlanamıyor.
Oysa, Orta Doğu'nun huzura çok ihtiyacı bulunuyor.
Ülkemize bakıldığında, heyecanlı ve "kuşkulu" günler geçirildiği sezinleniyor.
En fazla kaybedenin ise Türkiye'nin olduğu veya olacağı anlaşılıyor.
Sadece İstanbul'da olmasına rağmen seçim atmosferi Türk milletini sarmalamış gözüküyor.
Huzura muhtaç bir ülkenin aksine iç bazı provakasyonlarla tedirgin edilmek istenmesi kınanmanın ötesinde bir protestoyu gerektiriyor.
Nitekim, yazarımız Yavuz Selim Demirağ ve yıllarca beraber çalıştığımız Sabahattin Önkibar'a yapılan "menfur" saldırılar her şeyin ötesinde kutsal ayın havasına yakışmıyor.
Arkadaşlarımıza "geçmiş olsun" dileklerimizi tekrarlarmak icap ediyor.
Sonuç olarak, akıtılan kanlar, çekilen acılar, yapılan saldırılar bir türlü durmak bilmiyor.
İslam dünyası mübarek bir Ramazanı daha "buruk ve acı" bir şekilde geçiriyor.
Her şeye rağmen, bayramı yaşamak ve ülkemize hayırlara vesile olmasını dilemek gerekiyor.